Son zamanlarda artan ve İstanbul'un birçok bölgesinde iyice sorun olmaya başlayan inşaatlardaki döküntüleri taşıyan hafriyat kamyonları-onlara kamyon demek hafif kalır ya- hafriyat tırları neredeyse günün her saatinde sokaklarda ve caddelerde cirit atıyorlar.

Son zamanlarda artan ve İstanbul’un birçok bölgesinde iyice sorun olmaya başlayan inşaatlardaki döküntüleri taşıyan hafriyat kamyonları-onlara kamyon demek hafif kalır ya- hafriyat tırları neredeyse günün her saatinde sokaklarda ve caddelerde cirit atıyorlar. Bazı yerlerde trafiği tıkadıkları gibi, bu tıkanıklığın yarattığı yol kapanmasında ve sıkışan trafikten, sürücüleri arasında tartışmalara, hatta kavgalara yol açtıklarını da görebiliyoruz.

Adına son zamanlarda iyice dillendirilen şekliyle; “Rantsal dönüşüm” denilen inşaatların yenilenme uygulamasının iyice kontrolden çıktığını söylemeliyim. Ara sokaklara girmek nerdeyse imkansızlaştığı gibi, ana caddelere taşan bu duruma kim “dur diyecek” merak ediyorum. Hele hele; inşaat döküntülerini taşıyan bu hafriyat kamyonlarının yokuş aşağıya inerken, sinir bozucu gürültüler çıkaran eskimiş fren balatalarının sürtünme sesleri dayanılır gibi değil.

Bunlar son aylarda o kadar arttı ki, şehir içi cadde ve sokaklara yayılan bu hafriyat kamyonlarının/tırlarının, şehir içinde dolaşmasını düzenleyen, saatlerini kısıtlayan bir yasa yok mudur diye merak etmeye başladım. Eğer yanlış hatırlamıyorsam; şehir içi kamyon trafiğini işleyişini ve saatlerini düzenleyen bazı kurallar ve yönergeler vardı. UKOMA ne iş yapar mesela. Son aylarda görebildiğim kadarıyla bu hafriyat kamyonları günün her saatinde rahatlıkla kullanabiliyor. Anlaşılan tüm yollar onlara açık, normal araçlara kısıtlıymış gibi rahatlıkla dolaşabiliyorlar ve çoğu zaman da tartışmalara, kavgalara yol açabiliyorlar.

Böylesine büyük bir metropolde inşaat yenilemeleri, olması gerekenler. Özellikle de, deprem riskini hemen yanı başında hisseden ve birçok olasılığı konuşulan Büyük Marmara Depremine hazırlanan İstanbul ile ilgili düzenlenmiş raporlar ne denli önemsenmesi gereken bir konudur mutlaka algılanılmalı.

Şu meşhur Kuzey Anadolu Fayı’nın, batı uzantısını oluşturan Marmara Denizi tabanından geçip Trakya Tekirdağ yakınından Saroz Körfezine uzanan bölümü üzerinde dikkatle durulması gereken bir deprem olasılığı, son zamanlarda adından sıkça söz edilen bir ciddi olasılık. Özellikle, son zamanlarda deprem uzmanlarının söylediklerine göre; İstanbul’un olası bir depreme hazır olabilmesi için, vakit geçirmeden depreme dayanıksız zeminler üzerinde kurulu yerleşim alanları ve oralardaki binalar mutlaka yenilenmeli, güçlendirilmelidir. Ne ad altında olursa olsun, yenilenecek binalara ihtiyaç var ama, İstanbul’un yerleşik 16 milyon, hareket halindeki gelen, gideniyle 20 milyon insanı barındıran bir metropol olduğunu da unutulmamalıdır. Hemen hemen her cadde ve sokağında yürütülen inşaatlara hizmet eden hafriyat kamyonlarının yaşattığı trafik keşmekeşi, değil trafik akışının, yürümenin bile iyice zorlaştırıldığı cadde ve sokaklarda bu kamyon karmaşası biraz daha sıkı kontrol edilebilmeli diye düşünüyorum.

Şu anda bulunduğum ilçedeki bir mahallede yaşadıklarım, “Rantsal Dönüşüm”ün ne kadar çığırından çıktığını rahatça gösteriyor. Mahalle, cadde veya sokaklarında yer alan inşaatlar için günün her saatinde cirit atan sıra sıra hafriyat kamyonları konusuyla ilgili olarak ilçe Belediye Başkanı’na, yaşanan trafik keşmekeşi anlatan, oldukça ayrıntılı bir durum analiz bilgisi yazdım ama, pek ilgilenilmedi anlaşılan. Yazdığım onbeş günü geçti ama yanıt veren olmadı.

İstanbul’un birçok yerinde tam bir hafriyat kamyonları keşmekeşi, tabiri caizse; “kaş yaparken göz çıkarma” durumu var. Benden söylemesi.

BİR TUTAM TEBESSÜM

DİŞLERİNİ SAKLADIM

Doksanlı yaşlarda iki yaşlı kadın parkta otururken sohbeti koyulaştırmışlar.

Kadınlardan biri eşi ile ilgili dertli mi dertli. Şikayetleniyor dert yanıyor;

- “Benim bey son zamanlarda çok kötü bir huy edinmiş. Durup durup, sık sık tırnaklarını yemeye başlıyor. Ne yaptım, ne ettiysem bu alışkanlığından vaz geçiremedim. Sinirlerim çok bozuluyor.

Arkadaşını sakince dinleyen yaşlı kadın, umursamaz bir tavırla, cevaben;

- “Sinirlenmekte haklısın. Benimki de bir ara başlamıştı ama, uyguladığım tedbirle, bu alışkanlığından vazgeçirdim, tırnaklarını yemesini engelledim” der.

Kadın merakla sorar;

- “Çok iyi. Ne yaptıysan bana da öğretir misin lütfen!”

Kadın sakince yanıt verir;

- “Çok basit. Zaman zaman ağzından çıkarıp lavaboya koyduğu takma dişlerini sakladım”.