"Bizde bir bağımlı çalışıyor. Çok acı şeyler yaşamış. Kendi hayat hikayesinde çok trajik şeyler yaşamış, daha sonra tekrar tekrar tutunmaya çalışmış. Psikoloji okumuş, nitelikli psikolog olarak çalışıyor. Onu da hemen istihdam etmek istedik, kadromuza aldık.. Böyle birinin olması çok kıymeti, onu hayata tutundurmak açısından da çok kıymetli."
Hayata dokunmak dediniz.. Nasıl hissettiriyor?
İşin bizi en çok heyecanlandıran tarafı. Bir hayata dokunmak, bunun karşılığını almak. Geçenlerde biz YEDAM’da ilk sonuçları alırken bir çiçek geldi, bir anneden. ‘Oğluma hayatın renklerini tekrar kazandırdığınız için teşekkür ederim’ notu vardı mesela. O çiçeği aldığımızda, herkes o çiçeğin başında heyecanla. Ne kadar önemli bir şey çünkü gerçekten tam olarak yaptığımız o. Renklerini kaybediyor hayatın ve siz aslında, hayatın renkleri olduğunu onlara tekrar hatırlatıyorsunuz. Sanat var, insanlarla iletişim ilişki kurma, verimli olma, faydalı olma, spor gibi bir sürü şey var hayatta zevk alacak. İnsanların bağımlı olduktan sonraki hayatlarındaki tek şey maddeyi bulma ve maddeyi bırakma çabası, başka bir şey yok. Ama tekrar hayatın renklerini kazandırınca… Geçenlerde gazetede çıkan genç bir kız haberimiz vardı; çok kötü, tramvatik şeyler yaşadıktan sonra şu anda normal hayatına döndü. Bir yerde çalışıyor, bağımlılıktan tamamen uzaklaştı, çevresini tamamen değiştirdi. Bizde mesela bir bağımlı çalışıyor. Çok acı şeyler yaşamış. Kendi hayat hikayesinde çok trajik şeyler yaşamış, daha sonra tekrar tekrar tutunmaya çalışmış. Psikoloji okumuş, nitelikli psikolog olarak çalışıyor. Onu da hemen istihdam etmek istedik, kadromuza aldık.. Böyle birinin olması çok kıymeti, onu hayata tutundurmak açısından da çok kıymetli.
Yeşilay dendiğininde aklımızda sadece bir fotoğraf vardı yer etmiş.. Ayakları kesik bir adamın Kadıköy vapur iskelesinde senelerce asılı duran fotoğrafı. Yeşilay denince “aman” oluyorduk..
Bizim son reklam filmimizi izlediniz mi? Siz önleme faaliyetlerini ne kadar başarılı yapsanız da, ne kadar çok şey yapsanızda, aslında somut olarak bir şey ifade etmiyor insanların zihninde. Onun için biz çok kıymetli bir şey yapıyoruz, çocuklarımızı düşünüyoruz. Şu an çocuk erkil bir toplum olduk. Hepimiz çocuklarımızı düşünüyoruz, onlar için bir şey yapıyoruz ama yine de soyut kalıyor. Ancak bu tarz bir şey bir bağımlıya dokunmak, onun hayatını değiştirmek, o anne babanın hayatını değiştirmek.. YEDAM’larda en büyük farklılıklarımızdan biri de anne-babaları da katıyoruz terapiye. Çünkü onlar çok etkileniyor. O travmalar onları da mahvediyor. Bu sürece onları da katıyoruz. Onların hayatındaki o düzelme gerçekten çok güzel bir şey. Onu çok hissettiğimiz bağımlılar var, çok başarılı.. YEDAM’larda sosyal destek de veriyoruz. Bazen bağımlılık tek başına bir sorun olmuyor, başka sorunlarda oluyor. Yardıma ihtiyacı olan, sosyal güvenlik ihtiyacı mesela, eğitimi yarıda kalmış olanlar. Bunları da yapmak için sosyal hizmet uzmanları çalıştırıyoruz. Her merkezimizde mutlaka bir sosyal hizmet uzmanı çalışıyor, o süreçleri takip etmesi, aileye sosyal desteği sağlayabilmesi için. Ve orada çok başarı elde ediyoruz. Çünkü aslında dünyada da bu rehabilitasyon dediğimiz şey topluma tekrar entegrasyonu amaçlamazsa bu bir işe yaramaz. Sizin sürekli ona psiko-terapi yapmanız, destek vermeniz uzun vadede tekrar bağımlılığa bulaşma riskini çok çok