Türk dizi endüstrisinin son yıllarda nasıl büyük bir başarıya imza attığından bahsetmek istiyorum.
Türk dizi endüstrisinin son yıllarda nasıl büyük bir başarıya imza attığından bahsetmek istiyorum. Fransa’nın güzel sahil kenti Cannes’da dünyanın en büyük dizi ve eğlence fuarı olan MIPCOM düzenleniyor. Bu fuarda Türk dizileri fırtına gibi esiyor. İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, dizilerimizin dünya genelinde büyük ilgi gördüğünü ve hatta senaryo aşamasında bile yüzde 80’inin satıldığını gururla dile getiriyor. Ortadoğu, Körfez ülkeleri ve Latin Amerika gibi farklı coğrafyalarda milyonlarca izleyici tarafından takip ediliyor. Heyecan, aşk ve dram dolu hikayelerimizle uluslararası pazarda da rakipsiziz. Peki, Türk dizilerinin dünya çapındaki talebi ne kadar? Bu sorunun net bir cevabı yok ama bu başarıyı “etki alanı milyarlarca dolar” şeklinde tanımlamak yerinde olur. Dizilerimiz, dünya genelinde farklı dillerde altyazılı veya Türkçe seslendirme ile izleniyor ve bu sayede Türkçemiz, küresel bir dil olarak daha fazla tanınıyor. Düşünsenize, Brezilya’da bir sokakta yürürken Aşk-ı Memnu'nun müziğini duyuyorsunuz veya Meksika’da bir restoranda Ezel'den bir sahne izliyorsunuz. Bu ne kadar gurur verici değil mi? Türk dizi endüstrisi hem ekonomik hem de kültürel anlamda ülkemize büyük katkılar sağlıyor. Bu başarıda emeği geçen tüm yapımcı, yönetmen, senarist, oyuncu ve teknik ekipler teşekkürü hak ediyor. Umarım bu başarılarımız devam eder ve Türk dizileri dünyada daha çok sevilir ve izlenir.
Sır kızlar!
Metin Akpınar’ın yıllarca kızını gizli saklı tutması, son zamanların en büyük magazin skandallarından biri olarak gündemdeki yerini aldı. Usta oyuncunun, evlilik dışı bir ilişkiden doğan ikiz kızları olduğu ve bunu 35 yıl boyunca saklamış olması, pek çok kişi için büyük bir şoktu. Kızlarından biri olan Duygu Nebioğlu, babalık davası açarak Metin Akpınar’la yüzleşti ve DNA testiyle gerçeği kanıtladı. Peki, Metin Akpınar neden kızlarını gizli saklı tuttu? Bu sorunun gerçek cevabını sadece kendisi bilebilir, ancak dışarıdan bakıldığında bazı tahminlerde bulunmak mümkün. Belki de Metin Akpınar, bu ilişkinin ortaya çıkmasıyla evliliğini ve kariyerini riske atmak istemedi. Belki de kızlarının annesiyle olan ilişkisinden pişmanlık duydu ve bu gerçeği unutmak istedi. Belki de kızlarının kendi hayatlarını sürdürmeleri ve ondan uzakta daha mutlu olacaklarını düşündü. Bir dolu belkiler var… Ama tek bir gerçek var… O da; Metin Akpınar kızlarına babalık yapmayarak, hayatlarında asla yeri doldurulmaycak bir boşluk açtı!
Durun artık!
Gündemimiz ne yazık ki insanların yaşamını sona erdiren savaşlar, yaralayan çatışmalar ve toplumları darmadağın eden felaketler... Dünya üzerinde birçok yerde insanların yaşadığı acıları göz ardı etmek ise insanlığımızı sorgulamamız gereken bir utanç kaynağı. Felaketlerin insanlık üzerindeki yıkıcı etkileri, ölüm ve yaralanma ile sınırlı değil. Savaş, insanların temel haklarına, özgürlüklerine, onurlarına ve umutlarına da saldırı. Savaşın en savunmasız kurbanları, çocuklar ve kadınlar. Onlar, savaşın korkunç yüzüyle yüzleştiler. Bombaların, kurşunların ve füzelerin hedefi oldular. Ve kalanlar çaresizlik içinde yaşamaya çalışıyorlar. Ailelerini, evlerini, okullarını ve sevdiklerini kaybediyorlar. İşin Aslı astarı; insanlar ölürken, çocuklar ve kadınlar acı çekerken bu sessizliğe, insanlık adına büyük bir utanç duyuyorum. Artık İnsanlık bu sessiz çığlıklara kulak vermeli ve savaşa hayır demeli…