Bilim insanları, üniversiteler koronavirüs ve korona salgını ile ilgili çok ciddi araştırmalara imza atıyor.

Koronavirüs ile yatıp koronavirüsle kalktığımız bu günlerde bilim insanları da bu konu ile ilgili önemli çalışmalara imza atıyor. Erciyes Üniversitesi geçen gün virüsü izole etmeyi başardınığın müjdesini verdi. Erzurum Üniversitesi yirmi kişilik bir ekiple beraber bir tedavi yöntemi olan plazma aktarımı için çalışmalara başladı. Sağlık alanında şükürler olsun ki iyi bir yerdeyiz. Şehir hastaneleri beş yıldızlı birer otel kıvamında. Zamanında bu sağlık hastanelerine ne gerek var diye konuşanlar şu an susuyorlar. Çünkü korona salgını bize şehir hastanelerininde sağlık alanında yapılan yatırımların da ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Bu kadar büyük bir nüfusa sahip Türkiye’nin sağlık konusunda ciddi yatırımlar yapması gerekirdi nitekim de öyle oldu ve bu alandaki yatırımların meyvesini yemeye görmeye başladık.

Bilim insanları, üniversiteler koronavirüs ve korona salgını ile ilgili çok ciddi araştırmalara imza atıyor. Bunlardan bir tanesi de aynı zamanda bir araştırma hastanesine sahip olan İstinye Üniversitesi. İstinye Üniversitesi sağlık konusunda ciddi yatırımlar yaptı. Zayen Liv, Medical Park hastaneleri bu üniversitenin bünyesinde. Son dönemlerde İstinye Üniversitesi hastaneleri de açıldı ve hem eğitim konusunda hem de sektörel anlamda çok ciddi araştırmalara imza atıyor. Bu bünyede akademisyenlik yapan değerli bir isim, Prof. Dr. Ufuk Abbasoğlu da korona ile ilgili çalışmalara imza atıyor. Bugün günlerdir hayatımızın büyük bir bölümünü işgal eden korona salgını ve koronavirüs ile ilgili Abbasoğlu Kovid-19 Mart raporundaki tespitleri paylaşmak istiyorum.

Abbasoğlu, “Koronavirüs yeni bir virus değildir. Geniş bir virüs ailesidir. An itibariyle, insana bulaşabilen 7 koronavirüs biliniyor: 229E, NL63, OC43, HKU1, MERS-CoV, SARS-CoV, SARS-CoV-2. Aslında koronavirüsler çok nadiren ölümcül olan virüslerdir.” diyor.

Trump’ın ödeneğini kesmekle suçladığı Dünya Sağlık Örgütü ilk olarak 1 Araık 2019’da Çin’de görülen bu vak’ayı 30 Ocak 2020 tarihinde halk sağlığı krizi olarak ilan etti. 11 Mart 2020 tarihinde ise “pandemik” yani kürsel salgın olarak ilan etti.

Ülkeler hangi önlemleri aldı?

Karantina

Sokağa çıkma yasağı

Sınırların kapanması

Hava trafiğinin durdurulması

Kalabalık gruplar halinde dolaşmanın, toplanmanın yasaklanması

Eğitim yerleri, ibadethaneler, tiyatro, sinema, müze, restoran veya kafelerin kapatılması

Spor, kültür-sanat etkinliklerinin iptal edilmesi veya ertelenmesi

Okul eğitimine ara verilmesi veya online sisteme geçilmesi

Evden çalışma sistemine geçilmesi

Ülkelerin salgın nedeni ile ekonomik paketler düzenlemeye başlaması

Virüs nerede ne kadar kalıyor?

Abbasoğlu hepimizin çok merak ettiği virusün cansız maddelerin yüzeylerinde ne kadar süre aktif kaldığı konusunu ABD de yapılan bir çalışma ile açıklıyor:

Karton yüzeylerde 1 gün

Bakır yüzeylerde 4 saat

Havada 3 saat

Kağıt üzerinde 4 saat

Plastikte 5 gün

Camda 4 gün

Ameliyat eldivenlerinde 8 saat

Kovid-19 belirtileri ve korunmanın yolları

Prof.Dr. Ufuk Abbasoğlu, Kovid-19’un belirtilerini özetleyerek bir tane de grafik hazırlamış. Genel olarak bu virüsün belirtileri iştahsızlık, yorgunluk, kilo kaybı, boğaz ağrısı, karın ağrısı, ishal, ateş, öksürük, solunum yetersizliği, vak’alarda pnömoni, böbrek yetmezliği ve ölüm gibi belirtiler oluyor.