azaltmıyor. Ancak ona hayata tutunacak bir şey verirseniz; iş, eğitim, hobi, spor gibi.. Gerçekten hayata bağlayacak, hayatın boşluklarını dolduracak şeyler verirsen çok başarılı oluyor. Bütün dünya da bunu yapıyor zaten. O yüzden bizim İş-Kur’la da bir anlaşmamız var, yaklaşık 20’ye yakın kişiyi de işe yerleştirdiğimiz tamamen bu meseleyi bitirmiş, psiko-sosyal gelişmesini tamamlamış, hayata devam edebilecek kişiler. Şimdi yakında YEDAM-Atölye diye ikinci bir yapıyı kuruyoruz, şu anda tadilatları devam ediyor. Orada direkt birkaç atölyemiz olacak. Bağımlıları hem işe hazırlayacağız, hem de gelir elde etmelerine yönelik bir yapı kuracağız. Pastacılık atölyesi, bir grafik atölyemiz, bir de oyuncu atölyemiz, 3 tane atölyemiz olacak. Birkaç ay içinde açacağız inşallah. Burada da güçlü yapılarla çalışacağız. Hem işin PR tarafında gerçekten iyi bir şeyler, kaliteli bir şeyler üretmek için.. Orada faydalı olmak çok önemli bir şey. Faydalı olduğunu hissetmek psikolojik açıdan çok önemli. Dünya Sağlık Örgütü, sağlığı ruhen ve bedenen iyi olma hali olarak tanımlıyor. Ruhu iyi edecek şeylerde bunlar aslında, bu tür şeyler. Faydalı olmak, verimli olmak gibi şeyler. YEDAM Atölyeler’de de bunu yapacağız, çok güzel olacak. İnşallah açılışını da çok güzel bir şekilde yapmak istiyoruz. Orada da biz aslında bir beceri kazandıracağız onlara yani ayakta kalabilme, tutunabilmeye ilişkin bazı beceriler kazandırıp, daha sonra daha güvenli çıkacaklar ve hayata daha sağlam tutunacaklar.
Kayıp bir bağımlının topluma maliyeti nedir?
Bununla ilgili biz birkaç çalışma yaptırıyoruz. Sosyal etki analizleri. Sosyal etki ile ilgili daha henüz sonuçlar gelmedi. 2 yönlü bir çalışma var. Birincisi bağımlılığın maliyeti, bir de bağımlı olmamanın getirisi aslında. 2 yönde bir çalışma yapılıyor şu anda. İnşallah onu da yıl sonuna doğru bitirip, yayınlayacağız. Ama şöyle bir çalışma var; hiç bağımlı olmasaydı bir kişi, daha sonraki harcamalardan 18 kat daha tasarruflu durumda olurdu. Yani bir kişinin bağımlı olması, tedavisi, rehabilitasyonu, narkotikle mücadele bunların toplamı 18 katlık bir maliyete neden oluyor. Yani çok pahalı bir şey ama Türkiye için bir bağımlığının maliyetine ilişkin önümüzde bir bilimsel çalışma yok. Bunu yaptırıyoruz inşallah. Bizim önleme çalışmalarımızın etkinliğini de görmek istiyoruz. Bir çocuğa eğitim verdim, o çocuk bağımlı olmadı, ne oldu? İnsan hayatına ne kadar fayda üretti bunu da ortaya koymak lazım. Onunla ilgili şu anda bir çalışma yaptırıyoruz. Duyarsızlık biraz da şuradan kaynaklanıyor aslında: Konu uzak geliyor, ilgisi yokmuş gibi, oysa risk herkesin kapısında. Herkesin çocuğu var ve bizden çok dışarıda duruyor çocuk baktığınız zaman. Dolayısıyla risk herkesin kapısında olan bir şey, bunları göstermek açısından iyi olabilir. İş Yaşamını İyileştirme - İYİ’de bizim bir çalışmamız var. O çalışmada işverene şunu diyoruz, bağımlı kişi senin toplam üretiminden şu kadar kayba neden oluyor. Günlük mesaisinden şu kadar kayıp oluyor. Sağlık izni kullanması açısından farklılıklar oluyor. Ofis yangınlarını sigara yüzünden oluyor çoğu gibi birçok araştırma var. Aslında onların direkt maddi durumunu etkileyen unsur var bağımlılıkta. Orada onlarla iş birliğimiz daha çok perçinleşiyor. Bunun birçok mali boyutu var. Çok pahalı bir şey. Belçika’da 1 günlük rehabilitasyona 280 Euro ödüyor devlet sırf bunun tedavisi için.
