Kadın, rakamlarla kutlanan, hatırlanan günden fazlasıdır.
Her yılın bir günü sorunlarının konuşulması, çözümler üretilmesi, lanetler okunmasından da fazladır.
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının beşincisi (SKA5), “cinsiyet
eşitliği” diyor. Cinsiyet eşitliğini, hak eşitliğine indirgemek hatadır. Hedef
ve alt göstergeleriyle SKA5; kadın ve kız çocuklarının eğitimde fırsat
eşitliğine sahip olmasını, işyerinde liderlik pozisyonlarında temsil
edilmesini, zorla evlendirmelerin engellenmesini, fiziksel, psikolojik, cinsel
şiddete maruz kalmamasını, ücretsiz ev ve bakım işlerinde erkeklerle benzer
şartlarda yaşamasını ve daha fazlasını anlatır.
Birleşmiş Milletler verileriyle;
·
Dünya genelinde yaklaşık 2,4 milyar kadın
erkeklerle aynı ekonomik haklara sahip değil.
·
Kadınlar aynı iş için erkeklerden yüzde 10 ila 30 daha az ücret
alıyor.
·
39 ülkede kadınlar ve erkekler eşit miras hakkına sahip değiller.
·
Kadınlar ücretsiz ev ve bakım işlerinde erkeklerden yaklaşık üç
kat daha fazla saat harcamaktadır.
·
Kadınların işyerinde güç ve liderlik pozisyonlarında eşit olarak
temsil edilmeleri için 140 yıl, ulusal parlamentolarda eşit temsile ulaşmaları
için 47 yıl gerekmektedir.
·
Engelli kadınların fiziksel veya cinsel şiddet mağduru olma
olasılıkları herhangi bir engeli olmayan kadınlara kıyasla en az iki kat daha
yüksektir.
·
49 ülkede kadınları aile içi şiddetten koruyan yasa
bulunmamaktadır.
·
20-24 yaş arasındaki her beş kadından biri 18 yaşından önce
evliliğe zorlanıyor.
·
15-49 yaş arasındaki her 10 kadından en az 3’ü hayatlarının bir
döneminde fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kalmaktadır.
Kadın, hayatın yarısıdır. Varlığını, bitmeye bir yarış
içinde sürdürmekten, hak arayışı içinde çırpınmaktan kurtulmalıdır. Ne yazık ki
bunu da erkekler sağlayacaktır. Çünkü yasa yapıcılar ve karar vericiler
arasında; alınan bir dizi karar, atılan bir dolu imzaya rağmen, sayısı, konumu
ve gücü hala çok yetersiz durumdadır.
“Ama sen kadınsın” sözünü yasaklamakla başlamalı büyük
adımlar. Üç kelimeyle, tarih boyunca süregelen adaletsizlikler yüzüne
vurulmamalı. Yasalar, ‘insan hakları’ üzerinden değil, ‘kadın hakları’
üzerinden bakabilmeli.
Sivil örgütlenme
güçlenmelidir
Yasal zemini oluşturma çabası, STK’lardan güç almadan gelişmiyor.
Birbirinden değerli kadın dernekleri, platformları, çok farklı alanda mücadele
oluşturuyor. İnşaat Ve Kadın Derneği (İVKAD),
Teknolojide Kadın Derneği (WTECH), Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER), Yanındayız Derneği,
Yenidenbiz Derneği, Yönetim Kurulunda Kadın Derneği (YKKD), Yeşil Yakalı Kadınlar Derneği (YEYKAD)…
Bir çırpıda akla gelen her biri
değerli oluşumlar, ilgili vakıflar, önemli güç kaynaklarıdır. Başta UNDP olmak
üzere tüm uluslararası yapılar kadın hareketine öncelik veriyor. IOC
(Uluslararası Olimpiyat Komitesi) 2024 Paris itibari ile kadın-erkek sporcu
sayısı eşit olacak diyor. Her alanda değerli adımlar atılıyor ve yetersiz
kalıyor. Dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadın ve kız çocukları kalkınma
süreçlerine dahil edilmelidir. Topluma eşit ve tam katılım olmadan,
sürdürülebilir kalkınma olamaz.