Sosyolojik bir olgu olarak ele alındığında, "insanın/toplumun içinde bulunduğu duygu durumu ve buna gösterdiği reaksiyon" olarak tarifi mümkün ise de Lügat'de "hakikatin üstünü örten" demektir "küfür."
Sosyolojik bir olgu olarak ele alındığında, “insanın/toplumun içinde bulunduğu duygu durumu ve buna gösterdiği reaksiyon” olarak tarifi mümkün ise de Lügat’de “hakikatin üstünü örten” demektir “küfür.”
Toplum olarak hemen hemen hepimiz “duygu durum bozukluğu” teşhisini hak edecek vaziyette olsak da hayatın normal akışında, eğitim, çevre, aile, inanç vb’nin getirdiği kısıtlar yüzünden verdiğimiz tepkilerde makul sınırlar içinde kalabiliyoruz. İş; trafik ve spor etkinliklerine geldiğinde ise içimizdeki canavar benliğimizi baskılıyor ve hiddet anında –beynimize yeterli oksijen gitmediğinden olsa gerek- “kopuyoruz” ve ağzımıza ne gelirse “gerçeğin üstünü örtmek için” sarf ediyoruz.
Bu patlama anlarında içimizden fışkıran lavlar/laflar, yakıp/yıkıp geçiyor, önüne kim çıkarsa ve ne gelirse. Güzel Türkçemizde “küfür” için kullanılan kelime, deyim, eylem ve tamlamalar genellikle seksist ve cinsellik içerikli olanlardan seçiliyor maalesef. Bu sebepten dolayı, fertlerin ve toplumun bastırılmış bir takım cinsel problemleri olduğunu iddia ediyor toplumbilimciler. Şöyle bir hafızamızı yoklayıp bildiğimiz, duyduğumuz küfür repertuarını gözden geçirirsek pek de haksız olmadıklarını görürüz.
Yüksek tempo, stres, gerginlik ve fiziki mücadelenin üst düzeyde yaşandığı spor karşılaşmalarında ise hem oyunu bizzat icra edenler, hem de seyirci/izleyici durumunda olanlar, çok kez “küfür” içeren sözcükleri birbirlerine ve oyunu sevk/idare edenlere karşı kullanmaktadırlar.
Nabız, tansiyon, adrenalin, kan, ter, gözyaşının “gırla gittiği” bir ortamda hem de oldukça sübjektif bir bakış açısından dünyaya bakan bireyler için gerginliklerini ve sistemin getirdiği zorlukları, aldıkları darbeleri bertaraf etmenin tek yolu olarak “küfür etmek” biliniyor ne yazık ki.
Büyük kentlerde trafikte bir yerden başka bir yere gitmek için araba kullanmak veya toplu taşıma araçlarıyla seyahat etmek de bir nevi mücadele dozu yüksek spor sayıldığı için hem sürücülerde hem de yolcularda “küfür” sık kullanılan bir iletişim dili haline geliyor. Sürücülerin hatalı davranışlar karşısında muhataplarına söyledikleri söz öbekleri “sunturlu” diyebileceğimiz tarzda küfürlerdir.
Düşünecek olursak; İstanbul Beykoz’dan yola çıkıp Beşiktaş Vodafone Stadı’na gitmeye çalışan bir taraftar daha stada varmadan en az 500 kalori harcayacak kadar efor sarf ediyor ve zorlukları yene yene hedefine ilerliyor. Yaşadığı sosyo-ekonomik şartların da etkisiyle stadın kapısından içeriye zaten keman telleri gibi gerilmiş olarak giriyor. Diğer taraftarlarla bütünleşen ruh hali onu manipüle edilmeye hazır bir duruma getiriyor. Girdiği ortamda sosyalleşebilmek için hâkim olan ortak “tribün dili” ile iletişim kuruyor ve ajite olmaya hazır bir “nefer”e evriliyor böylece. (bu durum Fenerbahçe-Galatasaray-Trabzon-Bursa-Göztepe fark etmeksizin böyle maalesef)
Genellikle D ve E sosyo ekonomik tabandan gelerek, sadece yetenekleriyle ön plana çıkan sporcularımız, kişisel ve bilişsel gelişimlerini tamamlayamadan toplumda rol model oldukları için, oyun içerisinde yaşanan kimi olaylara, empatiden yoksun ve bencil bir bakış açısıyla ve (çoğunlukla şiddetli itiraz içeren) el-kol hareketleriyle reaksiyon vererek basıyor küfrü, (bazen hakeme, bazen rakip oyuncuya) kendisi için gayet rahatlatıcı bulduğu bu dil ve eylemle aslında bilinçli olarak tribünleri “kışkırtıyorlar”.
Genellikle müptela ve toplum dışına itilmiş kişilerin başını çektiği, bizim eskiden amigo dediğimiz ama şimdilerde “tribün lideri” olarak adlandırılan, seçilmiş aykırı kişilerin önderliğinde, sahadaki oyuncusuna sahip çıkmanın en kaba yolu olarak hakeme ve rakip oyuncu/seyircilere koro halinde küfür edilmeye başlanıyor.
Özsaygı ve terbiye kurallarının, kişilerin karakter inşası için gereken ana element olduğunun bilinciyle, kamera kayıtlarından, Türkçe, İspanyolca, Sanskritçe dudak okuyup ağır cezalar vererek, bireysel ve koro halinde küfür sözlerinin önüne geçilmesi mümkün gözükmüyor.
Yolumuz oldukça uzun ve ancak eğitimle (kısmen) başa çıkılabilecek olgu “küfür”.
İyi bir hafta sonu diliyorum.