Kemal Kılıçdaroğlu bir şehirde parti arkadaşları ile caddelerde dolaşıyor.

Seversiniz sevmezsiniz.

Beğenirsiniz beğenmezsiniz.

Seçersiniz seçmezsiniz.

Siyasi olarak hiç yakın değilsiniz ve asla olmayacak olabilirsiniz.

Kemal Kılıçdaroğlu bir şehirde parti arkadaşları ile caddelerde dolaşıyor.

Çocuklu bir kadının yanına gidiyor ve çocuğunu sevmek üzere uzanıyor.

Kadın "dokunma" diye bağırıyor ve eliyle kovarak "yürrüü yürrrü hadii hadii” diye bağırıyor ve fena tersliyor.

Adam bozuntuya vermiyor, hiçbir şey olmamış gibi yürümeye devam ediyor.

Çok çirkin.

Çok yakışıksız.

Yapan kadının seviyesizliği.

Ben olsam, "hanımefendi neden böyle dediniz" diye sorardım.

Seviyesiz kadını bir dinlerdim.

Neyse.

Benim yazacaklarım bambaşka aslında.

Şu el alemin çocuklarına el uzatmaktan, dokunmaktan, sevmekten vazgeçin.

İnanılmaz insanlarsınız gerçekten hiç tanımadığınız insanların çocuklarını durup dururken neden bu kadar seviyorsunuz.

Ben mesela arkadaşlarımın, komşularımın çocuklarını yani tanıdığım insanların çocuklarını severim.

Ama asla dokunmam, sarılmam, öpmem ellemem.

Çocuklarla göz göze bile gelmiyorum, bana baktı diye ağlıyorlar.

Bana dokundu, sevdi diye ağlayan çocuğun ama babasına ne diyeceksiniz.

Canım kadar sevdiğim kardeşimin kızı var Ada ona bile izin almadan dokunmam, sarılmam.

Bu sokaklara taşan arsız çocuk sevmeleri nedir.

Başkalarının, tanımadığınız insanların çocuklarını sevmeyin kardeşim.

Devir değişti.

Anlayışlar değişti.

Analar ve babalar değişti.

Çocuklar değişti.

Çocuklar bile kendini sokakta durup dururken seven büyük insanlara ters ters bakıyor, hatta kaçıyor.

Herkesin çocuğu kendine.

Çocuklar hepinizin çocukları değildir.

Ana haber bültenlerinde çocuklara yapılanlar, mahalledeki linç haberlerini izlemiyor musunuz?

Hiç tanımadığı küçük çocuğa gofret veren adamı sopa ile döndüre döndüre dövüyorlar.

Döverler, vermeyeceksin, sana ne.

Bir zamanların ana babaları yok

Bir zamanlarım çocukları yok.

Bir zamanlarım mahalleleri yok.

Bir zamanların mahallemizin çocukları anlayışı, vicdanı, merhameti yok.

Mahalledeki delikanlılar ölünce, mahallenin melekleri dediğimiz çocuklar ana baba endişesi içinde büyümek zorunda kalıyorlar.

Biz çocukken mahallenin melekleri idik, çocukluğun keyfini süre süre büyüdük.

Ya şimdi ki çocuklar, erkenden büyümek zorunda kaldı.

Ana babalar ve hayat çocukların büyümelerini erkene aldı.

2 yaşında yeni yeni konuşmaya başlayan kız ve erkek çocuklarına öğretiyorlar, tembih ediyorlar.

Vücudunun tanımını yaparak, anlayarak "bak asla buralara kimse dokunmayacak dokunurlarsa imdat diye bağıracaksın" diyorlar.

Durum çok fena.

Biz hayaller kura kura büyüdük.

Sokaklarda rahat rahat oynadık.

Düşlerimiz hiç fire vermezdi, tırmana tırmana mavi gökyüzüne çıkardık.

Bizi severlerdi, sevmelere sevinirdik.

Ya şimdi ki çocuklar.

Çocuk parkında bile ana babanın bir dakika gözünün önünden ayıramadığı çocuklar onlar.

O yüzden küçücük çocuklar psikolojik destek alıyorlar.

O yüzden küçücük çocuklarda panik atak var.

Hayat o kadar sertleştik i, insan ilişkileri o kadar zorlaştı ki.

Ana baba olmak çok zor

Çocuk olmak çok zor.

Umarım masal dinliyorlardır.

Onların masallarında büyükler çocuklara dokunmazlar anlatılıyor.

Funda'nın aklındakiler…

... Evdeki eşyalarımıza sıkı sıkı sarılalım.

Kişisel eşyalarımıza, ayakkabı, çanta elbiselerimize sıkı sıkı sarılalım.

Elbiselerin boyunu kısaltalım, uzatalım, dikelim, tamir edelim.

Diş macunları bitip sonuna geldiği zaman tüpü makas ile keselim, en az 2 gün daha kullanalım.

Tüplü kremlerimizi makasla keselim, en az 2 gün daha kullanalım.

Şampuanları bitince ters dikelim, kalanı su ile karıştırıp 1 kere daha saç yıkayalım.

Kavanoz kremleri, dibine kadar iyice sıyıralım.

Ayakkabılarımızı, ayakkabı tamircisine götürelim.

Topuk değiştirelim, renk değiştirelim.

Çantaları bezlerinde sıkı sıkı saklayalım, ayakkabıcıya götürelim toka, fermuar ne varsa elden geçirtelim.

Evde koltukları öpelim, gardıroplara sarılalım öylece kalalım.

Evdeki klimalara her sabah günaydın canım diyelim, buzdolabı fırına sarılıp nasılsınız diyelim, öpelim.

Neden mi?

Farkındayım az çok biliyordum ama.

İlk defa çarşı, pazar, mağaza, kozmetikçi, ikea, falan gittim de.

Anladınız siz.

Felâket.

Feci.

Funda'nın aklındakiler…

... Bodrum Belediyesi şahane çalışıyor.

Evimin önünde site var.

Site kocaman jeneratörünü garaja, sitenin en alçak yerine koyacağına en yüksek yerine yerleştiriyor.

Ses izolasyonu yok, etrafını çevirmemiş duvar örmemiş, ses ayarı da bozuk.

İnanılmaz kötü sesi var, çalışınca sanki evin içine fabrika taşınıyor.

Besbelli.

Bana ne diyor, elektrik kesilirse benim ışığım yansında bu sesi kim dinlerse dinlesin umurum değil diyor.

Bodrum Belediyesi'ni aradım şikayet ettim, 1 saat içinde, gencecik güler yüzlü 2 görevli zabıtayı yolladı, zabıta evimden ses tespiti yaptı ve gitti.

Çok teşekkür ederim.

Sonuç bekliyorum.