Son dönem Türk spor medyası istisnaları hariç amigo ve liyakatsızlar topluluğu haline geldi ancak herkesi aynı kefeye koymaya kalkar ve davranırsanız büyük hata edersiniz.

Antalyaspor, Beşiktaş maçı sonrası benim de bulunduğum basın toplantısında maç içinde taraftarın istifasını istediği Akdeniz ekibinin teknik direktörü Ersun Yanal’a genç bir basın mensubu arkadaşım bu çağrı üzerinden istifa edip etmeyeceğini sordu (daha doğrusu soruyu sormaya başladığı anda sözü kesilerek cevaba geçildi).

Sorudan rahatsız olduğu her halinden belli olan ve tamamlanmasını bile beklemeden, "İstifa taraftarla paylaşılacak bir konu değil. Yönetimle paylaşılacak bir konu. Taraftar, yendiğin zaman sevinir, yenildiğin zaman kızar. Belki yönetimle taraftar konuşur. İstifayı burada konuşacak değilim." şeklinde yanıtlayan Yanal’a bu cevabı üzerine bu kez ben ‘Peki yönetimden istifanızı talep etmesini bekliyor musunuz?’ sorusunu yönelttim.

İlk soruya verdiği cevabın bir benzerini de bana veren Sayın Yanal beraberinde “İstifamı sizinle niye konuşayım ki?” derken; basın toplantı odasından o an benim anlamadığım birkaç cümle sarf ederek ayrıldı.

Bir şeyler söylediğini fark etmiştim ama ‘Yanal ne dedi?’ diye hiç merak etmedim.

Sonrasında toplantının kaydını izlediğim de gördüm ki bana hitaben ‘Çok mu meraklısın?’ demiş.

Şaşırdım tabi.

EVET. ÇOK MERAKLIYIM!

Bu konuda Sayın Yanal’a hitaben uzun bir ‘Gazeteci kimdir, neden sorar. Mustafa Yaşar kimdir nasıl, neden sorar? konulu bir makale yazar merakını giderirdim ama gerek duymuyor ve sadece şunu bilmesini istiyorum.

Evet. Çok meraklıyım Sayın Yanal.

30 yıldır kamuoyu adına, onların doğru bilgiyi alması adına sadece gazeteci refleksiyle sordum, soruyorum.

Bu süreçte kişisel meraklarım adına değil siz, kimseye soru sormadım.

Kaldı ki bu futbol ikliminde ‘Çok mu meraklısın?’ göndermesini yapacağınız en son kişidir bu satırların yazarı.

Tamam kısmen haklısınız.

Son dönem Türk spor medyası istisnaları hariç amigo ve liyakatsızlar topluluğu haline geldi ancak herkesi aynı kefeye koymaya kalkar ve davranırsanız büyük hata edersiniz.

O sebeple lafı kime söylediğinize naçizane dikkat etmelisiniz.

Gelelim sözün özüne.

Bu satırları neden mi yazıyorum?

Bir kere tavrınızı ne üstüme alındım, ne de kırıldım.

Tekrar ediyorum kişisel olarak istifa edip etmeyeceğiniz kararı da hiç ama hiç umurumda değil.

Sadece şunu bilin isterim.

İstifanızı dair tasarrufu o an bizimle konuşmak istemeyebilirsiniz bunu da anlarım.

Ama unutmayın ki gazeteci sorar.

Bunca yıllık kariyerinizde istifanıza yönelik daha önce çok kere karşılaştığınız bir soruya yeri ve zamanına göre farklı cevaplar vermek, sorunun kaynağı taraftarın istifa tepkisini yok sayarak bunu soru olarak soran gazetecilere abanmak hiç yakışık almadı bilesiniz.

Bakın Sayın Yanal.

Geçmişte Fenerbahçe teknik direktörü iken kerameti kendinden menkul bir medya mensubunun maç sonu basın toplantısında şahsınıza yönelik protestosu sonrası yaşananlarda nasıl davrandığınıza şahit olmuş biri olarak yazıyorum bu satırları.

Belki o süreçte okumamışsınızdır.

O gün orada yaşananlara dair köşe yazıma arama motoruna ‘Ersun Yanal'ın basın toplantısını sirke çevirenlere’ yazarak ulaşabilirsiniz.

O yazımı kısa bir vakit ayırıp okuyun lütfen.

Ondan sonra zaten her türlü anlarsınız merakımı?

Yoksa inanın özelimde Tour de France ve Giro dİtalia’da gelecek sezon neler olacağı sizin istifa edip etmeyeceğinizden daha çok merakımı çekiyor.

Hakkınızda hayırlısını dilerim.