Avrupa'da Türkiye'ye yönelik yalanlara dayalı kampanyalar yapılmakta. Türkiye'ye düşman olan ya da Türkiye'yi kesinlikle Avrupa Birliği üyesi olarak görmek istemeyen ve "Avrupa bir Hristiyan kıtası-AB de Hristiyan devletler birliğidir" gibisinden saçmalıklara inananlar elbette bu yalanları hem de söylenenlerin yalan olduğunu da bilerek istismar etmeyi çok sevmekteler. Bu durum bizi hiç şaşırtmamakta.
Onlarca yıldır hep aynı “oyunlar tezgahlanmakta”.
Bizi asıl ilgilendiren konu ise daha düne kadar hep “Türkiye dostu” olarak tanıdığımız ya da kendini tanıtan Avrupalı muhataplarımızın ve de dostlarımızın bu yalanlara inanmaya meyilli olduğunu görmemiz. Türkiye’ye defalarca gelmelerine ve Türkiye gerçeklerini biliyor olmalarına rağmen son yıllarda gündeme gelen algı operasyonlarına kanmaları üzücü. Türkiye’ye ve özellikle Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik çirkin ve gerçek dışı iddialara dayalı algı operasyonları zaten en çok bu kesimi hedef almakta.
Avrupalı sosyal demokrat ya da Hristiyan demokrat merkez partilerinin üyeleri politikacıların ya da kendilerini “liberal” veya “yeşil” olarak tanımlayan milletvekillerinin kendilerinin hassas olduğu konular istismar edilerek anlatılan yalanlara kanarak Türkiye’ye tepki vermeleri talihsiz bir durum. Aynı şekilde medyada bir çok alanda çalışmalarını takdir ettiğimiz gazetecilerin ya da yazarların kendilerine anlatılan yalanlar hakkında hiç bir araştırma yapmadan ve onları sorgulamadan yorumlar yazarak Türkiye’yi hak etmediği bir şekilde karalamaları en başta basın ahlakı ile çelişmekte.
Daha düne kadar kiliselerinin yakınında yaşamakta olan Türklerle çok güzel ilişkilere sahip olana papazların günümüzde kendilerine anlatılan yalanlara kanarak Türk düşmanlığı ve Müslüman düşmanlığı yapan PKK terör örgütü paçavralarının kilise duvarlarına asılmasına izin vermeleri ve bu şekilde kanlı terör eylemlerini destekler duruma düşmeleri inançlı insanlara yakışan bir durum mu?
Avrupalı dostlarıma soruyorum: “Niçin sadece size Türkiye hakkında yalanlar anlatan PKK, PYD, YPG ya da FETÖ terör örgütlerinin temsilcileri ile konuşmaktasınız? Niçin onların iddialarına yönelik olarak çevrenizdeki Türk muhataplarınızla konuşma ihtiyacı duymuyorsunuz?”
Örneğin PKK terör örgütünün, Türkiye’nin Suriye’nin Afrin bölgesinde teröre karşı topyekün ve insanlık adına onurlu bir şekilde verdiği mücadeleyi durdurmak amacıyla yaydığı “Türkiye Kürtlere saldırıyor” yalanına inanmayı tercih ediyorsunuz. Oysa Avrupa’daki ya da Türkiye’deki ve de özellikle Afrin’deki Kürtler ile konuşsanız onlar size PKK terör örgütünün en çok Kürtlere zarar verdiğini anlatırlar. Avrupa ülkelerinde yaşamakta olan Kürtlerden haraç alan, onların evlatlarını terörist olarak savaştırmak için kaçıran ve daha da acısı insan ve uyuşturucu kaçakçılığını organize eden PKK terör örgütü hakkında gerçekleri bizzat Avrupalı Kürtler anlatabilir size.
Siz Avrupalı dostlarımız bazen ya çok safsınız ya da “saf” numarası maalesef hoşunuza gidiyor. PKK ya da FETÖ terör örgütlerinin temsilcileri ve onların emrindeki dernek yöneticilerinin aslında “yalan söylediklerini” bilerek ya da anlatılanların abartılı ve gerçek dışı olduğunu hissederek buna rağmen “inanırmış” gibi yapmaktasınız.
Türkiye’yi sadece PKK terör örgütü, FETÖ terör örgütü ya da Alevi Toplumu ile hiç bir ilgisi olmayan sadece tabelasında “Alevi” yazan dernek temsilcilerinden değil bizzat Türklerden, Kürtlerden ve Alevilerden dinlemeyi deneyin bir kez de!
Örneğin medyada UETD isimli dernek hakkında yazılan karalamalara inanmadan önce hiç yakınınızda bulunan bir UETD derneği ile görüştünüz mü? Ya da yine medya aracılığı ile önyargılarla yaklaştığınız bir Milli Görüş yanlısı dernek temsilcileri ile konuşmayı denediniz mi? Milli Görüş konusunda geçmişte ben de çok ön yargılıydım. Oysa bu dernekler ve aynı şekilde karalanmakta olan diğer derneklerde aktif olan yöneticiler ile konuşsanız belki de anlatılanlarla gerçekler arasındaki farkı göreceksiniz. Özellikle bu derneklerde aktif konumda olan gençler ve kadınlarla konuşmanızı öneririm. Bunu yaptığınız takdirde önyargılarınızın yanlış olduğunu da tespit edebilirsiniz. İyi bir demokrat tüm tarafları dinleyerek görüş sahibi olmalı, değil mi?
Türkiye’nin teröre karşı mücadelesi söz konusu olduğunda Türkiye Cumhuriyeti’nin büyükelçileri, başkonsolosları ya da devlet temsilcileri ile konuşurken onların “taraf” olduğunu iddia ediyorsanız gelin o zaman terörle mücadele konusunu Türkiye’deki muhalefetle konuşun. Türkiye’de sadece iki muhalefet partisi yok! HDP, PKK terör örgütünün siyasi sözcüsü konumunda ve onları yeterince dinlediniz. CHP söz konusu olduğunda ise maalesef sadece bir kaç isimle konuşuyorsunuz oysa CHP’nin büyük bir çoğunluğu bu konuda Türkiye’nin terörle mücadelesini kesinlikle desteklemekte.
Ayrıca Türkiye’de sizin de çok iyi tanıdığınız Bülent Ecevit’in demokratik sol partisi DSP temsilcileri ile niye görüşmemektesiniz? Ya da Vatan Partisi temsilcileri ile de görüşmeniz mümkün. Bu partiler hükümete karşı muhalif partiler ve AK Parti yanlısı değiller kesinlikle. Onlara PKK terör örgütünü, FETÖ terör örgütünü, Türkiye’nin Afrin’deki “Zeytin Dalı Harekatını”, PYD terör örgütünü ya da turizm boykotu konusunu niye sormuyorsunuz?
Sadece PKK ve PYD terör örgütü temsilcilerini, PKK’nın siyasi sözcüsü konumundaki HDP temsilcilerini ya da FETÖ terör örgütü savunucularını Avrupa Parlamentosu’na davet ederek gerçekleri öğrenemezsiniz. Türkiye’nin DSP ya da Vatan Partisi gibi muhalefet partilerini de davet edip terörle mücadele konusunda görüşlerini alabilirsiniz.
Türkiye karşıtı ya da dostu olun ama ilk önce tek taraflı bilgilere dayalı tavır almayın. Yalanlara kanmayın. Hiç değilse diğer tarafları da dinleyin. Başka bir isteğimiz yok!