Medyada farkındalık desek. Mesela bonzai..
Bonzainin Türkiye’ye girişi 2011’dir. Aslında yaygınlaşması 2011’dir. Fakat farkındalığın artması son 2 yılda olduğu için biz biliyoruz. Önceden onun bonzai olduğunu kimse bilmiyordu yani toplumsal olarak bilinmiyordu. Polis biliyordu, Sağlık Bakanlığı biliyordu ama biz ne zaman öğrendik, bizim yaptığımız çalışmalar sonucunda oldu. Aslında farkındalık oluştu, sentetik uyuşturucu çalışmalarıyla. İnsanlar, aileler onun o olduğunu öğrendi. Burada şu çok önemli, kamu kurumlarını kendi alanlarıyla ilgili yoğunlaşmaları, kendi alanlarında iş yapmaları gerekiyor. Bugün daha bizim 2 sene önceye kadar polislerin tek derdi okullara gidip eğitim vermekti, bu böyle olmamalı. Polisin bir derdi olmalı, bu işin suçuyla, arzıyla mücadele etmek. Bütün konsantrasyonu orda olmalı.
Yeşilay olarak bir eğitim programını geliştirdik, şubelerimizden de eğitim vermek isteyen oldu, biz yok dedik. Bizim profesyonel alanımız o değil. Bu işin sahada profesyoneli var, öğretmenler var, çocuklarla muhatap olan. Önemli olan şudur; sadece bir eğitim faaliyeti değil, siz bununla öğretmenlerde de bir farkındalık oluşuyor aslında. Bütün yıl boyunca bu işi gündemde tutuyorsunuz öğretmen için. Bu daha kıymetlidir. Dersi verip çıkayım bir daha da kimsenin gündeminde olmasın değil. Yıl boyunca okulda duran öğretmenlerinde bilinçli olması açısından çok önemli. Şimdi bununla ilgili hala çabalıyor ki bazı kurumlar eğitim verelim diye. Eğitim bu işin önemli tarafı, ama bu işin olduktan sonraki tarafı da önemli. Sen zaten üzerine düşeni yaparsan, polis bu işin arzı ile ilgili gerekli önlemleri alırsa, Gençlik Spor Bakanlığı çocuklara spor yapacak imkanlar sunarsa, amatör sporları geliştirirse bu sonuçlar çok az olur. Bugün batılı ülkelerde Almanya mesela, bununla baş edebilmek için amatör sporlara inanılmaz destek vermiş.
Çünkü amatör sporlar aslında lokalde, orada çocuklara önleme faaliyeti yapıyor aslında. Ben de Ankara’da gecekondu bölgesinde büyüdüm. Futbol oynuyordum. Haftada 4 gün antremanımız oluyordu, zaten hiç vaktim olmuyordu birşeye. Çok sorunlu bir bölgeydi Ankara’nın ama benim hiçbir zaman hiç onlara temasım olmadı. Spor müthiş koruyan bir şey. Şimdi bunu yaygınlaştırırsak zaten çok büyük sorunlar yaşamayız ama buna odaklanmak yerine, bazı bu alanlarda çalışacak kurum ve kuruluşlar işin daha çok teknik olan, eğitime yoğunlaşmak istiyor. Bu bence şu andaki en büyük bizim yanılgılarımızdan biri. Aile Bakanlığı mesela bugün aile içi iletişim, ailenin tekrar güçlenmesi bunlarla ilgili politika ve programlar ortaya koyarsa, zaten biz “hangi profillerde oluyor” diyoruz bağımlılık? İşte aile yapısı sorunlu profillerde oluyor.
Gelir durumundan bağımsız, alt gelir grubunda olabilir, üst gelir grubunda da olabilir. Bunları güçlendirecek, aile içi iletişimi artırmaya oluşturucu ortamlar oluşturursan bu tür şeyler olmayacaktır. Ya da kültür tarafında, çocuklarımız kültür-sanat buna yönelirse baştan, hayatında boşlukları bunlarla doldurursa başka bir şey oluşmayacak. Zaten hep öyledir, bugün spor yapan çocuklar, sanatla uğraşan çocuklar, başka merakları olan çocukların, bu işlerde çok risk altında değildir.
