Aklımız karışık, hepimiz, özellikle dar gelirliler için iyice ağırlaşan geçim sıkıntıları, bu yetmiyormuş gibi yeni yılla birlikte bekleniyor olmasına rağmen beklenenden çok daha ağır petrol, doğal gaz ve onların eksikliğini hissettirmeyecek kadar dayanılmaz ağırlığıyla elektrik zamları işimizi iyice altından kalkılamayacak hale getirmişti.

Aklımız karışık, hepimiz, özellikle dar gelirliler için iyice ağırlaşan geçim sıkıntıları, bu yetmiyormuş gibi yeni yılla birlikte bekleniyor olmasına rağmen beklenenden çok daha ağır petrol, doğal gaz ve onların eksikliğini hissettirmeyecek kadar dayanılmaz ağırlığıyla elektrik zamları işimizi iyice altından kalkılamayacak hale getirmişti. Bu arada, tüm bunların yanı sıra, yaklaşık iki yıldan beri üzerimziden gitmeyen ve ne zamana gideceği de belli olmayan Kovid-19 ve yeni varyantları yaşamımızı, iyice altından kalkılamayacak bir baskının altında nefes alamaz durumda bıraktı.

İki yılı aşkındır başımızda olan Kovid-19 peşimizi bırakmazken, son varyantı Omicron’da vakalar az da olsa hareketsiz, paralelinde vefat sayılarında da aynı göstergeler devam ediyor.

Koronavirüs sözcüğü iyice alışkanlık yaptı, yaşam biçimimiz oldu derken, yine de korku ve stresinden arınabilmiş değiliz..

İki yıldan fazladır hepimiz için dayanılmaz, yarının da nelerle karşılaşacağımızı bilemeyeceğimiz zorunlu bir yaşam biçimine dönüştü. Artık alışkanlığın ötesinde olan bir durum bu. Hayat neredeyse normale dönmüş gibi görünüyordu, iki büyük derdimize adapte olmaya çalışıtken, petrol, özellikle temel tüketim maddelerimizin olmazsa olmazlarından olan doğal gaz ve elektirik faturalarımızla baş başa kalmış durumdayken bu dertlerimizi bir anlamda daha da çok tetikleyecek ve öncelikli olarak ülkemizi etkileyecek, fiyatları yükseltebilecek Rusya’nın Ukrayna’yı işgali gibi görünen savaş hareketinin -tam içinde olmasak da- hem ekonomik ilişkiler hem de stratejik ilişkiler olarak çok yakınında olacağımız bir savaş durumuyla karşı karşıya bıraktı bizleri.

Çok yakınımızdaki bu savaş tehlikesinin ateşini hissetmek durumundayız kesinlikle. Yaşamı zorlaştıran zamlardan söz etmeden geçemiyoruz. Bir süredir iyice daralan geçim şartları ve mutfaktaki yangınla birleşerek tam bir karabasana dönüşen temel tüketim mallarındaki fiyat artışları. Kendini hiçbir zaman unutturmayan ekonomik koşuların anlık şaşırtıcı değişkenlikleri, yaşamımızın olmazsa olmazlarından haline gelmişken, hiç hesapta olmayan bu Rusya-Ukrayna arasındaki harekatın nereye varacağı ve bizi ne kadar etkileyeceği öncelikli olarak birinci sorunumuz durumunda. Pandemiyi ve üzerimizdeki baskısınının yanı sıra, yaşam biçimimizi iyice karmaşık hale getiren ocak zamlarının dayanılmaz baskısı. Şimdi de bu savaşın bize nasıl yansıyacağını dert etmeye başladık çoktan.

Rusya ve Ukrayna deyip geçmeyelim. Bu iki ülke, hem petrol ürünlerinin, hem de doğal gazın tedarikçisi ülkeler açısından en çok bağlı olduğumuz kaynaklar olmasının yanı sıra özellikle buğday, tahıl ithalatı açısında en çok ihtiyaç hissettiğimiz ülkeler. Doğal gaz, doğal gazla direkt bağlantılı olan elektrik üretimimizi, yakın zamanda sarsacak çok yüksek zam oranlarıyla petrol, doğal gaz ve elektrik faturalarını çok sert etkileyecek gibi görünüyor.

Yaşamımız artık çok bölümlü bir öyküye dönmüş durumda. En zor olanı ise, bölümleri birbiriyle ortaklaşan birlikteliğine ulaştıramayacağız. Bir yandan pandemi sürecinde yaşamı zorlayan bu son gelişmeler sonrasında nelerin olacağı konusunda kafamızın iyice karışık olması, durumundayken, son günlerde iyice karabasan gibi üzerimize çöken zamları düşünmeden de yapamıyoruz.

Şimdi bir kez daha hatırlayalaım yazdıklarımızı. Bu kez işimiz gerçekten Allah’a kamış!

BİR TUTAM TEBESSÜM

BULMANIN TADI BAŞKA!

Nasreddin Hoca bir gün, alışveriş yapmaya en sevdiği eşeğini de yanına alarak gitmiş.

Eşeğini bir ağaca güzelce bağlamış ve alışveriş yapmaya başlamış. Alışverişinde bir sürü şey alıp eşeğine doğru yürümeye başlamış. Ancak eşeği bıraktığı yerde yokmuş.

Hemen bir adam tutarak bağırmasını istemiş:

– “Nasreddin Hoca’nın eşeğini kim bulup getirirse; Hoca ona alışveriş çuvallarını, eşeğin semerini ve parasını verecek.”

Duyanlar şaşkın bir şekilde:

– “Hoca Efendi madem bulunduğunda eşeğini geri vereceksin neden arıyorsun?” demişler.
Nasrettin Hoca gülümseyerek:

– “Kaybolan şeyi bulmanın tadı başkadır. Her şeyi kaybedeceğimi de bilsem o eşeği bulup çalana geri vereceğim” demiş.