Parası olan alır, parası olan canı ne isterse alır, öyle değil mi?

Kadın sabah bir televizyon programına katılıyor.

Parmağında kocaman ceviz büyüklüğünde pırlanta yüzük var.

Anlatıyor.

700 bin dolar, yani 9.5 milyon lira.

Parası olan alır, parası olan canı ne isterse alır, öyle değil mi?

Ama, hayatın doğal akışına uymayan hesap var değil mi?

Bu hanımefendi ne yapıyor, kozmetik satıyor.

Kendi adını taşıyan ürünleri, bir online alışveriş sitesinde satışta bir numara imiş.

Düşünelim.

Günde, ayda, yılda kaç tane fondöten allık, pudra, ruj satıyor olabilir ki.

Milyonlarca satsa olmaz, olamaz.

Ben zaten yüzüğün sahici olduğuna da inanmadım.

Benim esas konum, kimsenin yüzüğü, arabaları evi, yaşamı değil.

Benim konum.

Bunun gibi kadınlar var ve bu gibi insanları takip eden milyonlarca kadın var.

Bunlara influencer deniliyor.

Instagram sayfalarından inanılmaz paralar kazanıyorlar.

Story’lerine girin, çek yukarı, çek yukarı online alışveriş sitelerini ve ürün paylaşıyorlar.

Bir post 200 bin TL imis.

Bir ayda inanılmaz ve akıl almaz paralar kazanıyorlarmış.

Kendimi ikna edemediğim bir konu var.

Ekonomi ortada.

Yangın var.

Bu insanları takip eden kadınların, asla alamayacaklar mücevherleri asla alamayacakları çantalara sahip olan, bunları paylaşan bu kadınları neden takip ettikleri.

O paltoları, o montları, o çizmeleri, o ayakkabıları almanız imkansız.

İmkansız olan, bu paylaşımları neden takip ediyorsunuz ve neden beğeni atıyorsunuz.

Bunların tatil yaptıkları yerlerin paylaşımlarını neden takip ediyorsunuz.

Gitgide, her şeyi hatta hiçbir şeyi almak imkansızlığı varken.

İnsan nefsi denen bir şey var.

Siz, özenmiyor musunuz?

Siz, paylaşılan ne varsa sahip olmak istemiyor musunuz?

Siz, o tatil yerlerine gitmek istemiyor musunuz?

Bu insanlar sebepsiz, nedensiz sizin yüzünüzden bu paraları kazanıyorlar.

Evet sadece sizin yüzünüzden.

Takipçi sayısı çok.

Geri dönüş, beğeni ve yorum çok.

Sakın yanlış anlamayın.

Başka kadınları kıskanın, kıskançlık duyun, hasetlik edin demiyorum.

Gözünüz olsun hiç demiyorum.

Tam tersi.

Diyorum ki.

Kendin hiçbir şey alamazken.

Bu ekonomide alma imkansızlığından gitgide büyürken.

Kendi aileniz içinde, nasıl idare edeceğini kara kara düşünürken.

El alemin kadınlarının varlığı ile neden bu kadar ilgileniyorsun.

El alemin kadınlarının sahip olduklarına neden bu kadar beğeni atıyorsun.

Evde hiç mi derdiniz yok, Allah aşkına!

İçin gidiyor biliyorum.

İşte onun için yapma.

Sende yok iken, el aleme, meleğim, kuzum, neler yazıyorsunuz, yazmayın.

Onlar sizin meleğiniz ve kuzunuz falan hiç değil.

Hepsi çok bedavacı.

Hepsi çok avantacı.

Hepsi çok uyanık.

Onların umuru değilsiniz, bunu bilin.

Funda'nın aklındakiler…

... Oyuncunun hası Fırat Tanış.

Bence dünya çapında oyuncu, seyrederken nefesin kesilir.

Tam da Sevgililer Günü yaklaşırken karısından sessizce boşanıyor.

Kendisine benzeyen dünya tatlısı bir kız çocuğu var.

Eh hayırlısı olsun, eğer evlilik yürümüyorsa herkes boşanır.

Bu sosyal medya var ya çok enteresan bir yer.

Yakalıyor insanı.

Son zamanlarda paylaşımlarına bakıyorum.

Çok sinirli.

Çok gergin.

"Kimseye müdanam yok, beni alkışlayan kitlem var, dışında olanlardan bana ne".

"Benim düşüncelerimin dışında hiç kimse yanıma yaklaşmasın".

Halinde idi.

Diyordum ki, bu adam çok düşünen, çok akıllı, çok farklı, çok sinirli, müdanasız, çekilmez biri olmalı.

Halbuki öyle değilmiş, aile hayatı iyi gitmeyen ve karar alma aşamasında bir çocuğu olan, adamdan ne beklenir ki.

Haklıymış meğerse.

Funda'nın aklındakiler…

... Artık daha şaşırmam diye diye ömür geçiyor.

İmkansız gibi.

Herkes bir telaş, bir saygısız ve toptan sevgisizlik içinde.

Kimse kimseye dikkat etmiyor.

Pazara gittim.

Hava biraz sıcak geldi, çantamı ve montumu çıkarıp üst üste tezgahın köşesine koydum.

Ve alacağım şeyleri ayırıp üst işte katlayarak koydum.

Tezgah bomboş.

Hiç farkında değilim.

Kadının biri, koca tezgahı geçip, benim çantamın oraya gelmiş, çıkarıp koyduğum montu eline sıkıştırmış ve alıp üst üste koyduğum eşyaları dağıtmış.

Kafamı bir çevirdim, hanımefendi montumu ne yapıyorsunuz bırakır mısınız dedim.

Aaa ben bunu satılık zannettim dedi.

Aldığım, ayırdığım eşyaları neden karıştırıyorsunuz, bakın her yer bomboş dedim.

Kimse kimseye dikkat etmiyor.

Maskeden ne kadar arsız olduğu belli olmayan kadın özür dilemeden gitti.