Herhalde hayatın en zor şeylerinden biri; aramızdan ayrılan yakın bir dost hakkında bir şeyler yazmaya çalışmak… Maalesef bu tür kayıplar çok sık olmaya başladı.

Resim soldan sağa : Arka sıra - Tarihçi Prof. Norman Stone, Ömer Eroğan, Rukiye Kuneralp, Gülfiliz Arıburnu Tanman.
Ön sıra: - Şehzade Osman Selahaddin Osmanoğlu, Arzu Enver Eroğan (Arzu hanımın sırtında Osman Efendinin getirdiği Harbiye Nazırı Enver Paşanın Paltosu )

"PROF. NORMAN STONE"

Kısa bir süre önce İlkokul I. Sınıftan beri tanıdığım, Altınyurt Spor Kulübünde voleybola beraber başladığımız, bazen coğrafi şartlar nedeniyle uzun yıllar boyu görüşemediğimiz sonra kalınan yerden devam ettiğimiz, mesafeli fakat sevecen, hatta bir dönemde siyaseten buluştuğum, diğer dönemler ayrı cenahlara düştüğümüz İletişim Yayınlarının ilk yöneticilerinden Selim Çavuşoğlu geçenlerde birdenbire gitti. Bir şeyler karalamak isterdim fakat elim varamadı, nedense? Halbuki hakkında o kadar çok söylenebilirdi ki bu vesileyle de; 1950’lerden itibaren yaşadığı bu İstanbul toplumunun dinamik sosyolojik gelişimi hakkında, tesadüfen bazı olayların merkezinde konumlanmış olandan ilginç bilgiler çıkabilirdi. Böyle şahsiyetler geliyor bu dünyaya, ortak paydaları çok zeki ve de çok bilgili olmaları bu nedenle de çok nazik ve insani davranışları hassas bir ömür geçiriyor ve de çok seviliyorlar. Dünyadaki kısa günlerinde tek zararları ancak kendilerine olabiliyor.

Dünyanın birbirinden uzak yerlerinde doğmuş bu iki dostumdan bir diğerinin de ebediyete göçtüğünü tam seçim öncesi duydum. Tabii önce inanılamıyor, fakat The Times, Guardian ve diğerlerinin de elim haberi doğrular manşetlerinden kadim dostun sessiz bir gemi üzerinde terki diyar eylemiş olduğu anlaşılıyor …

Çok uzun yıllar önce tanıdığımız Norman Stone çok önemli bir bilim adamı ve de ilginç düzeyde zeki dolayısıyla da çok esprili bir şahsiyet idi. İskoç kökenli Norman mesleki hayatında kısaca; Oxford Üniversitesi yakın çağlar profesörlüğünden, Büyük Britanya Başbakanı Margaret Thatcher’in baş danışmanlığına, sonra Ankara Bilkent Üniversitesine, oradan Koç Üniversitesine ve sonra yine Bilkent’e geçmiş ve bölüm başkanlıklarında bulunmuş idi, son yıllarda ise Budapeşte Üniversitesinde itibarlı bir kürsünün başında idi. Son görüşmemiz 31 Mart Seçimleri öncesi idi. 15 Mart Deniz Zaferi “Çanakkale” ile ilgili İstanbul Sarıyer’de İBB Sarıyer Kültür Merkezi’nde, ısrarlı ricalarım üzerine Çanakkale Savaşları esnasında Başkomutan vekili ve Harbiye Nazırı Enver Paşanın oğlu Ali Enver Beyin kızı Arzu Hanımın ilk kez düzenleyici olarak katılmayı kabul ettiği ve sonra her nedense yerel ilgililer tarafından gerçekleştirilemeyen toplantıya katılmak için bizlerin ısrarlı davetine, Norman Stone diğer kadim dost İlber Ortaylı ile birlikte yurt dışından gelerek icabet edeceğini belirtmiş idi… Keşke! Bu konferans düzenlenebilmiş olsa idi, toplum için ne denli faydalı olabilirmiş, değil mi?

İşte peşi sıra büyük değerler sessizce, fakat arkalarında büyük boşluk bırakarak bizleri terk ediyorlar. Devlet i Ali Osmani’nin son dönemini en iyi anlamış olan ve bu doğrultuda objektif analizler içeren, bilhassa da coğrafi bölgemizin bugününün anlaşılmasını sağlayan önemli eserler meydana getirmiş; 1914-17, I.Dünya Savaşı–Doğu Cephesi ve sair birçok eserin müellifi, çarpıcı konferansları ile de ünlü Norman aynı zamanda Türkiye’nin “Ermeni sorunu“ hususunda da tezimizi güzel anlatımı eşliğinde yiğitçe savunan, sözü itibar gören nadir uluslararası prestijli bir bilim adamı idi... Diğer bir ünlü tarihçi Bernard Lewis ile birlikte Ermeni Olayları hususunda gerçeklerin gölgede kalmasından fayda uman Batı Cenahında Türkiye lehine büyük mücadele veren Norman hakkında uluslararası büyük basın tarafından kendisini saygıyla anan birçok yazı ve haber karşılığında ne yazık ki Ülkemiz için ömrünün uzun süresinde gönüllü çalışan bu muhterem şahsiyet hakkında pek bir satır yazıya rastlayamadık. Son dönemlerdeki bu minnet ve rikkat eksikliğinin nedeni de anlaşılamaz doğrusu!

Norman’ın Curriculum Vitae‘si sayfalara sığmaz. Uzun sohbetlerimiz esnasında muzipçe kendisini, Büyük Britanya Emperyal gücünün bilhassa bölgemizdeki anti Türk işlevleri hakkında eleştirdiğimde: Kendisinin, isyankar–yiğit İskoç kökenlerine atıfta bulunarak, aynı muziplik ile cevap verirdi… Beni suçlamaz idi amma cevabımı da alırdım işte!

Sergüzeşt olarak da tanımladığım bu Norman Dostum da bazı diğerleri gibi mesleki konularında çok ciddi ve disiplinli idi. Aile hayatı ise ayrı bir mevzuu; mesela Norman Haiti Diktatörü meşhur “Papa Doc” lakabı ile matuf Devlet Başkanı François Duvalier’nin yeğeni ile evli idi ve de çocukları olmuş idi. Tabii dünyanın lanetlediği bu diktatörün ailesi ile kurulan ilişkide ayrı bir cesaret isterdi herhalde!

Günümüz birçok lisanı yanı sıra Latince, eski Yunanca, Arapça ve Osmanlıca tabir ettiğimiz Türkçeye mükemmelen vakıf Norman’ın ardında bıraktığı geniş külliyata kısaca baktığımızda; zahmetli, titiz çalışmalarının uzun zamanlar nesilleri aydınlatacağı ve araştırmacıları de epey bilgilendireceği anlaşılıyor.

İşte çok değerli bir bilim insanı ve müstesna dostun bu kubbede bıraktığı hoş seda ile ilgili birkaç satır!