Geleneksel Kurultay Sezonu CHP'de erken başlayacak gibi.
Hemen kanaatimi söyleyeyim: CHP’de Kurultay olmaz, hasbelkader olursa da, Kemal Bey ezer geçer. (Bu yazıyı 19 Temmuz’da yazıyorum.) Yine de ben siyaset bilimci değilim, parti kulislerine de hakim değilim, dolayısıyla yanılabilirim de. Neden böyle düşünüyorum? Çünkü Kurultayı isteyecek delegeler Kemal Bey’in iletişim ağının birer üyesi, Kemal Bey de bu iletişim ağının hem beyni hem de kalbi. Delegeler Kemal Bey’i seçiyor, Kemal Bey de delegeleri.
Bu delegeler neye göre oy verecek? Önümüzde yerel seçim var. Öyle belediye başkanlığı falan da değil, delegeler arasında hatırı geçen birkaç kişi İlçe Belediye Meclisi azalığına bile fit olurlar. Bu pazarlık da, öyle Kurultay’da değil, öncesinde yazıhanenin birinde kapalı bir odada veya parti üyelerinin takıldığı bir kahvehanede çaylar içilirken yapılır. Bu işler bu kadar basittir. Partinin yapısı da – bütün partilerde olduğu gibi - bu kadar küçük ikbal heveslerinin sonucunda belirlenir.
CHP’nin hatası ne? Her şeyden önce partinin ideolojik bir deformasyona uğradığını söyleyebiliriz. Bu kısaca, önce sosyal demokrasi ve ardından katılımcı demokrasi iddiaları ile Altı Ok’tan uzaklaşmaktır. Bu parti artık Atatürk’ün kurduğu bir parti değildir. Ağırlıklı belirli bir mezhebi aidiyete dayanan kasaba politikacılarının, ABD işbirlikçisi liberal solcuların, Gezicilerin partisi haline gelmiştir. FETÖ’cüler mi? Onların parti içinde olduğunu zannetmiyorum, ama partinin NATO’cu, AB’ci ve işbirlikçi tavrına sempati ile baktıklarına eminim. Altı Ok nerede, Kemal Bey’in Y-CHP’si nerede? Bir partiyi bir arada tutan ideolojik duruşudur. Bu duruş, seçmenleri, üyeleri ve delegeleri şekillendirir, umut ve heyecan verir. İdeoloji olmadan parti polit-büronun ve delegelerin küçük ikbal hesaplarına bağlı kalır.
İkinci hatası, programsızlıktır. Allah aşkına, bana CHP’nin -eğer çıkmaz ayın son Çarşamba’sında iktidar olursa- AK Parti’den farklı ne vaat ettiğini söyleyebilir misiniz? Bırakın onu, -hataları ve sevapları ile- AK Parti’nin mevcut kurulu sistemini bile işletmeye ehliyetli oldukları söylenemez. Bir seçim organizasyonunu bile yapamayan bir parti var karşımızda. Partinin üyeleri ve seçmenleri arasında bir umut olarak görülen Muharrem Hoca’nın öyle çok matah şeyler söylemediği de ortada. Buna rağmen bu ilginin sebebi Muharrem Hoca geleceğe yönelik somut bazı vaatlerde bulunurken, CHP’nin parti olarak ileriye yönelik hiçbir şey söylememesi. Şimdi, Muharrem Hoca’nın seçmen ve üyeler nezdinde bir umut olarak ortaya çıkması bile, başta mezhepçi eğilimi olan kasaba politikacıları olmak üzere hakim delegasyonda bir panik havası estirmekte. Mamalar gidecek, makamlar gidecek diye korkuyorlar. Partinin kendini komple yenilemesi, ideolojisine bugünkü çağın gereklerine göre yeni bir çerçeve çizmesi, bu ideoloji çerçevesinde halka somut öneriler getiren bir program oluşturması gerekir. Muharrem Hoca bunu yapar mı? Kendisi öyle diyor ama ilk önce kurultaya gidebilmesi, sonra da kurultayı kazanması gerekecek. Kurultayı kazanmak için de delegeleri kazanması gerekecek. Delegeleri kazanmak için ise mevcut düzenin korunmasını taahhüt edecek. Bilmiyorum, inşallah yanılırım.
