Şimdi ben, oturduğum yerden "mişli muşlu" bu acı sonu yazıyorum.
Kübra, 23 yaşında. İki ay önce Mardin’den İstanbul’a akrabalarını ziyarete gelmiş. Kuzeniyle beraber günbatımını çekmek için çatıya çıkmış. TikTok’a video çekerken, Kübra’nın üzerine çıktığı plastik kırılmış ve beşinci kattan düşmüş. Maalesef olay yerinde hayatını kaybetmiş. Kuzeni ise bu anları an be an kaydetmiş. Şimdi ben, oturduğum yerden “mişli muşlu” bu acı sonu yazıyorum. Haberi gören duyanlar da iki “ah vah” edip, geçtiler. Ama olay sandığımızdan vahim durumda! Türkiye ve dünyada sosyal medyaya video çekerken, hayatını kaybedenlerin sayısı hiç az değil. Sakatlanan, yaralananlardan haberimiz bile olmuyor. Trafikte artık çoğu kazanın sebebi, sosyal medya. Dikkat etmediğimiz takdirde yaralanma, daha kötüsü birine zarar verme ihtimalimiz çok yüksek. Hatta ölüm olasılığı hiç de uzak değil. Bence “bilinçli sosyal medya kullanıcısı” adı altında açılan seminer ve eğitimlerde, esas bu konu ele alınmalı. Ve hepimiz sıfır riskle videolarımızı çekmeliyiz.
Yeni hesap!
Tülin Şahin’in çocuğunun babası hakkındaki iddiaları, dehşetle izliyorum. Kadın aylardır hem kendisinin hem de çocuğunun gördüğü şiddeti anlatıyor. Bir babanın evladına dezenfektan içirmesinden tutun… Nefesi kesilip bayılana kadar sıkmasına kadar… İnsanın tüylerini diken diken eden olaylardan bahsediyor. Şahin; son olarak da bebeğinin kaçırılmasından endişe duyduğunu söylemiş. Tülin’in tüm iddialarına sessiz kalan baba, sonunda sessizliğini bozdu.
Pedro DE Noronha “siena için adalet” isminde bir instagram sayfası açmış. Pedro; açtığı hesapta kızına yazılar yazmış. Hepsi çok duygusal… Özellikle, “Annesini bir zamanlar sevdiğini ve Siena’nın bu sevginin sonucunda doğduğunu…” okuduğumda çok duygulandım. Şimdi siz “Böyle iyi rol yapan, çok adam var.” diyeceksiniz. Haklısınız da… Ama beni de şeytan dürtüyor “Tülin müşterek velayet için olayları bu raddeye getirmemiştir inşallah.” diyorum. Neticede herkes fikir yürütebilir ama işin aslını astarını bilen, sadece iki kişi. Tek umudum minik Siena’nın bu olaylardan yara almadan büyümesi.
Ana olmak!
Sırf canınız çocuk çekti diye emin olmadığınız adamlardan çocuk yapmayın! Anlıyorum sizi; kronolojik saat, yaş 30’u geçti, sizin de ana olmak hakkınız… Ama çocuk bu çocuk, eve Japon balığı almıyorsunuz. Bu konunun üstüne 40 kere değil 40 bin kere düşünmeniz gerekiyor. Hadi dünyaya getirdiğiniz canı düşünmüyorsunuz. Kendinizi düşünün! “Yüzünü şeytan görsün!” deyip, boşadığınız adama “baba” diyen bir çocukla, ölene dek yaşacaksınız. Ve seveee seve o adamla görüşeceksiniz. Yalnız bir kadın olarak, çocuk yetiştirmenin zorluluklarına hiiiç girmiyorum. Diğer bir taraftan kadınlara da hak veriyorum. Zaten adam gibi adam yok… Üstüne üstlük zaman dediğin durmuyor. Eee ne yapsın garibanlar, olmazlara ümit bağlıyorlar. Ama biri onlara daha az riskli bir seçeneğin olduğunu da hatırlamalı. Ortada “o” aday yoksa ve canınız deli gibi çocuk aşeriyorsa, gelin koruyucu anne olun. Hem; küçücük masum bir kalbe, kocamaaan umut olursunuz. Hem; anne olunca aşermeleriniz de son bulur. Hem de; baba olmayı hak etmeyen bir hödüğe bu hakkı vermemiş olursunuz.