Hijyenik kurallara uymak gerekir.

Zarflı virüs olduğundan (zarfı lipoid yapıdadır) yağ çözücüler ve sabuna karşı hassastır. Temizliğimizi bu maddelerle yapmalıyız.

Kalabalıktan uzak durmak

Sarılmamak, öpüşmemek gerekir.

Hastalık sonrası sekonder bir enfeksiyona yakalanmamak için pnömoni aşısı önerilmektedir. Seyahatleri kısıtlamak gidilecek yer hakkında bilgilenmek lazımdır.

Antibiyotik tüm virüslerde olduğu gibi koronavirüse de etki etmez.

Bağışıklık sisteminin güçlü olması önemli bir kazançtır.

Bağışıklık sistemini güçlendirici özel bir gıda yoktur.

Burun içi temizlik için uğraşmak virüsü uzaklaştırmak yerine, lokal IgA nın uzaklaşmasına neden olabilir.

Dengeli beslenme, yeterli uyku, fiziksel aktivite önerilmektedir.

Dışardan soğuk yiyecek ısmarlanması azaltılmalı, gelen ambalaj ve kap malzemeleri çöpe atılmalı veya dezenfekte edilmelidir.

Odalar sıklıkla havalandırılmalıdır.

Kapı kolları, elektrik düğmeleri, asansör düğmeleri temizlenmelidir.

Virüs yüksek sıcaklıkta inaktif olacağından, çamaşırların 60 derecede yıkanmaları yeterlidir.

Temizlikte 1/1000 oranında çamaşır suyu kullanılmalıdır. Kabaca bir kova suya bir fincan çamaşır suyu yeterlidir.

Dezenfektanların gereksiz yerde ve fazla kullanılması; kişilerde alerji, dermatit gibi problemlere yol açabileceği gibi, dirençli bakterilerin de oluşmasına ve daha sonra problem yaratabilmesine sebep olabilir.

Ellere dezenfektan uygulanmaz. Ellere antiseptik sıvılar uygulanır.

Hasta olmayanların maske takması gereksizdir yine semptomsuz enfekte birey olunabileceği için başkalarını korumak amacı ile önlem amaçlı kullanılabilir.

Ellerin sıklıkla yıkanması eldiven kullanmaktan daha etkilidir. Saç kurutma makinesi ve ellerin makineyle kurutulmasına gerek yoktur.

Evlerin daha iyi havalanması, virüsün cansız ortamlarda daha az süre tutunmasını sağlar. Ama virusun yayılmasına engel olması söz konusu değildir.

Sosyal izolasyon yani bir süre evde kalmak, bulaşma zincirini koparacaktır.

Kovid-19’dan şüphelenildiğinde ne yapmalı?

İstinye Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.Ufuk Abbasoğlu, yeni koronavirüs olarak adlandırılan Kovid-19’dan şüphelendiğinde neler yapıldığını şöyle anlatıyor:

1. Semptomlara bakılır

öksürük - soğuk terleme veya boğaz ağrısı - nefes darlığı (oksijen seviyesi %93'ün altındaysa)

2. Oksijen verilebilir ve hemen yalıtım altına alınabilir

3. Tedavi olarak; arbidol ve nemonaksin (veya linezolid)

4. Kan sayımı ve ateş ölçümü. Eğer ateş 37.3oC üzerindeyse, göğüs tomografisi çekilerek solunum virüslerinin varlığına bakılır.

5. Eğer ateş yoksa, lenfosit sayımı yapılır ve litre başına 1100μ\muμ altında olup olmadığı incelenir. Eğer durum buysa, yine göğüs tomografisi çekilir.

6. Bu durumda virüs teşhis edilirse, viral zatürre tanısı koyulabilir. Bu durumda yalıtım altına alınarak SARS-CoV-2 testi uygulanır. İlaç olarak solunum kuinolonları ve arbidol uygulanacaktır.

7. Test pozitif gelirse, derhal KOVID-19 konusunda özelleşmiş hastanelere sevk edilir.

8. Eğer viral zatürre teşhisi konamazsa, herhangi bir diğer zatürre olup olmadığı incelenecektir. Eğer başka bir zatürre tipine rastlanırsa, o zatürreye uygun tedaviye başlanacaktır. Bu süreçte başka bir hastaneye sevk edilebilir veya eve gönderilebilinir.

Koronadan hayatını kaybeden sağlıkçılara “ŞEHİT” unvanı verilsin

Dünya tarihinde olmadığı kadar tedirgin, yorgun, şaşkın ve çaresiz. İki tane dünya savaşı atlatan yüzlerce kanlı savaşa şahit olan dünyamız ilk kez tarafı olmayan bir savaşın içine girdi. Bu savaş iki taraf arasında değil. Bu savaş insanlığa karşı, dünyadaki tüm insanlara, siyahı ile beyazı ile herkese karşı olan bir savaş.