Üçüncü hatası, CHP’nin yanlış hedef ve stratejileridir. Ehh, ideolojisinden kopmuş ve programı olmayan, teşkilatını çalıştıramayan bir partide de hedef ve strateji oluşturmak ne mümkün. Neydi amaç? İktidar için sağa oy veren kitlelerden oy almak. CHP kök itibariyle sol bir parti değildi ki sağcılardan oy almak da zorlansın. Kuva-yı Milliye’nin partisi, tam bağımsızlıkçı ve anti –emperyalist Atatürk’ün partisi solcu olamaz ki! Devletin kurucu merkez partisinin solcu olduğu nerede görülmüş? Üç tane Milli Görüşçü, İki tane liberal solcu, belki birkaç tane İslamcı eskisi etnik milliyetçi ve bir yığın Gezici vitrine doldursanız da bu sizin sağ kitlelerden oy almanıza sebep olmaz. Neydi yanlış hedef? Parlamenter sisteme geri dönmek olarak ilan edildi. Bu hedef hem pratik değildi, hem de seçim sürecinde Muharrem Hoca’nın elini kolunu bağladı. Halbuki artık mevcut sistemin tüm yetkilerini kullanarak ne yapacağınızı, programınızı cesaretle ortaya koymanız lazım. Siz Cumhurbaşkanlığı için oy istiyorsunuz, sonra da “Benim adayımı Cumhurbaşkanı seçin, biz Cumhurbaşkanlığı sistemini kaldıracağız!” diyorsunuz. Halk buradaki çelişkiye prim vermezdi, vermedi de. Yanlış strateji Millet İttifakı değildi, yanlış strateji el altından PeKeKe’lilere destek ve imalarla FETÖ’cülere umut vermekti. İstediği kadar Muharrem Hoca terörle mücadele edeceğiz desin, eyalet sistemine, PeKeKe ile yeni bir “Çözüm Süreci’ne” göz kırpan, Atatürk’e ve Türk Devleti’ne düşman olan bir avuç “tekne kazıntısı” marjinal solcu ve azınlık milliyetçisinin güdümünde bir yapıyla nereye gider CHP?
Şimdi bu sisteme çomak sokacağı ihtimali doğan Muharrem Hoca’ya akıl almaz iftiralar sosyal medyada atılıyor. Yok sarhoşmuş, yok kaçırılmış, yok eşi rehin alınmış. Evet rehin alınmıştı doğru, ama CHP’liler tarafından. Partiye gelen bir avuç bilgiyi bile lütfedip paylaşmadılar adamla. Hoca ne yapsın, benim gibi Fox TV’den, CNN’den, A Haber’den takip etti seçim sonuçlarını. Hoca’nın elinde bilgi olmadan neyine itiraz edecekti ki seçimin? Uzun lafın kısası CHP tam manasıyla hezimete uğramıştır. Nokta.
Bir sözüm de Muharrem Hoca’ya… İnanılmaz bir dinamizm, uzun yıllar sonra Demirel’i hatırlatan esprili bir üslûp, halk çocuğu portresi, 50 günde 107 miting. Samimi ve gülen bir yüz. Türk siyasetinde artık gerginlikler bitmeli, Muharrem Hoca bize yeniden güler yüzlü bir siyaset yapılabileceğini hatırlattı. Bunun karşılığında yüzde 31 oy aldı. Ama… Hoca’nın işi zor. Çünkü kendisinin kimliği, geldiği ideolojik çizgi (Altı Ok savunusu, vatanperverlik) ile Y-CHP’nin mevcut delege yapısı taban tabana zıttır. Kim bilir belki yanılırım. Allah yolunu açık etsin.