Yeni bir sosyal medya akımı, adım adım yaklaşıyormuş.

Yeni bir sosyal medya akımı, adım adım yaklaşıyormuş.

BeReal.

Gözümüz aydın.

Adından da anlayacağımız gibi, üzerimde çalışılmış, oynanmış, güzelleştirilmiş, ince ince düşünülmüş gönderiler yerine, o anki haliniz neyse onu yüklüyormuşsunuz bu uygulamaya.

Yani.

Ne haldeysen ve o anda ne yaşıyorsan açıkça, saklamadan paylaşacakmışsın.

Kullananların sayısı gitgide artıyormuş, hatta Z kuşağı çok meraklıymış.

Zort kuşağını, z kuşağını bilemem.

Valla ben bu uygulamayı kullanmam.

Ben filtre kullanan ve olmayan halimi, paylaşan biri değilim.

Olmayan hayatımı, tatiller, yemekler, mekanlar paylaşan biri de hiç değilim.

Mekan paylaşan kadını ve adamı da hiç sevmem.

Neden paylaşırlar, amaçları ne bilirim ve doğru anlarım.

Yani sonuçta ben kendimi çok paylaşan biri değilim.

Neden herkes her halimi ve o anda ne yapıyorsam bilsinler ki.

Sapıkça bir şey bence.

Ben görüntülü aramayı, ya da aranmayı bile sevmem, belki de o insan, o anda müsait değildir.

Neyse.

Gelelim, bu BeReal uygulamasına.

Eğer bu uygulamayı kullanmaya başlıyorsan, bu uygulama günün herhangi bir saatinde çat bir mesaj yolluyormuş.

2 dakika içinde hem kendinizi hem de ortamı gösteren fotoğrafları editlemeden, oynama yapmadan, filtre kullanmadan yüklemek zorundaymışsınız.

Ön ve arka kamerayı kullanarak iki fotoğraf yüklemek gerekiyormuş.

Bu uygulama yani BeReal'in amacı gerçeği sadece gerçeği yansıtmakmış.

Sanki ona düşmüş bu görev.

Bir uygulama yalancıyız, aslında bu biz değiliz palavra paylaşımları yaptırırken, bir diğeri burada yalana izin yok, sadece gerçeği paylaşacaksınız diyor.

Eğer o iki dakika içinde paylaşım yapmazsanız başkalarını görme hakkı tanımıyormuş.

Taviz yok yani.

Ödeşiyor bir nevi

30 milyona yakın insan kullanmaya başlamış ve sosyal ağ uygulamalarında zirvedeymiş.

Sosyal medyada herkes herkesin canını yakıyor.

İnsansın bir hata yapamaya gör, sosyal medyada herkes linç etmek için hazırda atmaca gibi bekliyor.

Nefret dolu insanlar.

Ve öyle görünüyor ki bu nefret stokları tükenmeyecek.

Stok çok yani.

Her taşın altından bir olay, bir nefret, bir günah ve de ne çok yalan çıkıyor.

Artık alma mazlumun ahını demekte boş, mazlumun ahı da kimseden çıkmıyor.

Kimsenin kimse için kılını kıpırdatmayacağı yeni bir döneme hoşgeldiniz.

Hayat artık kimleri el üstünde taşır bilinmez diye düşünsek de.

Bilinen tek şey, el üstünde taşınan insanlar namuslu, alın teri ile parasını kazanan, merhametli, iyi yürekli insanlar olmayacaktır.

Ömrün yaprakları kötülere yer açıyor, dikkat edin.

Funda'nın aklındakiler…

... Ana yazımda, anlatımlarımda Z kuşağı sözü geçti ya.

Sabah 07.00’de denize iniyorum, hastalık sonrası toparladım, yavaş yavaş denize inmeye başladım.

İskelede daha merdivenleri inerken çığlıklar, bağırış çağırış gürültüler var.

2 erkek, 1 kız ergen yaşlarda, denizin ortasındaki salda birbirlerini denize itiyorlar.

Son sesleri ile bağırıyorlar.

Allah Allah diyorum, saat 07.00 bu saatte bunların ne işi var burada.

2 erkek ergen kocaman kulak tırmalayan sesleri ile bağırırken, kız şarkılar söylüyor.

Serdar Ortaç söylüyor, "bu devirde kimse sultan değil padişah değil" diye bağırıyor.

Denizde üçü üst üste boğuşuyor.

Denize giriyorum, yolum salın oradan geçecek, duruyorum ve diyorum ki, "tam 1.5 saattir bağırıyorsunuz yorulmadınız mı?".

Z kuşağı kız diyor ki "yoooo yorulmadık".

Söylediğimi anlamıyor besbelli.

Devamlı bağırıyorsunuz, etrafı rahatsız ettiğinizin farkında değil misiniz?

Mesela ben çok rahatsız oldum diyorum.

Kız diyor ki "yooooo farkında değiliz."

Anneniz ve babanız size terbiye vermemiş ve siz etrafı rahatsız etmenin terbiyesizlik olduğunu bilmiyorsunuz, öğretmemişler diyorum.

Ve yooooo demesine izin vermeden yüzüp uzaklaşıyorum.

Bağırmaya, birbirleri itmeye, üst üste boğuşmaya, o arada bu devirde sultan değil, bezirgan değil şarkısını söylemeye devam ediyorlar.

Anaların babaların korktuğu, çekindiği çocuklar.

Analarını babalarını teslim alan çocuklar.

Anaların babaların aciz kaldığı çocuklar.

Z kuşağı.

Z’den sonra harf yoktu, değil mi?

Funda’nın aklındakiler..

Gelelim kış konserve hazırlıklarına

Nasıl yapacağız, 1 büyük kavanoz olmuş 12.50 TL, 1 küçüğü 7.5 TL olmuş.

Ve ayrıca kapaklarına para ödeyeceksiniz.

Konserve domatesi, yani rio domates ya da Çanakkale armut domates kilosu 8 TL, 10 TL.

Aldık hepsini diyelim.

Aygaz'da en az 40 dakika kaynatacaksın, tüp olmuş. 400 TL, nasıl olacak.

Ve hazırlaması çok zahmetli, saatlerce kabuklarını soyacaksın, doğrayacaksın ve başında durup pişireceksin ve kavanozlayacaksın.

Bilek gücün yeterse, hava almayacak şekilde sıkı sıkı kapakları kapatacaksın ve ters çevireceksin.

1 kiloluk konserveyi hazırlayacağız, kaç TL mal olacak, hesap edin ve bana yazın lütfen.