... 20 Ocak'ta köşemde bir yazı yazıyorum.

Dünyaca ünlü kadınlar başlatıyor, geçmiş de, cinsel tacize uğradıklarını anlatıyorlar ve bunu küresel eylem, cinsel taciz #metoo kampanyasına dönüştürüyorlar..

Bu kampanya çığ gibi büyüyor.

Ben de, Brigitte Bardot'un röportajını, İngiliz oyuncu Keira Knightey’ın anlattıklarını yazıyorum.

Kadınlar bunları söyleyebilmeli.

Yapanların yanına kalmamalı.

Mutlaka cezalandırılmaları gerektiğini yazıyorum.

Ve tam o sırada, sosyal medyadan, erkek arkadaşı tarafından fiziksel şiddete uğradığını, dayak yediğini yazarak yardım isteyen Eda'nın söylediklerine rastlıyorum.

Haliyle magazin basını da konuşuyor.

Ben de kalbim Eda'ya inanmadı, sen bu kadar uzun zaman bu ilişkinin içinde niye yaşadın, bu kadar iddia ettiğin durum içinde kaldın.

Öncesinde, bu kadar yaşadıkların varken sonrasında niye kaldın diye yazıyorum.

Yürüyüp gitmeliydin diyorum.

Bazen kadın gidemez, bunu bilirim.

Her kadının kendi ilişkisinin bir hikayesi vardır, bilirim.

Sonra... Eda bana sosyal medyadan mesaj yazıyor.

Benim en hassas olduğum konuda beni çok üzdünüz ve çok ağladım diyor.

Ona inanmayan kalbim çok üzülüyor, hemen arıyorum Eda'yı.

Konuşuyoruz.

Hiç bir kadının üzülmesini istemem, sen genç bir kadınsın seni niye üzeyim diyorum.

Benim gibi merhametli bir kadın, gencecik bir kızı niye ağlatsın ki.

Ve Eda ile buluşuyoruz.

Zamanımız çok az

Ama olsun.

Çok güzel kendini ifade eden, çok güzel genç bir kadın.

Anlatıyor olanı biteni.

Bana bir röntgen gösteriyor, bel kemiği yamulmuş.. Bütün vücudu yara bere içinde mosmor..

Anlatamadıkları var, yaşadıkları var, anlıyorum ve hissediyorum.

O kadar üzülüyorum ki, yanından ayrılırken, bak insanın kalbi bazen yanılıyor, bazen başka şeyler fısıldıyor.

Gepgenç kız neler yaşamış, kederine, elemine, dik durmaya çalışmasına bak diyorum.

Sırtında mücadele dolu kocaman bir kefesi var.

Dava açıyor adama.

29 Mayıs'ta ilk davası görülecek.

Aile Bakanlığı da davaya müdahil olmuş.

Benim söyleyeceğim kadın kadına.

Eda.

HAYAT.

SIZISI.

SORGUSU.

İMTİHANI.

TELAŞI....

İçinde, doğum ile ölüm arasında mutlak bir gerçek.

Hepimizin mutlak kader yazgısı var.

Eda.

Yaralarını bir gün iyileştireceksin, her şeyi unutacaksın, kendine iyi gelen bir dolu yaşamın, hatıraların olacak...

Hayata nasıl kafa tutulur?

Nasıl dimdik durulur?

Öğreneceğin tek öz gerçeğin olacak.

Hepimiz, yaşadık ve hayatı öğrendik.

Sana diliyorum ki.

İleride kocaman mutlu bir ailen ve annelerini çok seven tatlı çocukların olması.

Funda'ya takılanlar..

... Galatasaraylı eski futbolcu, şimdilerin teknik direktör Suat Kaya, saçları ile gündeme düşüyor.

Köse yazarları yazıyor.

Televizyonda masalarda tartışılıyor.

Sosyal medya sallanıyor.

Adama demediklerini bırakmıyorlar.

Sözcükler, capsler havada uçuşuyor.

Suat Kaya, bu arada İngiltere'den teklif alıyor ama kimin umuru.

Adam saç protezi yapmış, uzun, dağınık, değişik bir saç stili olmuş.

Çok tatlı, çok başarılı, efendi bir adamdır.

Ama alay edilecek bir şey yok.

Ve çok ayıp.

Adama, kara kalem çalışması gibi olmuşsun..

Adama, yıllarca kelliğine nasıl hırs yapmışsa, 20 yıl yaşlanmış...

Adama biz seni kel sevdik oyuna gelme diye yazmanın ne anlamı var.

Bunlar yazılanların en iyisi.

Ama, yine de demeyin öyle.

... Yaz geliyor ya.

Denize gireceğiz, mayo, bikini giyeceğiz ya.

Hepimiz de kışın kilo aldık ya.

Şişmanız yani.

Ünlüler instagram hesabından, zayıflatan çay ve zayıflatan diğer ürünlerin reklamını paylaşıyorlar.

Ömründe hiç kilolu olmamış, zayıf, incecik kadınlar, ya da mide ameliyatı olmuş kadınlar ellerinde bu ürünlerle anlatıyorlar.

Ben böyle zayıfladım..

Reklam yapıyorlar ve para kazanıyorlar.

Bu ürünlerin dışında yaptıkları hiç bir reklama karışmam, bir şey demem.

Ama bu zayıflama çayları ve ürünleri sağlığa zararlı.

Asla almayınız ve kullanmayınız.

Tarım Bakanlığı onayı yetmez, Sağlık Bakanlığı onayı aramalıyız.