Biyografileri araştırmak bilmece çözmeye benziyor.
Nokta dergisinin genel yayın yönetmeni Arda Uskan Hürriyet gazetesindeki bir röportajda 1988’de ilk kez gördüğü Asil Nadir’le ilgili “o geceden aklımda kalan, Asil Nadir’in rugan ayakkabılarının yarı ıslak çimlerin üzerinde hâlâ nasıl böyle pırıl pırıl kalabildiği oldu, bu ne biçim ayakkabıydı” diyor. Bu bilgiyi Nermin Bezmen’in derlediği Türkuaz’a Dönüş kitabındaki başka bir bilgiyle eşleştiriyoruz. Buna göre Asil Nadir’in çocukken evdeki görevlerinden biri kırk civarında ayakkabısı olan babasının ayakkabılarının bakımını yapmakmış.
Biyografileri araştırmak bilmece çözmeye benziyor. Mezattan 10 liraya aldığım İzmir Özel Çamlaraltı Kız Koleji diplomasını inceliyorum. İzmir 1. Noteri Mehmet Rıfat beyin kızı Seniha Gönül Bayraktaroğlu’nun diplomasındaki fotoğrafı, ismi arandığında Hayat dergisinin 3 Şubat 1972 sayısında yer alan fotoğrafla aynı kişiye ait. Ferhan Şensoy’un âşık olduğu kıza ait olabilir mi?
Hayat dergisi bu sayısında hostes Gönül Bayraktaroğlu’nun 22 Ocak 1972’de Adana Havaalanı civarında Saruhanlı köyüne düşen THY uçağı “Marmara”da görevli olduğu, ancak son anda yapılan değişiklikle görevinin değiştiğimi ve böylece ölümden kurtulduğunu bildiriyor.
Ne yazık ki Gönül hanım bu kadere iki yıl sonra 3 Mart 1974'te Ermenonville'de düşen TK 981 sayılı THY uçağında yakalanacaktır. O dönemde gelmiş geçmiş en büyük uçak kazasında hayatını kaybeden 346 kişiden birisi olmuştur.
Epey yerde hata ile Ferhan Şensoy’un sevdiği kızın bu kazada ölen hostes Rona Altınay olduğundan bahsediliyor. Büyük bir ayıp olarak Şensoy’un âşık olduğu kişiden bahsederken Rona hanımın mezarında bulunan fotoğrafını kullanıyor.
Rona hanım Aşiyan’daki meşhur mezarda düşen uçak formunda mezar taşı bulunan kişidir. Selma Karakule isimli Twitter kullanıcısı şöyle yazmış: “Rona Altınay Alman Lisesinde okul arkadaşımdı. Ferhan Şensoy’un sevgilisi değildi… Annesi avukattı. Sokağa ismi verdiren odur.” (Teşvikiye'de Hostes Rona Altınay sokağını kastediyor)
Ferhan Şensoy kitaplarında sevdiği kızdan epey bahsetmiş aslında: “Akademiye sonuçlara bakmaya gelmişiz. Baraj sınavı sonuçları listesinde kendi adımı buluyorum, notum on beş! Sevinçten zıplıyorum” “Aslında hayatımda hiçbir zaman sevindiğim için zıplamadım. Burada film icabı, yönetmenin ısrarıyla sıçrıyorum. Yanımda sarı saçları kısacık kesilmiş bir kız zıplıyor, barajı aşmış.” “Birden birbirimize dönüyoruz kızla, bakışıyoruz. Kamera bir ona, bir bana yakın planlar patlatıyor üst üste. Şak sarılıyoruz birbirimize barajı aşmanın ortak sevinciyle ve hikayenin icabı tanışıyoruz Gönül’le. Bu benim ilk başrolüm.”
Kazadan şöyle bahsetmiş:
“... Sabah Almanya baskısı bir Türk gazetesi alıp biniyorum trene. Gazetenin birinci sayfasında bir uçak enkazı fotoğrafı! Paris’te Boulogne ormanına düşmüş bir THY uçağı. Kimi ölenlerin isimleri, kimilerinin fotoğrafları var. En başta Civciv’in fotoğrafı...”
Ondan bahsettiği şiirler:
kapatın tüm pencerelerinizi
güvercinler ölsün
artık tüm sarışınlar civciv’e benzemiyor örneğin
gastelerde yayımlanan teşekkürler
ölüm bildirileri denli açık seçik
nam-ı civciv gönül bayraktaroğlu'na son mektup
duvardaki resmin duvar durdukça duracak orda
bugün yirmibeş ekim dokuzyüzyetmişbir
bir yıl boyu umutla bekledim seni
olmazları oldurmak senin içindi
sen istanbul'a gelmedin istanbul'a gittin
dudaklarım bir yıllık yalnızlıktır kızma
bu akşam sahneye çıkıyorum babamdan gizli
gogol’den gizli müfettiş oyunuyla
sensin benim müfettişim karaca tiyatro ikinci sıra orta koltukta
kapısında mimar yazanlar mühendis yazanlar
en az altıyüz lira maaşlı bir tiyatrocunun sevdiği
denli sevsinler seni
meğer bizim son gecemiz gogol ne bilsin
istanbul sapsarı
gönlüm üzgün
baharın sonu
mektuplarım dökülmekte
ağaçlarımdan
civciv’ime kıyarlar
nikâh adı altında
izmir’in ortasında
şairlerle değil de mühendislerle
evlenmenin diyalektik gerekliliği üstüne
ve başka bir şiirde:
“yıllar sonra erdim ki işte buydu aşk
kim biliyor o sıralar
paris'e uçak diye düşerek şak diye ölecek civciv
civciv gidecektir ama gene gelecektir...”