Çok daha uzaktır konuya. Bunları yapabilmektir genel politika anlamında. Öbür tarafta biz zaten bağımlılıkla mücadele konusunda varız. Tek var olma sebebimiz bu. Başka kurumlar şöyle olabiliyor, bugün mesela bu çok gündemde, hurra bunla ilgilenelim, yarın başka bir mesele gündeme gelebiliyor. Çocuk istismarı olabiliyor, bulaşıcı hastalık, polis açısından başka riskler gündeme geliyor. Bütün gündem, bütün o güç, kapasite oraya kayabiliyor. Ama bizde öyle bir şey yok. Bizim 97 yıldır tek amacımız var, tek misyonumuz var o da bağımlılıkla mücadele.
“İÇİMİZDEN BİRİ”
O da, “Bir defadan bir şey olmaz” diye başlamıştı. Öyle olmadığını fark ettiğinde iş işten geçmişti çoktan. Önce okul harçlıklarıyla, sonra anne ve babasının cüzdanından çaldıklarıyla temin etti. Yetmedi, evindeki eşyaları gizli gizli sattı. Sonra en yakın arkadaşlarını bile dolandırmaktan çekinmedi. Dolandıracak kimse, evde satılacak eşya kalmadığında tek bir çare kalmıştı: Bedenini satmak. İşte bunu gururuna yediremedi ruhunu satamazdı, neyi kalmıştı ki ondan başka geriye… ve kararını verdi: “Bu esaretten kurtulmalıyım.” Henüz 15-16 yaşındaydı. Babaannesi ölmüştü. Çok sevdiği babaannesinin ölümü onu derinden sarsmıştı. İşte, bu en zayıf anında, en büyük kötülüğü hayatta en güvendiği kişiden, erkek arkadaşından gördü. “Bir kez dene, tüm acılarını unutacaksın” dediğinde itiraz edemedi.
Ve bir kez denediği ’Eroin’, yıllar boyu hayatı ona zindan eder.
İzmir’de yaşayan ve 15- 16 yaşlarındayken uyuşturucu bağımlısı haline gelen AE 4 yılı aşkın süredir bağımlı.
21 yaşındaki A.E 4 yılı aşkın süredir madde bağımlısıdır. Yaklaşık 6 aydır temizdir. Madde kullanmaya ilk kez, 15- 16 yaşlarında bir vefat olayının ardından başlamıştır. Babaannesi vefat etmiştir. A.E’ye ‘babaannen içeride oturuyormuş gibi gelecek, üzülmeyeceksin bu kadar’ derler, o da kullanır. Daha sonra her gün düzenli olarak kullanmaya başlar. Çok kısa bir süre sonra bağımlı hale gelir.
Her gün kullanmak zorundadır artık. Daha küçük yaşlarda alkolle birlikte madde kullanmaya başlar, sonra esrar, hap ve son üç yıl da eroin kullanan AE, başta eroin olmak üzere uyuşturucunun artık çok pahalı olmadığını. Bağımlılık pekiştikçe, kullanacağın doz arttığı için, pahalı hale geldiğini, bu sebeple sürekli para bulmak zorunda kalındığını, bunun da ancak ve ancak hırsızlık, dolandırıcılık yoluyla olabildiğini belirtir. Ne olursa olsun, ne pahasına olursa olsun bir şekilde madde temin etmek durumundadır. Eroin satın alabilmek için önce ailesinden çalmaya başlar. Sonra evindeki eşyaları satar, daha sonra en yakınındakilere maddi, manevi zarar verir. Anne-babasını döverek paralarını zorla alanları görür ancak o, bunu yapmaz onun yerine evden eşya, kredi kartları, para çalar, ailesini dolandırır. AE’yi eroin kullandığı dönemde ailesi kabul etmez, eve almaz, annesi, “Ancak tedaviyi kabul edersen ben varım. Onun dışında sen benim kızım değilsin” der.
