Yeni "normal" böylesi bir anormalliği oluşturabilirdi...

Nitelikli olmasını, emek verilmiş olmasını, özenli olmasını beklerken,

Bir de baktık ki, herkes dünyanın kendi etrafında döndüğünü zannediyor...

Özellikle müzik alanında ne çok eksiği varmış sanatçılarımızın değil mi?

Tabiri caizse geyik muhabbeti.

Akşam saatler 21.00 gösterdiğinde herkesi bir tatlı “insta” telaşı sarıyor...

Yayınlar gırla...

Yeni “normal” böylesi bir anormalliği oluşturabilirdi...

Evet oldu...

Hazırlık yok, kapsam yok, içerik yok… Safsata sohbetler...

“Yeni Normal Yayın Dönemi” post-covid çağının en önemli işi olacak.

Şu meşhur “content üretmek lazım” dilinin eyleme döküleceği döneme girdik...

Hayal gücünüz, teknolojiye hakimiyetiniz yorum yeteneğiniz ve bilgi birikiminiz,

kısacası niteliğiniz varsa dikkat çekersiniz...

Yoksa her gün akşam yaptığınız yayınlar “Ahbaplarla Sohbet” olur.

Kötü bir şey değil tabi, yapın… Ama yaptığınız tanıtımlarda icraatınızın adını “Ahbaplarla Sohbet” diye adlandırın ki komik duruma düşmeyin.

***

Değişmeyen tek şey nitelik...

Sözüm ‘post-covid profesyonellerine’

Her dönem kurgudur,

Sahte değildir ama kurgudur...

Üretici-sanatçı ile kitlenin buluşma sürecinde tüm kurgulu paravanlı dönemleri geride bırakıyoruz.

Masanın ayarından geçen sesler,

kameranın açısından geçen görüntüler,

makyajın ve kostümün getirdiği kusursuzluk ve ulaşılmazlık dönemi,

artık bitiyor.

Kitle ile üreticinin sınırlarının en yakın, en şeffaf olduğu zamanlardayız...

Değişmeyen tek şey nitelik...

Bunca paravanla kapatılan nitelik açığı şimdi kabak gibi ortada...

Sadece sanat dünyasında değil elbet.

Sözde bilimsel sohbetler, edebi sohbetler, tarih konuşmaları,

kişisel gelişim hadiseleri,

daha neler neler...

Dünya “naklen yayına” geçtiğinde ilk adımını görmüştük niteliksiz üretimlerin.

Şimdi ise yeni normal,

saat 21:00’i gösterirken başka bir anormallik zinciri katıyor hayatımıza…

Basınız insta “live” tuşuna

Neyiniz eksik değil mi?

***

“Kes-Yapıştır” ötesine…

Akademik açıdan harika bir dönem olduğunu düşünüyorum...

Konferans salonları, katılımcı sayıları ya da sadece uzmanların kendi aralarında yaptıkları bilimsel sempozyumlar artık uzaktan erişimle dünyaya sesini duyurabilecek...

Bazen bir sempozyumda eş zamanlı oturumlarda üç-beş kişiye yapılan bildiri sunumları şimdi belki de binlercesine ulaşacak...

Özellikse sosyal bilimler alanı için heyecan verici...

Düşünsenize sunacağınız bir bildiriye aynı anda onlarca ülkeden akademisyenler, ilgililer, öğrenciler katılabilecek...

Post-covid çağının iyilerinden...

İyi bir teknolojik alt yapı ve sağlam organizasyon kafasıyla harika sempozyumlar çıkacağına inanıyorum.

Ayrıca bu durum,

Akademisyenlerin kes-yapıştırın ötesine geçip özgün olmak için çaba sarf edeceği bir dönemi müjdelemiyor mu?

Bence öyle…

İyi yoldayız.

Ciddi mağduriyet…

Aynı dertten muzdaribim ki araştırma gözüme çarpınca bir hayli inceledim.

AB ülkelerinde yapılan bir araştırmaya göre;

12 yaşından küçük çocuğu olanlar, koronavirüs salgını nedeniyle evden çalışırken işine konsantre olmakta güçlük çekiyor.

Çok doğru.

27 AB ülkesinde, çalışanların yüzde 37'si salgın nedeniyle evden işe katılıyormuş.

Bunların yüzde 26'sı ise 12 yaşından küçük çocukların bulunduğu evlerde yaşıyormuş.

Yüzde 10'u ise yaşları 12 ile 17 arasında değişen çocukların bulunduğu evlerde…

Evde çocuk olmadan çalışanların sadece yüzde 5'inde konsantrasyon sorunu varken, evde çocuk varken çalışanların pek çoğunda ağır bir konsantrasyon sorunu çıkıyor ortaya.

Yapacak bir şey var mı? Sanıyorum yok.