Amerika çok yanlış bir tavırla vize işlemlerini askıya aldı.
Amerika çok yanlış bir tavırla vize işlemlerini askıya aldı. Türkiye de aynı cümlelerle karşılık verdi. Şimdi karşılıklı olarak birbirimize vize vermiyoruz. Tek fark, Amerika’nın bu kararı daha önce alınmış vizeleri kapsamıyor. Yani önceden vize alanlar gidebilecek. Buna karşılık biz, kapı vizesi veya e-vize verdiğimiz için, uyguladığımız vize yasağı fiilen tüm Amerikalılara yasak haline geliyor.
Türkiye, Amerika’nın FETÖ elebaşını koruma-kollama veya Suriye’de YPG’ye verdiği destek konularında yerden göğe haklı. Açıkça görülüyor ki, bir süredir de Türkiye “Şeytanlaştırılarak” Amerikan kamuoyu bazı şeylere hazırlanıyordu.
Türkiye’nin, Amerika’nın vize tavrına aynı cümleler ile aynı karşılığı vermesinin aslında bir mesaj olduğunu düşünüyorum. “Siz ne yaparsanız aynısını yapacağız” diyoruz. Ne bir eksik ne bir fazlasıyla.
Böylesi zamanlarda soğukkanlı olmakta fayda var. Twitter’da ortalığı yaygaraya verip klavye delikanlılığı yapanların sırtında yumurta küfesi yok. Çoğu kendini bile yönetemezken, akılları sıra 80 milyonluk Türkiye’nin dış politikasını yönlendirmeye çalışıyor.
Şimdi ben size Amerika’nın, bize göre yanlış yaptığı bir sürü hareketi sayabilirim. Ama gerek Amerika’nın gerekse Türkiye’nin sorması gereken sorular şunlar: Bu kavga iki tarafa veya herhangi birine fayda getirir mi? Hangi sorunu çözer? Yoksa işler daha mı kötüye gider? Elbet Amerika’da birileri bu soruları soruyordur. Bizde de hiçbir siyasi sorumluluğu olmadan ortalığı velveleye verenlerin sorması gerektiği gibi.
Ayrıca hangi Amerika ile kavga edeceğiz? Müttefikimiz olanla mı, bütün itirazlarımıza rağmen güneyimizde PKK devleti kurduranla mı? Önemli ilişkilerimiz olan ticari partnerimizle mi, FETÖ elebaşını koruyup kollayanla mı? Başkanı, Cumhurbaşkanımız ile baş başa görüşüp güven dolu açıklamalar yapanla mı, vize işlemlerini askıya alanla mı? Eğer Amerika’yı tek parça görüyorsak hepsiyle birden kavga etmemiz lazım. Ama gerçekten öyle mi? Çünkü tüm bunları yapanlar tek bir odaksa, ciddi psikolojik sorunları var demektir.
Öte yandan Türkiye, Amerika’nın bu tavırları nedeniyle yürüttüğü hukuki süreçleri de durduracak değildir. Eldeki son veriler 15 Temmuz darbesinin ardında önemli oranda Amerikan parmağı olduğunu ortaya koyuyor. 1960’tan beri topluma yerleşmiş olan “Amerika’dan habersiz darbe olmaz” düşüncesi yerini “Amerika’sız darbe olmaz”a bırakıyor. Türkiye’nin, Amerikalılar için çalışan kendi vatandaşları hakkında yasal soruşturmalar yapmasına neden bu kadar çok tepki gösterildiği ayrıca merak konusu. Normal şartlarda bu kişilerin korunması değil, teslim edilmesi gerekmiyor mu?
Türkiye tarafından bakıldığında Amerika’ya karşı ciddi güven sorunu olduğu görülüyor. Amerika da bu güveni tekrar oluşturacak adımları atmaktan itina ile sakınıyor. Haklıyız. Bunu biliyoruz. Ancak, gelinen noktada diplomatların o dışarıdan bakanların içini bayıltacak kadar sakin olan tavırlarına ihtiyacımız var. Çünkü hamaset iyi bir sorun çözme yöntemi değildir.