Tarihte eşi benzeri olmayan bu korona salgınında sağlık çalışanları var güçleriyle çalışıyorlar. Hayatlarını riske ediyorlar. Bu tüm dünyada öyle. Mesela İngiltere’de üç hemşire kız, giyecek tıbbi kıyafetleri olmadığı için üstlerine çöp torbalarını geçirerek hastalarına baktılar ve maalesef üçünde de korona pozitif çıktı. Benzer onlarca olay var. Bu insanlar hastalarını iyileştirmek için hayatları ile oynuyorlar.

Türkiye’de altıyüzün üstünde sağlık çalışanı korona pozitif. Bu insanların eminim tamamı işlerinde bu virüsü kapmıştır. Geçtiğimiz hafta Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu koronavirüsten vefat etti. Bu değerli hoca Türkiye’deki ilk korona testini yapan ve ilk tespiti yapan kişi. Maalesef onu kaybettik. Bu insanlar meslekleri uğruna hayatlarını kaybediyor. Bu insanlar kendi ulusları için, kendi vatandaşlarının sağlığı için mücadele ediyor. Bundan dolayı korona salgınında bu insanüstü mücadeleyi veren sağlık çalışanlarımızı onurlandırmamız lazım. Dilerim korona salgınından dolayı hayatını kaybeden başka sağlık çalışanı olmaz. Bu konuda verilen mücadele hem milli hem de insani bir mücadele. Onun için ben korona salgını sırasında görevlerini yerine getirirken hayatlarını kaybedenlere şehit unvanının verilmesini diliyorum.

Batı medyasının savaşı Çin’le mi korona ile mi belli değil

Dünya yeni koronavirüs salgını ile mücadele ederken bir yandan da dünyada Çin ile medya arasında çok ciddi bir savaş yaşanıyor. Çin her iki kıtadaki ülkelere elinden gelen tüm yardımları yaparak hem küresel sorumluluğunu yerine getiriyor hem de bu salgınla yaşadığı mücadelede deneyimlerini paylaşıyor. Ancak batı medyası Çin’in bu davranışını “jeopolitik bir silah” olarak adlandırıyor.

Global Times “Batılı medya kuruluşları tarafından ortaya koyulan karalama taktikleri, Batılı seçkinlerin zihnindeki endişelerin bir yansımasıdır. Bir zamanlar yoksul olan Çin, hızlı bir şekilde yükseliyor. Batı ülkelerinde olmayan sosyal yönetişim Çin'de meyvelerini veriyor.” Sözleriyle Batı medyasını eleştirdi. Global Times dünyanın en önemli ve en büyük medyalarından biri. Sık sık takip ediyorum, yaptığı mantıklı ve akılcı haberlerle adından söz ettiriyor. Korona salgınında batı medyasından Çin’e yönelik çıkan seslerin asla “ifade özgürlüğü” ile savunulamayacağını söyleyen gazete “Bazıları medyanın medeni bir toplumun standart bir özelliği olan ifade özgürlüğü ile donatılması gerektiğine inanıyor. Ancak bu, medyanın araştırma yapmadan haber oluşturabileceği anlamına gelmez ya da medyanın bir ulusun değerlerine dil uzatma ayrıcalığı tanımaz.” diyerek ifade özgürlüğünün de sınırlarını tartışmaya açtı. Bu konuda ben de Global Times’a hak veriyorum. Demokrasi, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü güzel kavramlar. Kulağa da hoş geliyor ama bunların da bir sınırının olması lazım. Durup dururken, insanlara, ırklara, devletlere kafana göre atıp tutmak hiçbir zaman özgürlükle ifade edilemez. Her şeyin bir sınırının olacağı gibi özgürlüğünde bir sınırı olmalı ya da bir denetimi. İşte batı medyası bunu yapmıyor. Daha doğrusu işine geldiği gibi yapıyor. İşine geldiği zaman “ifade özgürlüğü” ne sığınıyor, işine gelmediği zamansa ifade özgürlüğünü bahane edip sapa sola saldırıyor. Bu korona salgını medyanın da kendisini sorgulaması gerektiği gerekliliğini bir kez daha gündeme getirdi. Özellikle batı, medyayı kendi menfaatleri doğrultusunda “ifade özgürlüğü” masalıyla diğer coğrafyaları manipüle etmesi saçma sapan bir eylem.