Bu yazıda anlatılan sağlık hikayesi bir hastanın kanser ameliyatı sonrasında yaşadığı sıkıntıları içermektedir.

2017 yılının son aylarında başlayan kanserle mücadele süreci ve cerrahıyla iletişimi hayal ürünü değil, gerçektir. Sadece hastanın, hastanenin ve cerrahın ismi verilmemektedir. Bu öykünün benzerleri ne yazık ki zaman zaman başka hastalar tarafından da deneyimlenmektedir.

***** **** ****

Yaklaşık beş yıl önce kanser nedeniyle akciğerinin bir lobu alınan 75 yaşındaki bir yakınıma mesane kanseri teşhisi konur. Kanser ile tanışmak zaten büyük bir travmadır. Akciğer kanseri ve KOAH nedeniyle ciddi nefes darlığı yaşayan, sık sık acile giden, kimi zaman da hastanede tedavi gören bir hasta olarak, bu sefer de mesane kanseri ile mücadele günleri başlar.

Kime ameliyat olacağını araştırır önce. Özel sağlık sigortası da vardır. Sonunda özel hastanede çalışan bir üroloji uzmanında karar kılar. Böylelikle doktorunun onunla rahatlıkla ilgilenebileceğini düşünür. Ameliyat gününe kadar her şey istediği gibi gider. Cerrahı sabah ve akşam düzenli olarak yanına uğrar. Hekiminin bilgisine, deneyimine ve ilgisine hayran olur. Ancak ameliyat sonrasında bazı terslikler bir türlü yakasını bırakmaz. Ateşi yükselir, kanaması olur, dikişleri patlar. Bu yüzden yeniden cerrahi müdahaleye alınır. Karnında açılan delikten torba dışına taşan sızıntılar nedeniyle stresli anlar yaşar, ameliyat yerinde enfeksiyon gelişir. Tüm bu terslikler yüzünden üç haftadan önce taburcu olamaz. Eve çıktıktan sonra da sık sık acile başvurmak ya da hastaneye yeniden yatmak zorunda kalır. Mesane kanseri tedavisinin bu zorlu sürecinde maalesef doktoru pek ortalıkta görünmez. Üroloji uzmanının ekibindeki genç hekimler hastayla ilgilenmeye başlar. Ağrılı, kanamalı, enfeksiyonlu, solunum sıkıntılı bu zor günlerinde doktorunun yanında olmamasının çaresizliğini yaşar. O da, hasta yakını olarak başucundan ayrılmayan eşi de endişeli, yılgın ve yorgundur. Yaşadıkları ortak duygu ise hastanede hissettikleri derin yalnızlıktır. Çünkü bir hasta ancak doktorunun yanında kendini güvende hisseder.

KİME İYİ CERRAH DENİR?

Hastanın operasyon sonrasında gelişen tersliklerde cerrahının yüzünü görüp rahatlamasından, onun sağlık durumuyla ilgili tüm süreci kontrol ettiğini ve yönettiğini görmek istemesinden daha doğal ne olabilir? Eğer, böyle bir ilgi istemeseydi, pekala SGK’sını kullanıp devlet ya da üniversite hastanesinde ameliyat olabilirdi.

Şimdi soruyorum, bir cerrahın hastasıyla işi ameliyathane kapasından çıktığı andan itibaren biter mi? Hasta yüzlerce üroloji uzmanı arasında onu tercih ettiğine göre, kendi hatası olmasa bile ameliyattan sonra yaşadığı tüm sıkıntılarda onun yanında olması gerekmez mi? Hastasını her gün görmesi, gözlerinin içine bakarak konuşması, “Merak etme tüm bu sorunları çözeceğiz. Biz her zaman yanındayız” mesajı vererek, onun kendisini güvende ve iyi hissetmesini sağlaması gerekmez mi?

Cerrahi tedavi süreci; ameliyat öncesi, operasyon sırası ve ameliyat sonrasıyla bir bütün değil midir? Cerrahın tüm bu süreçlerde hastanın yanında yer alması gerekmez mi? İyi cerrah kime denir? Operasyonu çok iyi yapana mı yoksa neşteriyle organı iyileştirirken, iletişimiyle de hastanın ruhunu dokunana mı?