Türkiye'de birçok insan Avrupa Birliği (AB) üyeliğine karşıdır. Bunun arkasında birkaç ciddi neden yatar.
Türkiye’de birçok insan Avrupa Birliği (AB) üyeliğine karşıdır. Bunun arkasında birkaç ciddi neden yatar. Birincisi Türk insanının önemli bölümünün kendisini gerçekten batılı hissetmemesidir. Gerçi Türk insanın diğer kısmı da kendini doğulu hissetmez. Doğrusu Türk insanı ne doğulu ne batılıdır. Hem doğulu hem batılıdır. Ancak iki tarafta da bir tür birlik arayışı içinde değildir. Çünkü iki taraftan da farklıdır. Bu anlamda sivil toplum ilişkileri de gelişmemiştir. Bütün süreçler siyasiler eliyle gerçekleşmektedir. Bu durumda netice alınması beklenemez.
İkincisi Türk insanı AB modelini sürdürülebilir görmemektedir. AB’nin sona ereceği fikri yaygındır. Yanlış bir bakış açısı değildir. Çünkü AB dünya görüşü birbirine yakın insanlar topluluğu olsa da genel olarak Avrupalılar ırkçı kodlara sahiptir. Zaten ırkçılıkları nedeniyle tarih boyunca devamlı birbirleriyle savaşmış toplumlardır. Irkçılıklarını yendiklerinde göçmenler eliyle bir medeniyet geliştirmeyi başarmışlardır. Fakat son dönemde artan ırkçı akımlar felaketlerini hazırlamaktadır.
Üçüncüsü AB gerçekte bir birlik olamamıştır. Birlik fikrinin gelişiminde en önemli ayaklardan birisi dil birliğidir. AB içinse bir dil birliği bulunmadığı açıktır. Farklı diller konuşan toplumlar kapitalist paydada buluşturulamaz. Birlik sağlanamaz.
Dördüncüsü daha çok bizimle ve kendi medeniyetimizle ilgilidir. Medeniyetimiz hep hükmetmiştir. Azınlık olmayı bilmeyiz. Beceremeyiz. O yüzden diasporamız, lobimiz yoktur. Bu şartlar altında AB içinde mutlu olamayız. Kontrolünü alamadığımız hiçbir yapıda mutlu olamayız.
Aslında AB üyeliği fikrine olumlu bakan toplum kesimleri birlik içinde güçlü bir kontrolümüz olacağı düşüncesini taşır. Birçoğu bu fikirde olduğunu beyan eder. Bunu beyan etmeyenlerse doğal bir his olarak içlerinde taşıdıklarından söyleme gereği bile duymazlar. Aslında bu insanlar Türkiye’nin, AB için kurtuluş olduğu düşüncesindedir. AB’nin, Türkiye için kurtuluş olduğu düşüncesini taşımazlar.
Şimdi bu şartlar altında uzun zamandır planladıkları ve işlettikleri ekonomik darbenin son perdesi olarak AB üyelik müzakerelerinin durdurulmasına ilişkin açıklamalar yapılmaktadır. Faydasız ve umutsuz bir çaba olduğunu belirtmek gerekir. Zaten ekonomik darbe için türlü yollar denenmiştir ve elleri boş dönmüşlerdir. Türk ekonomisi dayanıklılığını ispatlamıştır.
AB üyeliğini, Türk toplumunun önemli bölümü saydığım şartlar nedeniyle umursamamaktadır. Bu nedenle müzakerelerin durdurulmasına yönelik spekülasyonlar iç piyasa için anlam taşımaz. Yabancı yatırımcıya gelince; herkes anlamalıdır ki yabancı, Türkiye’deki iç piyasanın dinamizmine gelmektedir. Türkiye’nin AB müzakerecisi olması artık yabancı yatırımcının ilgisinin dışındadır. Spekülatif derecelendirme notları da öyle. Başka şeyler de. İç piyasa canlı oldukça yabancı yatırımcı Türkiye’ye olan ilgisini geri çekmeyecektir.
Müzakerelerin durdurulması tartışılırken ekonomide gelecek rekor büyüme, AB’nin Türk insanı ve yabancı yatırımcı nezdindeki konumunu anlaması için ironi yüklü bir fotoğraf olacaktır.