Bir süredir "ne olacağı, nerede duracağı, kime yar olacağı" yönünde fazlasıyla konuşulan ve konuşuldukça bir türlü huzur bulamayan Kerkük, geçtiğimiz hafta şiddet olaylarıyla adından söz ettirdi.
Kerkük yoğun ve sıcak günler yaşıyor…
Bir süredir “ne olacağı, nerede duracağı, kime yar olacağı” yönünde fazlasıyla konuşulan ve konuşuldukça bir türlü huzur bulamayan Kerkük, geçtiğimiz hafta şiddet olaylarıyla adından söz ettirdi.
Irak Türkmen Cephesi eski güvenlik amiri Ahmet Tahir’in öldürülmesi Irak’la birlikte Türkiye’de de büyük bir tepki yarattı.. Bir süredir Irak istihbarat birimlerine PKK’nın Türkmenlere yönelik saldırılar gerçekleştireceği bilgileri ulaşmıştı… Bu bilgiler doğrultusunda koruma ve güvenlik duvarını genişleten Türkmen siyasetçi ve yöneticiler, eski güvenlik amiri Ahmet Tahir’in terör saldırısı sonucu öldürülmesiyle durumun ciddiyetini daha iyi gördü…
Öyle görünüyor ki; Kerkük daha da ısınacak! Türkmenlere yönelik tehdit ve şiddet olaylarının artmasıyla birlikte yükselen bir durum daha var Kerkük’te; PKK! Birkaç gün önce Kerkük sokaklarına asılan Abdullah Öcalan pankartları bir kesimde büyük bir şaşkınlık yaratsa da büyük bir kesim normal karşıladı. Şehrin en işlek caddelerinde yer alan devasa “Abdullah Öcalan pankartları” Irak ve Kerkük tarihinin sil baştan yazılacağını düşündürüyor…
Evet Kerkük giderek ısınıyor ve bu ısınma tüm derin hesaplaşmaları gün yüzüne çıkarıyor…
Giderek artan Haşdi Şabi, KYB ve PKK etkisini tek başına okumamak gerekiyor elbette. Her zaman dediğim cümleleri yeniden zikretmek istiyorum müsaadenizle; Irak farklı bir coğrafya. Bu coğrafyayı sadece kanunlar, kurallar, diplomatik kaynaklar çerçevesinde değil “kendi kimyasıyla ve güncel kodlarıyla” esnek (tüm ihtimallere açık) bir şekilde okumak gerekiyor…
Belki de Türkiye’nin Irakla ilgili yaptığı tek yanlış bu; geniş yelpazedeki verilere itibar edip esnek okumalara yer vermemek! Irak’ı kendi kodlarıyla okuyup elde edilen veriler eşliğinde birçok yol haritası çıkarmak yerine “global kurallar ve kanunlar” ile kendimiz gibi bilmek…
Irak farklı olmakla birlikte çok ince ve çok derin okuma yapılması gereken bir coğrafya… Bir nevi niyet okuyuculuğu yapmalı yani… Gösterilen ve söylenenden ziyade “tablonun en derinlerindeki şifreleri” görmek gerekiyor ki istikrarlı ve uzun vadeli köprüler kurulsun…
Kerkük’teki sıkıntılar uzun zaman öncesinden bangır bangır geliyorum demişti aslında ama “anlamak isteyene”…
Siyasi politikalar, az önce sözünü ettiğim “coğrafyayı doğru okuyamayan” aklın müdahalesine maruz kalınca tüm gruplar dağıldı ve güç kaybetti… Ve bu güç kaybından en fazla Türkmenler etkilendi. Bu etkilenme sonucu Araplar, Kürtler, Türkmenler, Yezidiler, Sünniler, Şiiler ve irili ufaklı diğer kültürel ve dini topluluklar kültürel-dini bağlarından kopup güç dengelerinden yana tavır almaya başladı. DEAŞ’ın içinde Şiiler-Yezidiler-Hristiyanlar, PKK’nın içinde Araplar-Türkmenler-Yezidiler ve Haşdi Şabi’nin içinde PKK’lıların da yer alması gibi akıllara zarar denklemler oluşmaya başladı… Misal Haşdi Şabi’nin bünyesinde PKK’lı isimlerin yer aldığını ve Irak Hükümeti’nden düzenli maaş aldıklarını biliyor musunuz? İnanın Irak alanım olmasına rağmen ben bile şahit olduğum denklemler karşısında hayretler içinde kalıyorum bazen…
Özetle Kerkük şu an; KDP ve KYB’nin ortasında yer almasına rağmen KYB’nin daha fazla etkisinde. Bu etki sosyal, kültürel, ekonomik hayata da yansıyor. KYB’nin etkisinde olan Süleymaniye bağlantılarını ilerleyen günlerde Kerkük’te daha fazla göreceğimizi de belirteyim…
Bununla birlikte asılan Abdullah Öcalan posterleri ne alaka diyeceksiniz haklı olarak. Yukarıda saydığım tüm denklem dengeleri sosyolojik, kültürel, ideolojik yapılarda ciddi hayal kırıklığına ve kopmalara vesile oldu. Abdullah Öcalan’ın posterlerinin Kerkük’te asılmasına bu sebepten kimseler tepki göstermedi…
Ortadoğu genelinde olduğu gibi Kerkük’te de sosyolojik denge güçten yana kuruluyor. Dünya eskisi gibi değil elbette. Geçmişin aile, aşiret, mahalle, toplum, siyaset, ideoloji, kültür, din birlikteliği şimdilerde yerini liberal yaşamlara bıraktı… Fakat Irak ve benzeri coğrafyalarda liberalleşme durumu kendi hayatına, menfaatlerine, rahatına ve özgürlüğüne dönme şeklinde olmuyor maalesef! Bunun yerine “köklerinden kırgın ve kızgın bir şekilde kopan kitlelerin terör oluşumlarına pay edilmesine” şeklinde oluyor…
Velhasılı kelam Irak’la birlikte Kerkük’te de “son dakika” gelişmelere hazırlıklı olmalı…