Yok edici bir rekabet anlayışıyla örgütlenen bu dünya ve olgular yeniden konumlanmak durumunda.
Uzun zamanlar ve hatta insanlığın refahı anlamındaki kaygıların tam da karşılanması için adım atılacak zamanlar, türlerin varlığını rekabete borçlu olduğu yaklaşımıyla zehirlendi. Zehirlendi çünkü bu yaklaşım rekabeti hatta çatışma olarak ele aldı. Makul bir rekabet ölçüsü dahi kurabildiği söylenemez uzun zaman boyunca. Kapitalizmin konfor alanını yarattı rekabet. Fakat sorgulamanın başlaması gerekiyor artık.
Çünkü bilim türlerin varlığını sürdürmesinde başat rol oynayan faktörün rekabet değil dayanışma olduğunu son yıllarda yapılan çalışmalarla gösterdi. Yok edici bir rekabet anlayışıyla örgütlenen bu dünya ve olgular yeniden konumlanmak durumunda.
Bu tartışmayı açmaya imkan veren yok edici rekabetin nimetleri olarak yorumlanabilecekse de gerçekte olan yok edici rekabetin yıpratıcı etkisinin bu tartışmayı beslemesidir. Gene de yok edici rekabetin merkezleri (“gelişmiş” ekonomiler) dayanışma adaptasyonunda rakamlarla avantajlı görülebilir. Fakat yıkılan sosyolojileriyle dezavantajları bulunduğunu kader hatırlatacaktır.
Dayanışma zaviyesinden bakınca adeta tüm iktisadi mimariyi yeniden inşa ve ihya etmek gerektiği görülmektedir. Bu yaklaşımın rekabeti içerdiği doğrudur fakat yıkıcı değil kardeş rekabeti dinamiklerine referans vermek gerekir. Bu büyük bir paradigma değişimi anlamına gelir ve değişimin etkisi hissedilmezse ekonomi elden çıkacaktır.
(Desentralizasyon eğiliminin, merkezileşmenin yıkıcı rekabeti yayma erki olarak kullanılmasının bir çıktısı olarak görülmesi gerekir. İnsanlık ekonomiyi kendi dinamiklerini takip ederek kayıt dışına taşımaktadır. Sanalda gerçek bir ekonomi kurmak gibi bir dilemmanın içine düşmüş olmalarının nedeni budur.)
İnsanlık tüm dünyada özgürlüğünü kaybetmiştir. Üstelik özgürlüğünü kaybederken nasıl olduğunu anlayamadığı biçimde güvenini ve güvenliğini de kaybetmiştir. Rekabeti merkeze alan paradigmanın sonucu başka ne olabilirdi?
Artık bir kırılım gerçekleşecek. Uyumun ve eşgüdümün sürdürülmesi dayanışmanın temel dinamiklerini oluştururken kavramlar dünyasını da yeniden kurmak gerekecektir. Özgürlük, güven ve güvenlik ihtiyacının birbirinden feragat dahi gerekmeden yeniden sağlanması için tek yol budur.
Bu anlamda avantajlı olduğumuz barizdir. Medeniyetimizin bize sağladığı avantajlarımız var.
Kanaat ve infakın yüzyılına/binyılına doğru açılmaktayız. Karşısında acı, ıstırap ve yokluğun mücadeleye gireceği bir dönem olacaktır. Fakat insanlar kendileri ve diğer kullar için doğru olanı seçecektir. Bir kerede ve hızlıca…