Pazarlama iletişimi açısından bakacak olursak "elbette" mümkün. Organizasyon olarak da mümkün. Özünü koruyarak ama daha çağdaş bir yaklaşımla "olay"ı kitlelere mâletmek de mümkün olduğuna göre; "ne duruyorsun helva yapsana-helva yapsana". (Galiba bu sene birileri helva yapmaya niyetlendi, inşallah başarılı olurlar. Meşhur belgesel kanalı Discovery Channel, DMAX kanalıyla bu sene yayıncı kuruluş oldu. Güzel haber.)
657. kez Sarayiçi’nde davullar-zurnalar eşliğinde “pehlivan”lar resm-i geçit yapacaklar ama bu sene organizasyon bazı şanssızlıklar yaşıyor. Önce milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçim süreci sebebiyle programda tarih değişikliğine gidildi. 2-8 Temmuz olarak açıklanan program (seçimlerin ikinci tura kalması ihtimaline ve sandık havasına denk geldiği için) bu hafta sonuna kaydırıldı. İkinci fors majöre durum da geçtiğimiz pazar günü akşam saatlerinde Edirne Kapıkule-İstanbul Treni’nde yaşanan facia oldu. Yoğun yağışın getirdiği selle bozulan demiryolu hattında devrilen trenden onlarca cenaze çıkmışken; nasıl “Show must go on” diyeceğiz bilemiyorum.
93 Harbi diye bilinen Osmanlı-Rus Savaşı’nda, Balkan Harbi’nde ve 1. Dünya Savaşı’nda yapılamayan, bunların dışında kalan tüm yaz aylarında yaşanan geleneksel yağlı güreş festivali bu sene biraz “buruk” geçecek anlaşılan.
Kırkpınar Yağlı Güreşleri adıyla bilinen organizasyondaki bileşenler aralarındaki görüş farklılıklarını bir yana bırakarak ve ülkü birliği yaparak ellerini taşın altına koymadıkları sürece başarılı olunamayacağı gerçeğini yıllardır görüyoruz. Davul başka ritimde, zurna başka perdede çaldığında nasıl kulaklar tırmalanıyorsa bu “iş” de aynı öyle.
Yerel yönetimle, Devlet-i Âli Türkî arasında frekans uyumu çok önemli. Devlet; Spor Bakanlığı ile Turizm Bakanlığı ile Ulaştırma Bakanlığı ile ve hatta Orman Bakanlığı ile –yüklenirse- ortaya güzel bir eser çıkacaktır. Yerel yönetimin Merkez Teşkilatı ile kaprissiz ve komplekssiz bir uyum içinde olması, Ankara’nın da konunun Milli Mesele olduğu bilinciyle hareket etmesi ve bürokratik oligarşiye teslim olmaması gerek ve yeter “ilk” şart.
İletişimci diliyle; her açıdan çok sağlam bir “hikâye”ye sahip bulunan bu “mal” yıllardır hak ettiği değeri bir türlü bulamadıysa “kabile asabiyeti”nden kaynaklanan çekişmelerden sıra gelmediği içindir. Belki de önce “bu işin sahibi kim?” ona karar vermeliyiz. 52 haftalık koca bir yıl içinde sadece üç gün için kullanılan bir mekân ve altyapının masraf/maliyetini üstlenmek yerel yönetimler için “lüks” diye görülebilir. Gene yerel yönetimin de işin içinde olması ve fakat “patronaj”ın “Devlet”e bırakılması daha mantıklı duruyor. Spor Bakanlığı ve Turizm Bakanlığı birlikteliği ve Edirne Belediyesi arasında yapılacak bir protokol ile küçük bir şirket kurulup profesyonel bir Sportif Direktör/CEO atanarak yetki karmaşasına son verilip karar mekanizmaları tek elde toplanabilir. Belirlenecek bütçe, sponsorlar, yayın hakları pazarlaması, turizm fuarlarında tanıtımlar, yurt dışı “celebrity” davetlileri, işi yağlı güreşçilik olmayan ama heveslilerini de işin için katabilecek esnek katılım şartları olan gösteri turnuvaları gibi detaylarla ilerlemek her zaman mümkündür. Bütün yıla yayılan organizasyonlar olabilir.
Bu kadar laf-ü güzaf’tan sonra gelelim bu seneki Kırkpınar’a. Öncelikle rekor bir pehlivan katılımı oldu bu sene güreşler için. “Ağalık” ünvânı ne yazık ki siyasi tartışmaların bir öznesi olduğu için yıprandı, ziyan oldu bu seçim döneminde. 50 Milyon TL bir yatırımla Sarayiçi Er Meydanı elden geçirildi ve daha medeni şartlarda spor yapmak-eğlenmek sağlanmaya çalışıldı.
Bu hafta sonu programda ilk kez Cuma akşamı saat 17.00’de alt boylar’ın güreşleriyle peşrevler yankılanacak Edirne Sarayiçi’nden. Cumartesi 12.30-15.00 ve 17.00 seanslarıyla turlar tamamlanacak. Asıl şenlik Pazar günü. Öğlen saatlerinden itibaren çeyrek ve yarı finaller için güreşler atılacak pehlivanlar arasında ve 17.30’da final güreşi olacak.
Tren kazasında ölen insanlarımıza rahmet, kederli ailelerine ve sevenlerine sabır, hepimize de kazasız belâsız bir hafta diliyorum.