Daha ilginç ne yapabilirsiniz?
Daha ilginç ne yapabilirsiniz? Kendinizi o halde görüntüleyip yayın yapabileceğiniz. Size öneriler hazırladım, kendilerine üç beden bol gelen egoları içinde küçük beyinlerini taşımaya çalışanlar.
Öncelikle kendi pisliğinizi yerken kendinizi görüntüleyebilirsiniz. Büyük ilgi çeker. Fenomen olmaya bir adım atarsınız. Kesin 20 bin takipçi garanti.
Sonra intihar ederken çekebilirsiniz kendinizi. Köprüden atlarken. Kesin 30 bin yeni takipçi garanti. (Gerçi tadını çıkartamazsınız ama adınız yürür.)
Mesela kendinizi dayak yerken çekebilirsiniz. Nasıl ağzınızın burnunuzun kırıldığını gösterebilirsiniz. Bu diğerleri kadar çarpıcı olmayabilir ama 5 bin civarında takipçi getirir.
Bir mevta ile birlikte mezarın içinde sarılmış olarak poz verebilirsiniz. Dışarıdaki görüntüleri bir arkadaşınız çeker. Siz alt plandan toprak atılırken görüntülersiniz. Sonra bunları birleştirirsiniz. Bunun da 100 bin yeni takipçi garantisi var.
Kendinizin sefil günlük rutininizi yansıtabilirsiniz. İşsiz güçsüz, ipsiz sapsız dolaştığınızı, nasıl aslında kendinizin bile nefret ettiği bir hayatı yaşadığınızı. Bu size takipçi kazandırmaz. Aksine kaybettirir.
Gelelim bu önerileri hazırlama nedenime: Absürt bir “Şıklık” var üstünde. Takım elbise giymiş. Eskiden bu tür giyinenlere “Süslü” lakabı takılırdı. İşte onlardan biri. Bir eliyle tabutun üstüne yaslanıyor. Şöyle bir profil bakış atıyor. Bir telefonun kamerasına poz veriyor.
Daha sonra bir başkası, bir başkası daha. Bir “Abla” görünüyor kadrajda. Daha gelirken saçını düzeltiyor. Ya saçı dağınık çıkarsa? Tabutun önüne geliyor, o da poz veriyor. Yahu utanmasalar tabutun içine girip fotoğraf çektirecekler.
Harun Kolçak’ın cenazesi. Kim bilir tabutunun başında yaşananları görse ne derdi? Herhalde: “Beni sizin bu görmemişliğiniz, dikkat çekme telaşı ile yaptığınız insanlık dışı davranışlar öldürdü” derdi.
Bu olaydan sonra düşündüm. Toplumumuzun bir bölümü hep mi böyleydi? Böyleydi de biz neden fark etmiyorduk?
Çünkü artık her insan kendi çapında “Ünlü.” Ama üç kişilik ünlü, ama beş kişilik. O tabutun başında poz verenler kendi minik cemaatlerine yayın yapıyor aslında. “Bakın” diyor “Ben ne yapıyorum? Nasıl poz veriyorum?” Ve görgüsüzlüğünü tarihe not olarak düşünüyor.
Eskiden de olurdu böyle şeyler. Ama yayın yapılmadığı için, sosyal medyaya düşmediği için çok bilmezdik. (‘Sosyal medyaya düşme’ tanımlaması kendi içinde de bir olumsuzluk taşımıyor mu sizce? Geneleve düştü gibi.) En fazla mahalle kahvelerinde, kadınların toplandığı günlerde konuşulur unutulurdu.
Şimdi artık bu örnekleri görür olduk. Çünkü bu aklı kıtlar kendileri yayın yapıyorlar. Biz de onların yayın yaptıkları araçlardan ne olup bittiğini daha çok görüyoruz.
Maalesef bu tipleri önlemenin tek bir yolu var, müdahale etmek. “Kardeşim ne yapıyorsun” demek. Gerçi o zaman da alacağın cevap insan hakları savunucularına saçını başını yolduracak türden olur ya: “Sanane ben özgür bir adamım. İsteğimi yaparım.”