Hollanda yönetiminin yaptıklarını yerden yere vuralım.
Hollanda yönetiminin yaptıklarını yerden yere vuralım. Çünkü düpedüz saldırı. Hem fiili, hem de simgesel. Fiili saldırı, joplarla, köpeklerle. Diğer yanı daha da kötü. Türkiye’yi temsil eden kişilere ve kurumlara saldırı. Konsolosluk binamıza, bakanımıza. Bizi temsil eden şeylere.
Tepki gösterelim, gösteri yapalım, eleştirelim. Ama aman tadını kaçırmayalım. Protesto gösterisi yapacağız derken Türkiye’yi “Alt lige” düşürecek şeyler yapmayalım, yapılmasına da müsaade etmeyelim.
Önceki gün Avrupa’da yaşayan bir dostum aradı ve sordu: “Hollanda Başkonsolosluğu halk tarafından işgal edilmiş” doğru mu?” Şaşırdım. “Yoo. Yok öyle birşey. Nereden çıkardın bunu” dedim. “Valla buralarda öyle haberler veriliyor. İşgal edilmiş, Hollanda bayrağı indirilip, yerine Türk bayrağı çekilmiş. Yayınlarda İran’ın Amerikan Büyükelçiliği baskınına benzetiliyor” dedi.
Başlarda bu işin mümkün olmadığı, ancak konsolosluktan birilerinin böyle birşey yapabileceği düşünüldü. Çünkü akıl almıyordu. Biraz inceleyince, Hollanda temsilcilerinin kendi toprakları sayılan bir alanda kendi bayraklarını indirmesi mümkün de değildi. Zaten onlar da yalanladılar.
Mesele anlaşıldı ki, muhtemelen heyecanlı bir protestocumuz konsolosluğun damına çıkmış, direkte duran bayrağı indirip yerine Türk bayrağı asmış. İlk bakışta milli duyguları canlandıran, bir anlamda ruha ferahlık veren bir eylem gibi dursa da yapılan işin anlamı çok daha farklı yerlere ulaşabilir.
Sen o binanın damına çıkıp, bayrak değiştiren kişi, biliyor musun ki, yaptığın iş Türkiye’nin başına sadece bela açar. Biliyor musun ki, “diplomatik dokunulmazlık” gibi tüm ülkelerin kabul ettiği, yüzyıllardır uygulanan bir kuralı yıkıyorsun. Ve biliyor musun ki, Hollanda konusunda nasıl insan haklarına dayanarak haklı durumda isek diplomatik dokunulmazlıklar konusunda da haklı olmamızın sebebi işte bu kurallardır. Bizi haklı durumdan haksız duruma geçirecek böylesi bir tavır almaya, ülkeni güç duruma düşürmeye ne hakkın var. Sen provokatör müsün?
Uluslararası yasalar gereği, nasıl Roterdam’daki Türk Başkonsolosluğu Türk toprağı ise, İstanbul’daki Hollanda Başkonsolosluğu da Hollanda toprağıdır. Biz nasıl kendi temsilciliğimizden bayrağımız indirilirse tepki gösterirsek, başkaları da aynı tepkileri gösterebilir.
Heyecana kapılıp, Türkiye’yi diplomatik kurallara uymazmış gibi göstermen provokasyona girer. Koca Türkiye’nin dünya ile ilişkileri, “Heyecanlı” bir protestocunun (Belki de provokatör) ellerine mi bırakılır?
Biliyorum. Böyle zamanlarda böylesi laflar etmek “Sıkıntı” çıkarır. Hollanda’da bu yönetim veya başka bir yönetim gelir. Ama iki ülke de yerinde kalır. Yarın öbür gün lisan-ı münasiple özür dilerler barışırız veya barışmayız. Fakat Türkiye’de, dünya da yerinde durur. Bizi böylesi bir durumla karşı karşıya bırakmak sadece haklı tezlerimizi savunurken sıkıntılar çıkarır.