Bir kız çocuğu yıllar önce davasına bakan hakim amcasına mektup yazmıştı.
Bir kız çocuğu yıllar önce davasına bakan hakim amcasına mektup yazmıştı.
"Hakim amca, ben her erkeğin bana tecavüz edeceğini sanıyor ve çok korkuyorum, 38 kiloyum ve ben 15 yaşında bir kızım. Benden büyük 3 erkeğe neden karşı koymadın, gönül rızan var demiştin ve o erkeklere beraat kararı vermiştin. Benden büyük 3 erkekle benim gücümü nasıl bir tutabilirsiniz, nasıl karşı koyabilirdim. Sizi adalet ve vicdanınızla baş başa bırakıyorum".
Olay şöyle idi.
Bundan tam 6 yıl önce olmuştu.
Kız 15 yaşında, 38 kilo incecik ve küçücük bir kız çocuğuna, 3 şerefsiz erkek tecavüz etmişti.
Bu dava tam 3 yıl sürmüştü.
Ve hakim; “REŞİT OLMAYAN BİR KIZ GÖNÜL RIZASI İLE TACİZ EDİLDİĞİ İÇİN SANIKLARA BERAAT kararı verilmiştir”.
Demişti.
Geçen gün canımın Müge Anlı'sında, 20’li yaşlarda gencecik bir kadının telle boğulup öldürülüp, koliye sarılıp, kurye ile taşındığı haberini izleyince.
Birden bu küçücük kız aklıma geldi.
Aradan yıllar geçti, şimdi o kız çocuğu 20’li yaşlarda olmalıydı ne yapıyordu acaba.
Yaralarını sarabilmiş miydi, kilo alabilmiş miydi?
Bir erkek ona baktığında ne hissediyordu.
Hayatın içinde kaybolmuş muydu?
Adalete güvenmeyen genç bir kadın güvensizlik duygusu içinde yangına düşmüş, öylece yaşıyor muydu?
Ah "canım benim" ne yapıyordu acaba?
Ya ellerini kollarını sallaya sallaya gezen "tecavüzcü adamlar", ne yapıyorlardı acaba?
Nasıl olsa dışarıda rahat rahat dolaşıyoruz diyerek başkalarına tecavüze devam etmişler miydi?
Nasıl olsa mahkemeden kazandıkları ahlaksız cesaretleri vardı.
Ya hakim amca, bu küçük kızın rızası var diyen hakim amca ne yapıyordu acaba?
Geçen yıllar içinde ve hala nice genç kızların hayatları film gibi böyle hikayelerle harcanıp gidiyor.
Bu acı gerçekler kimsenin umuru değil ki.
Kadınların umuru olmayan bir mesele erkeklerin ne kadar umuru olabilir ki.
Herkes kendi kızının başına gelmesin diye kulak memesini çeke çeke başkalarının kızlarının hikayelerini heyecanla dinliyor.
Anaların merhamet etmediği dünyada kim kime merhamet edecekti ki!
Hani biz gözü yaşlı, merhametli insanların yaşadığı bir ülkeydik.
Herkesin yüzünde yalandan vah vah maskesi var.
Nereden mi biliyorum.
Sosyal medya paylaşımlarına bir bakın lütfen.
Bu kızların başlarına gelen bu acı olayları paylaş, ulaştığı insan sayısına bak, yorumlara bak, hiç kimseler yok.
Şehitlerini paylaş, kimseler yok.
Kandilini paylaş, beğeni sayısına ve özellikle yorum sayısına bak.
Kimsenin umuru değil.
Ama biri çok tuhaf göbek atıyor, ulaşma sayısı yüzbinlere varıyor, yorumlara bak inanılmaz.
Seren Serengil ile Esra Dermancıoğlu kavga ediyor, beğenilere, bak yorumlara bak.
Herkes kavga istiyor, başkalarının başına gelen felaketi izlemek istiyor.
Aslında.
Hepimiz.
Herkes.
Vicdanı ile karar veremez durumdayız.
Olmayan vicdanlarda ne arayacağız ki.
Hepimiz hakim amcayız aslında.
Hakim amca duygusundayız.
Gönül rızası var diye diye ömür tüketeceğiz besbelli.
Funda'nın aklındakiler…
... Pandemi ile uğraşıp duruyoruz
Tüm dünyanın meselesi, bakalım nasıl kurtulacağız.
Bizde bir fazla mesele daha var, kendi dışarıda olan herkes başkalarının dışarıda olmasına bozuluyor.
Herkes hayatım gördün mü Nişantaşı çok kalabalık, hayatım gördün mü şu mekan çok kalabalık diye anlata anlata bitiremiyor.
Hayatım şu mekan 100 kişi almış, bu mekanda herkes maskesiz lay lay lom.. Anlata anlata bitiremiyor.
Anlayacağınız herkes kendi dışında, dışarıda olan diğerlerine bozuk çalıyor.
Haksızlık kapasitesine göre, mantıksızlık kayasına göre ayar çekiyorlar.
Sen çıkma, ben çıkayım kafası.
Sen otur, ben gezeceğim kafası.
Aslında, gizli gizli fakirler dışarı çıkmasın, zenginler dışarı çıksın kafası.
Aslında biz bunlar yüzünden öleceğiz haaayatım kafası.
Komik aslında değil mi?
Şimdi tüm ülke maviden kırmızıya dönerken, yazın sonunda bu pandemiden kurtuluruz hayali ne olacak bakalım.