Amerika, Avrupa ülkelerini Marshall planıyla ayağa kaldırırken bu tür ekonomik desteğin tersi bir tutumla finansal olarak sıkıştırma metotlarında da ustalaştı.
Amerika, Avrupa ülkelerini Marshall planıyla ayağa kaldırırken bu tür ekonomik desteğin tersi bir tutumla finansal olarak sıkıştırma metotlarında da ustalaştı. Birleşmiş Milletler Antlaşmasının müeyyideleri içeren 7. Kısmında belirtilen ekonomik yaptırımlar konusunda Amerika ustalaşmış gözüküyor. Amerika’nın bu husustaki etkinliği, II. Dünya Savaşı biterken kurduğu IMF, Dünya Bankası, Tarifeler ve Gümrük Birliği -bugünkü adıyla Dünya Ticaret Örgütü-dünya ekonomisini denetleyen ve kurallar koyan örgütleri kurmuş olması ve bu örgütlerde başat bir rol oynaması, doların bütün dünyada bir rezerv para olarak kabulü.. Bir Amerikalı araştırıcı ekonomik müeyyidelerin günümüzde çok büyük bir popülarite kazandığını belirtiyor. Bu müeyyidelerin amacı büyük dış politika sorunlarını düzeltmek için kullanılıyor.
Günümüzde bir çok ülke, Birleşmiş Milletler kararları eklenerek Amerikan’ın ambargosu altında. Ambargolar dört çeşit olarak uygulanıyor. Geniş müeyyideler hemen hemen finans ve mal alım satım konusunda geniş bir alanı kapsıyor; ikincisi ticaret yatırımı kısıtlamaları, üçüncüsü mal alım ve satışlarının durdurulması ve seyahat kısıtlamaları. Vize vermeme gibi ve sonuncu silah satışları, üretimi ve bu konudaki malzemelerin kısıtlanması. Afganistan’dan Zimbabwe’ye kadar tam yirmi beş ülke çeşitli ambargoların altında. İran’la Kuzey Kore yukarda saydığımız dört tür kısıtlamanın altındayken, İran’ın nükleer silahların yapmama ve denetlenmesi antlaşması yapması nedeniyle dördüncü türü oluşturan bir tek silah ve materyal verilmemesi ambargosu kalmış durumda.
Amerika’nın göz önüne aldığı durumlar şunlar; Kuzey Kore’nin savaşçı tutumu ve uzun menzilli füze yaparak Amerika’nın müttefiklerini tehdit etmesi, İran’ın nükleer silah yapma çabaları, Rusya’nın Ukrayna’daki saldırganlığı ve kendi yarattığı DEAŞ’ın kendisine ve Batı dünyasına, karşı aşırı sert uygulamaları. Finansal müeyyideler Washington dış politikasının bir aleti. Amerika’nın büyük güç olarak etrafa yansıttığı güç yansıması azaldıkça, Amerika çıkarlarını finansal müeyyidelerle, askeri güç kullanmadan nispeten çözebileceğini gördü. Ancak, Başkan Clinton döneminde ekonomik müeyyidelerin, özellikle Irak’a karşı uygulananların çok eleştiri aldığı görüldü. Dünya kamuoyu geniş boyutlu ambargoların ülke yönetiminden çok sivil halka, özellikle ilaçsız ve aç kalan halkı vurduğunu gördü.
Eski bir asker de olan Amerikan Dışişleri eski Bakanı Colin Powell, ‘akıllı ambargo’ adıyla anılan halktan çok liderleri ve etkili kişileri hedef alan yeni bir ambargo sistemini ortaya attı. 2006 yılından itibaren Washington’un gözü nükleer enerji üretmek amacıyla uranyumu zenginleştiren ve aynı zamanda İsrail’in düşmanı olarak kabul ettikleri İran’a gözünü dikti. İran’a uygulanan müeyyidelerin amacı ülkenin nükleer enerji programını durdurmaktı. Amerikan ambargosu İran’ın finansal ve enerji sektörleri üzerine yöneldi. Amerikan Dışişleri Bakanlığı ve Enerji Bakanlığı, İran ekonomisini etkileyip, küresel piyasalar ile sivillere zarar vermeyecek bir model geliştirdiler. İran ticari gemiciliğinin sigorta ve sistemini ve gemilerin bakım ve tamirini önlediler ve finansal sistemine yöneldiler. Bu şekilde İran’ın petrol gelirleri düştü. Petrol üretimi günde 2.5 milyon varilden 1.1 milyon varile indi. İran’ın gayri safi milli hasılası yüzde 9 azaldı. İran halkı için ambargo dışı bırakılan konular, gıda, ilaç ve cep telefonuydu. İran’a karşı müeyyide programları Amerika’nın baskısıyla çok taraflı oldu. Avrupa, Amerika’nın yanında yer aldı. Ambargolar, nükleer antlaşmaya kadar sürdü.
