Manavgat coğrafyası üzerine çok uzun bir zamandır çalışmalar yapmaktayım.
Sadece Manavgat değil, Milas’tan (Muğla) Alanya’ya (Antalya) kadar, Batı Akdeniz olarak isimlendirilen coğrafyada çalışmalarım bulunmakta. 25 yılı aşkın bir zamandır yapmış olduğum bu çalışmaların neticesinde sadece Batı Akdeniz’de değil, ülkemizde de; su deyince akla ilk olarak Manavgat geldiğini öğrendim.
Manavgat coğrafyasına bolluk ve bereket veren Manavgat Nehri, Torosların güneye bakan yamaçlarından 980 metre yükseltiden doğuyor. Su kaynağının doğduğu alan yörede ‘Suyun Gözü’ olarak isimlendiriliyor. Dünyanın en güçlü yeraltı kaynaklarıyla beslenen nehir, aktıkça güçleniyor aslında. Kentin ortasından geçen su kaynağı, 93 kilometre yol kat ederek Akdeniz’e dökülüyor.
Dumanlı yeraltı nehri
Manavgat Nehri’nin doğduğu kaynak Beyşehir Gölü ile de besleniyor. Bunun dışında nehri besleyen kaynaklardan biri de şu an Oymapınar Barajı içerisinde kalan Dumanlı yeraltı nehridir. Yerin 14 km altından akan Dumanlı yer altı nehri bölgeye bereket saçan ana su kaynağını oluşturmaktadır. Manavgat Nehri Havzası içerisinde derinliği ve büyüklüğüyle dünyaca ünlü ve dünyanın en güzel yeraltı mağaralarından biri olan Altınbeşik Mağarası bulunmakta. Bu mağara da nehri yeraltı sularıyla besleyen kaynaklardandır.
Suyun Gözü
Dergimizin (Sırtçantam) yazı işleri eski müdürü, 2017 yılında elim bir trafik kazasında kaybettiğimiz Ali Çetin ile birlikte nehrin doğduğu yerden yani ‘Suyun Gözü’den itibaren beş gün yürüyerek Oymapınar Barajı’na ulaşmıştık. İztv’de Boydan Boya Manavgat ismi ile belgesel gösterimi olan proje kapsamında tanıma fırsatı bulunduğum bu nehir beni çok etkilemişti. Ülkemizin tüm nehirlerini gören biri olarak hiçbir nehirden korkmadım Manavgat’tan korktuğum kadar. İçimi ürpertti adeta. 2009 yılının Temmuz ayında yaptığımız bu yolculuğu hiç unutamıyorum. Ali Abi’nin ölüm haberini aldığım gün bu yürüyüşümüz geldi aklıma. Oysa birlikte iki kez birer haftadan oluşan Yörük göçleri yapmıştık. Yine Alara Çayı’nı boydan boya yürümüştük. Ama Manavgat’ı boydan boya geçtiğimiz bu 5 gün, çok özel hatıra olarak kaldı belleğimde.
Melas
Manavgat Nehri’nin eski ismi ‘Melas’tır. Melas Yunanca ‘Kara su’ anlamına geliyor. Nehrin varlığı her zaman Manavgat’ı tarımda, hayvancılıkta, ticari açıdan ve de turizm açısından ilgi odağı olarak var etmiştir. Su varsa yaşam vardır. Su varsa toprak vardır. Su ve toprak varsa o bölgede medeniyet vardır. İşte Manavgat böyle bir yer. Aslında Antalya’nı her tarafı bu tanıma uyuyor. Ulu önderin dediği gibi; “Hiç şüphesiz Antalya dünyanın en güzel şehridir.”
Manavgat Şelalesi
Su deyince akla Manavgat, Manavgat deyince akla ilk olarak Manavgat Şelalesi gelir. Nehir üzerinde yerden 4 metre yükseklikten dökülen şelale tüm dünya tarafından bilinmekte. Su 4 metreden dökülüyor ama öyle bir su kaynağı dökülüyor ki inanılması güç. Manavgat Şelalesi’nden sonra dünyanın en şanslı kenti başlıyor taaa Akdeniz’e kadar. Nehrin kenarında, dünyanın en güzel parkları ile çevrili bir şehir Manavgat. Her hangi bir Avrupa ülkesinde olsa herkesin imrenerek anlatacağı güzelliğe sahip bir ortam yaratılmış bu şehirde. Görünülesi ve yaşanılası bir şehir. Bu güzelliği var eden Başta Manavgat Belediye Başkanı Şükrü Sözen ve çalışma arkadaşlarını kutluyorum.
Nehir ve parklar kenti
Gece ya da gündüz fark etmez, Manavgat şehir merkezinde yürüyün ne demek istediğim anlaşılacaktır. Fazla söze gerek yok, Manavgat şehrinin orta yerinde zümrüt renkli bir su akmakta. Mağrur bir eda ile akan bu suyun kenarında çok ileri düzeyde yaşam alanları bulunmakta.
Boğaz ve Akdeniz
Manavgat Nehri, Boğaz olarak isimlendirilen bölgeden Akdeniz’in tuzlu sularına kavuşuyor. Boğaz’dan başlayarak batıya doğru uzanan ülkemizin en uzun ve elbette en güzel kumsalları bulunuyor.
Boğaz’ın hemen yanı başında Titreyengöl Turizm Merkezi ve Sorgun Çamlığı bulunmakta. Bu bölgelerin hemen yanında dünyanın en muhteşem gün batımının yaşandığı Side’de güne veda etmek gerek. Side’de, her akşam, Apollo Tapınağı’ndan dünyanın en güzel güneşi batmakta. Şair Nazım Hikmet’in en beğendiğim şirininin bir mısrasını değiştirip Side’ye bir armağan bırakıyorum:
“Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
Dünyanın en güzel yerinden
Günbatımını izlemek gibi bir şey…”