Yıllardır izini sürmeye çalıştığımız insani derinlik yolunda yeni bir kilometre taşına ulaştık. Türkçe baskısı (2010) beklediğimizin üzerinde ilgi gören İnsani Derinlik kitabımızın Almanca baskısından (Was Uns Bleibt, İst Was Wir Geben, 2013) sonra İngilizcesi de bu hafta The Profundity Of Humanity adıyla Amerika'da basıldı.
Bunu önemsiyoruz zira bu toprakların hamuruyla yoğrulan temel insani değerlerin, geçmişte olduğu gibi bugün de dünyaya örnek olması, yol göstermesi mümkündür. Dünyanın her şeyden önce insan odaklı bir kalkınmaya ihtiyacı olduğu bir dönemde bu çalışma ile bir damla misali katkıda bulunma derdindeyiz.
İster ekolojik dengenin bozulması, ulus devletlerin dönüştürülmesi, ekonomi, eğitim, üretim, şiddet, açlık gibi dünyayı ilgilendiren sorunlar, isterse Ortadoğu’daki çıkmazlar, İran’a yaptırımlar, Avrupa’daki işsizlik gibi güncel sorunlar olsun hepsinin merkezinde insan var. Hayat yolunun yolcusu insan.
Ruh Dilimizin Alfabesi
Sorun şu ki dünya insanı hiçbir dönemde böylesine bir değer kaybına uğramamış, ruh yapısında bu denli aşınmaya maruz kalmamış, gönlünden uzaklaşıp içgüdülerine bu kadar yar olmamıştı. Hayatın tüm karelerine nüfuz eden sanal yaşamın tekeline giren insan, kendi ruh dilinin alfabesinden uzaklaştı. Gerçek olmayan sanal yaşamın nesnesi olarak onu tekrar eden insanlık, kendi anlam gerçeğini yitirme aşamasına geldi. Zira insan sürekli tekrar ettiği sözlere ve davranışlara dönüşür zamanla. Dolayısıyla insani değerlerdeki erime, hayatımızdaki tüm ilişkilerin ve etkileşimlerin kimyasını bozuyor. İnsani derinliğini yitirmeye başlayan insanlık, bedeninin emrinden çıkmayan, tüketim odaklı beşere dönüşüyor hızla.
İşte bunun için insani derinlik yolculuğu, bugünün insanı için her türlü dert ve illetten kurtulmanın reçetesi hüviyetindedir. Hem de ilaçsız bir reçete. Bunun için konuşmalarımız, köşe yazılarımız, kitaplarımızla dönüp dolaşıp insani erimeye dikkat çekme ve içeriden bir bakışla insani derinlik yolculuğuna katık olma derdindeyiz. Rüzgârın önünde savrulan yaprak misali toprakla buluşma derdi bu. Renkli, yoğun, göz kamaştırıcı gündemlerin arasında insanı, insanın kadim gerçeğini yeniden ayaklandırmaya çalışıyoruz.
İnanıyoruz ki var olanla ebedi olan arasındaki ‘nokta’ olarak insanın bugünkü ezilmişliğine elbette çare vardır. Kendi içindeki insani derinlik yolculuğunda saklıdır bu çare. Bunun için modern psikoloji ekollerinin insanı ele alırken hapsoldukları geçmiş yaşantılar üzerinden bugüne ışık tutma ve psikoterapi yaklaşımlarını aşmak zorundayız. Herhangi bir canlı olmaktan öte insan olmaktan kaynaklanan manevi ihtiyaçlarımızı gidermek ve kendi sır perdemizi aralamak zorundayız. Kaybettiklerimizle yeniden buluşmak için insani derinlik yolculuğunun önündeki engelleri bir bir kaldırmak zorundayız.
Kâinatın Gözüyle
Maneviyat kavramını bozmadan, tüketmeden ve değersizlik girdabına sokmadan insani derinlik yolculuğumuzu ve anlam arayışımızı bir bütünlük içinde sürdürmemizdir asıl olan. Temel amaç; insanı benlik illetinden kurtaracak madde ile mana bütünlüğünü kavrayarak, bunlarla ihtiyacımız kadar iç içe olmak ve daha çok insan olmaktır.
Böylece insani derinlik, söz kadar sükûta, var olan kadar hiçe, bugün kadar yarına, yerin üstü kadar altına, almak kadar vermeye de muhabbet duymak ve talip olmaktır. Kâinatın gözüyle insana nazar etmek, kâinatın kulağıyla insanı yeniden işitmek ve aşkın bir sevgi ile aşka dönmektir insani derinlik. Mecnun olursak ancak Leyla’nın peşine düşebileceğimiz gerçeği ile hayatın her zerresinin içine girmek ve gönül zenginliğimizle yeniden buluşmanın hummalı çabasından söz ediyoruz. Başta dünyanın süper gücü olan Amerika olmak üzere yeryüzünde insani derinlik tohumlarının yeniden toprakla buluşması ne güzel olurdu.