AE, inşaatlarda yatmaya ya da henüz yeni tanıştığı insanların evinde kalmaya başlar. Sefalet, rezalet ve acı içinde geçer o dönemi. Her gününü hırsızlık yaparak geçirir. Önce anne- babasını, kendi evini, öz ailesini sonra da konu komşuyu soymaya başlar… O sefil ve acınası hayattan bıktığı için artık tedaviyi seçer A.E., bu hayatta görebileceği daha kötü bir şey kalmadığını düşünür. Son çare olarak kendi bedeninden para kazanmaktan başka yol bulamaz kendine. Çünkü dolandırabilecek kimse de kalmamıştır artık etrafında. Kalacak yeri de yoktur. Kendi bedeninden para kazanmak, bedenini, onun da ötesinde ruhunu, tüm benliğini satmak çok ağır gelir, A.E’ ye bunu kaldıramaz, kendine yediremez. Utana sıkıla, ayakları geri geri gide gide ailesinden destek ister. Ailesi A.E’ye destek olur ve A.E tedavisinin ilk ayağını başarıyla tamamlar. A.E 6 aydır temizdir… A.E’yi maddeye alıştıran erkek arkadaşı ise hala bağımlılığın pençesindedir. A.E ailesine sezdirmeden kendisi iki kere bırakmaya çalışmıştır aslında. Kendini eve kapatmak ya da bilir bilmez ilaçlar alarak kendi kendini tedavi etmeye çalışmıştır. Başarılı olamamıştır maalesef. Daha sonra annesi A.E’yi 6-7 kere eve kapatır biricik yavrusu bu illetten kurtulsun diye… A.E, her seferinde ilk bulduğu fırsatta evden kaçar.
A.E, sokaklarda, inşaatlarda kalırken öyle olaylara şahit olmuştur ki… para değil, madde karşılığında dahi o kişiyle beraber olan gencecik kızlar, madde bulunabilecek yere bedava götürsün diye taksiciyle dahi beraber olan bağımlı genç kızlar… Kullanılan, hayatı, ruhu, benliği sömürülen, yok olan kızlar…
A.E, sokaklarda yaşadığı o talihsiz zamanlarda eroin kullanan 8- 10 yaşında çocuklara da rastlar. A.E’nin madde bağımlısı arkadaşlarının çoğu vefat etmiştir. A.E, ölenlerin kurtulduğunu düşünüyor ama diğerlerini de görüyor, hastane parklarında yattıklarını, ailelerinin reddettiğini. Kullanmadan önceki hallerine bakıldığında, parlak, işlerinde güçlerinde kimselerdir oysa onlar. A.E şimdi 21 yaşında ailesinin göz bebeği bir genç kız, durmuyor, yılmıyor, çabalıyor, 6 aydır temiz. Bu gencecik, tazecik yaşamında nice tertemiz yıllara…
ÜNLÜLER YEDAM İÇİN TASARLIYOR
Yeşilay’ın bağımlılara, bağımlı yakınlarına ve bağımlılık riski taşıyanlara ücretsiz psikolojik danışmanlık ve rehabilitasyon hizmeti veren Yeşilay Danışmanlık Merkezi’ne (YEDAM) ünlülerden destek geldi.
Yeşilay’ın 2015 yılında bağımlılara, bağımlı yakınlarına ve bağımlılık riski taşıyanlara ücretsiz psikolojik danışmanlık ve rehabilitasyon hizmeti sağlamak amacıyla kurduğu Yeşilay Danışmanlık Merkezi’ne (YEDAM) ünlü isimler tasarladıkları ürünlerle destek veriyor. 444 79 75 Danışma Hattı ile tüm Türkiye çapında hizmet veren YEDAM, bağımlılara ve yakınlarına ücretsiz olarak yüz yüze de destek veriyor.
YEDAM, pilot olarak açılan Üsküdar’ın ardından Eylül sonunda Cerrahpaşa, Esekapı Medresesi’nde açılacak olan yeni genel merkeziyle hizmetlerinin kapsamını genişletecek.
YEDAM’ın “Yeniden Başlasın” adını verdiği kampanyaya Burcu Çetinkaya, Ece Vahapoğlu, Ayşe Şule Bilgiç, Hakan Hatipoğlu, Kalust Şalcıoğlu, Dilek Hanif, Çağan Atakan Arslan, İpek Soylu, Şahika Ercümen, Mustafa Sandal, Melih Yazgan, Işıl Reçber, İsmail Acar ve Aşkım Kapışmak gibi isimlerden de destek geldi. Ünlü isimler tarafından tasarlanan ürünlerin satışından elde edilecek gelirler, uyuşturucu ve alkol bağımlıların tedavi sürecine destek olunması amacıyla YEDAM’a bağışlanacak. İsteyenler bu tasarımları Morhipo, Çiçeksepeti’nden veya Yeşilay Market’ten temin edebilecek.