Batılıların Rusya’ya yaptıkları baskı da bir arada olmaları önemliydi. Avrupa, Amerika’nın yanında yer aldı. Rusya’nın Amerikan ekonomisiyle ilişkilerinin kesilmesinin yanı sıra, Rusya devlet iktisadi teşebbüslerinin Batı finans pazarlarından kredi almaları ve Batılı enerji şirketlerinin Arktik bölgesi, deniz suları ve kaya arası petrol çıkarma projelerinde yer almaları önlendi. Bu müeyyideler ilk altı ayda Rusya ekonomisinin ana sektörlerini yavaşlattı. 2014 yılında ruble değerinin yarısını kaybetti. Rusya’nın gayri safi milli hasılası, IMF’e göre 1 -1.5 aşağı çekildi. Bu gerilemenin beş yılda yüzde 9 ulaşacağı beklentisi var. Petrol fiyatları 2014 yılında düşmeye başladı. Bu durum ileriki yıllarda Suudi Arabistan ekonomisini de sarsmaya başlayacaktır. Rusya, Ukrayna’dan aldığı yerleri geri vermedi ama, Doğu Ukrayna’yı işgal edip ‘Novorossiya’ adını verdikleri Doğu Ukrayna ile birlikte büyüme projesinden vazgeçtiler. 2015 yılında Suriye’deki gelişmelere müdahale eden Rusya önce İran’ı sonra Türkiye’yi yanına alınca Ukrayna’daki durumu için kendi açısından yeni bir pazarlık gücü kazandı. Ambargocular gelişmelerin bu tür dönüşümünü görememişlerdi. Finansal ambargolarda izlenen politikalardan vazgeçirme eğer hedef alınan yapı veya halk siyasal olarak aktif durumda ise müeyyidelerin vazgeçirme konusunda etkisinin az olduğu görülmekte. Bu konudaki ikinci bir husus Amerika ve müttefiklerinin bu müeyyideleri devam ettirme süreleridir. Rusya gibi dayanma gücü olan bir ülke müeyyidelerin 2-3 sene etkilerinin olacağını, sonraları bu etkilerin müeyyide uygulayanlara da yansıyacağı için gerileyeceğini açıklamıştır. Bekleme gücü olan ülkelerde müeyyidelerin etkisi daha az olmaktadır.
Müeyyideler eski Başkan Barak Obama ve Başkan Donald Trump tarafından çok sık kullanılmıştır. Başkan Trump ilk sekiz ayında Kuzey Kore, Venezuela ve Rusya’ya karşı müeyyide uygulanmasını istemiştir. Bazı müeyyideler, Amerikalı stratejistlerin görüşüne göre, yabancı liderleri ve insan hakları ihlalcilerini itham etmek için kullanılmıştır. Kuzey Kore lideri Kim Jong Un ve görevden ayrılan Zimbabwe Başkanı Robert Mugabe bunlara örnek gösterilmekte. Bu arada yeni ortaya konan bir müeyyide metodu ‘zorlaycı ekonomik müeyyideler’ adı verilen yeni bir baskı şeklidir. Bu tür müeyyidelerin amacı yabancı ülkenin yapılması istenmeyen bir şeyi yapmasını önlemek üzere kullanılan müeyyidelerdir. Bu tür müeyyidelere örnek olarak İran’a uygulanan müeyyideler gösterilmektedir.
Müeyyidelerin önceden belirlenmiş bir biçiminin olmadığı dikkati çekmektedir. Alınan tedbirlerin, bazı yazarlara göre, çok acele alındığı, iyi hazırlanmadığı ve rakip caydırmada çok ağır olduğu belirtilmekte. Rakip ülkenin yönetiminin de Amerika’nın isteklerini yerine getirirken yüzünü kızartmayacak bir yaklaşımın bulunması gerekli görülüyor. Kısaca, gerçek savaş giderlerinin çok pahalıya mal olduğu dönemde gittikçe artan ekonomik savaşların yaşanacağı bir döneme girdiğimiz söylenebilir.