Arkadaşımla, sohbet ediyoruz.
Keşke genç olsaydım, bu dönem ne kadar çok takip edilecek olay var, ne kadar çok insan tanıyoruz, her şey o kadar heyecanlı ki, diyor.
Bizim gençliğimizde, ne kadar yalnızmışız, dedi.
İnanılmaz dedim, iki gündür aklım nöbette, tam da bu konuları, çocukluğumu, gençliğimi düşünüyordum, dedim.
Anlatıyorum.
Tenha, dingin, sessiz ve samimi günlerimiz ne kadar sahiciymiş.
Sen ise sahte kalabalıklar, yalanlar dolanlar, hiç kimsenin kendi gibi olmadığı zamanlar istiyorsun.
O kadar çok insan tanıyoruz ki, hiç tanımadığınız insanların hayatında yer alıyoruz, onların hayatımızda olmasına izin veriyoruz, o kadar çok olaya şahit oluyoruz ki.
Ne münasebetle hayata bu kadar şahidiz, şahitlik yorucu bir şey.
Like üzerine göre hayatlar.
Ayşen Gruda öldüğü gün, sosyal medya paylaşımları birer birer önüme düşüyor.
Ölüm kimin umuru, herkes fotoğraf paylaşıyor, anı paylaşıyor, işte Ayşe Gruda ile şurada karşılaşmış, ona şöyle demiş, Ayşen Gruda ile şu filmde oynamış, sen iyi oyuncu olacaksın demiş, Ayşen Gruda şöyle kadınmış, böyle insanmış.
Hişşşt! Arkadaşlar bir kadın ölmüş, biraz sessiz kalın, biraz susun, susmanın erdemi vardır, ölümün acısını kederini yaşayın, bir damla gözyaşı dökün.
Vakit yok ki arsız paylaşımlar ve ölümün like hali.
Kadını ve anılarınızı bırakın... Kadın ölmüş.
Ölümüne ortak olmayın, ailesi var, çocukları var, akrabaları var.
Ölümünde arsızlık hali var, kadın öldü rahat bırakan yok.
Gülriz Sururi, o kadar her şeyin farkındaydı ki en iyisinin yaptı, kimse ölümüne ortak olmasın istedi, sessizce gömüldü ve gitti.
O kadar uyarıcı var ki, o kadar sokaktayız ki, o kadar herkesin önünde apaçık yaşıyoruz ki, o kadar dün gece kim balık yedi, kim kocişini çok seviyor, biliyoruz ki.
Bu kadar açık ve arsız yaşarken merhameti koyacak yer bulamıyoruz.
Gençlik dönemimi severim ben, öperim ben.
Vaktin var mı diyorum.
Var diyor.
İşte o zaman.
Boş ver cep telefonunu sosyal medyayı, el alemi.
Günlerden bir gün seç, çiçeklerden bir çiçek seç, ağaçlardan bir ağaç, anılardan bir anı, duygulardan bir duygu seç diyorum.
Kendinle yüz yüze gel.
Bütün kepenklerini indir, bütün perdelerini kapat, dış dünya bir kabuk olsun, uzaklardan uğuldayan biri gibi dönsün dursun, elini uzatıp o uğultuya dokunmak bile isteme.
Etraf ile yaşamaktan, kendin ne yaşıyorsun farkında değilsin.
Günlerden bir gün, çiçeklerden birini seçerken, duygulardan yalnızlığı seçtin.
Kalabalıklar tuhaf seslerle doludur, anlaşılmaz ve yorucu.
Boş ver el alemi, kalabalıkları, hiç tanımadığımız insanları, yalnızlıkla, suskunlukla, sessizlikle, randevun olsun.
Bir başka dünyanın kapıları açılır emin ol.
O dünyanın ışığını seversin, kendi ışığındır o, inan bana çok seversin.
Sahicidir, duygusaldır, merhametlidir.
Funda'nın aklındakiler...
... Ülkemizde kadınlar olarak derdimiz var.
Kadına şiddet, cinsel taciz, küçük yaşta evlilik, kadınlara ayrımcılık gibi bir dolu derdimiz var.
Bütün bunları konuşurken, dertlerimizi anlatmaya çalışırken, biraz aynaya bakmalıyız kadınlara bir şeyler söylemeliyiz.
Mesela, neden, dondurma reklamlarında kadınlar dondurma yalıyor, erkek dondurma yemiyor mu, onlar yalasın?
Mesela, neden hep kadınlar kızgın kumlardan sulara koşuyor, erkekler koşmaz mı, ayakları mı yanar?
Mesele, araba fuarlarında, en çok arabalara meraklı erkekler olmasına rağmen, görmeye, incelemeye, almaya giden erkekler olmasına rağmen, genç kadınlar memelerini açarak ve bir karış etekleri ile araba üstünde otururlar, neden erkekler tayt giyip oturmazlar?
Mesele, magazin programları sunucusu genç uzun bacaklı kadınlar, dantel elbise, bir karış etek ve meme dekoltesi ile, ayakta program akışını anlatırken erkek sunucu olmaz.
Mesela diye diye, kendimize bakmalıyız, canımız istediğinde seksi böcek gibi kullanılmaya izin verirken, tamam, canımız istediğinde biz kadınlarrrrrr, falan demek zorlaşıyor, tatlişler…
.... Kadın 7 yıllık evli, Eskişehir'de oturuyor. Yıllardır şiddete maruz kalıyor, yani kocası evlendiğinden beri bu kadını dövüyor.
Geçen gece kadını öldüresiye dövüyor, kadın hastanelik oluyor, yoğun bakım ünitesinde ölüm kalım savaşı veriyor.
Kız kardeşi, ablası savcılığa suç duyurusunda bulunuyor, abla "hastaneye geldiğimde hayatımın şokunu yaşadım, bu bir insan vahşeti olmaz, ayı saldırdı sandım" diyor.
Kadının yüzü tanınmaz halde, konuşamayacak durumda, burun, kolları ve bacakları parçalı kırık..
Ah be bacım, 5 aylık hamileymişsin, neden seni 7 senedir feci döven bu adam ile yatağa giriyorsun, yatmayın şu adamlarla.
Kız kardeş ve ablaları, 7senedir bacınızı döven bu adamdan kız kardeşinizi neden kurtarmadınız, diyemiyorum.
Şikayet etmişlerdir, takipsizlik kararı olmuştur.
Sayın savcılar, hakimler, biz vatandaşları korumak göreviniz, mecbursunuz, bu adamları dışarı salıyorsunuz, sonra geri dönüp bu kadınları öldürüyor.
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan beyefendi, sizden çok rica ediyoruz.
Savcı ve hakim ihmalleri ile ilgili # ALO SAVCI VE HAKİM ŞİKAYET HATTI kurmalısınız, olmalı.
Bu kadını, bu hale getiren kocaya ne ceza verecek hakim, merak ediyorum.