23-26 Mayıs 2019 tarihleri arasında yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesi Almanya'da çok önemli bir seçim oldu.
7 Aralık 2018 tarihinde Şansölye Angela Merkel partisi CDU’nun başkanı değil artık. 18 yıllık başkanlığını sona erdirdi. 2012 yılında yapılacak olan Almanya Federal Meclisi (Bundestag) seçiminde artık şansölye adayı olmayacak olan Merkel, 2019 yılı öncesi partisi CDU’nun yeni şansölye adayının da belirlenmesini sağladı. Yeni CDU Başkanı bu sayede 2021 seçimlerine en iyi şekilde hazırlanma olanağına sahip olacak.
Angela Merkel sonrası dönemin CDU Başkanı ise yine Merkel’in politikalarını sürdürmeye kararlı bir isim olan Annegret Kramp-Karrenbauer (Almanya’da ona kısaca “AKK” diyorlar) oldu. O artık sadece CDU’nun Başkanı değil, aynı zamanda yakın bir gelecekte Almanya’nın da şansölyesi diyebiliriz. Çünkü CDU ve Bavyera’daki kardeş partisi CSU birlikte Almanya’nın birinci partisi durumundalar ve son kamuoyu yoklamalarında bile en kötü halleriyle sosyal demokratların iki misli oy oranına sahipler. Büyük bir ihtimalle Annegret Kramp-Karrenbauer 2021 yılında CDU/CSU-Yeşiller koalisyon hükümetinin şansölyesi olacak. Çünkü sosyal demokratlar sürekli erimekteler ve önümüzdeki iki yılda da eğer şimdiki başkanlarını değiştirmezse Alman seçmeninin güvenini kazanma şansları yok.
56 yaşındaki “AKK” 2011 ve 2018 yılları arasında Almanya’nın Saarland Eyaleti’nin başbakanıydı. Bu yılın başında zor bir dönem geçirmekte olan Angela Merkel onu CDU Genel Sekreteri olarak görevlendirdi. Merkel’in tam güvenine sahip bir kadın politikacı olarak CDU içinde çetin bir mücadele sonucu şimdi de CDU Başkanı oldu. Rakibi 63 yaşındaki Friedrich Merz Alman iş dünyasının da favorisiydi. 1989-1994 yılları arasında Avrupa Parlamentosu milletvekili olan 2000-2002 yılları arasında da CDU/CSU Federal Parlamentosu Grubu başkanı olan ve milyoner bir avukat olarak tanınan Friedrich Merz’in seçilme şansı da yüksekti. Ancak Merkel’in tercihi “AKK” idi ve bir kez daha Angela Merkel kazandı.
CDU’nun yeni başkanının ve aynı zamanda Almanya’nın yeni şansölyesinin seçimi doğru bir zamanlamada gündeme geldi. Angela Merkel, 2019 yılının ikinci yarısından itibaren yenilenecek olan Avrupa Parlamentosu, AB Komisyonu ve AB Konseyi için de tüm hazırlıkları yapmış oldu.
Avrupa Parlamentosu seçimleri sonucunda CDU’nun da üyesi olduğu Avrupa Birliği’ndeki Hristiyan demokratları temsil eden PPE’nin parlamentonun en büyük grubu olacağı kesin gözükmekte. Bu seçimde PPE’nin adayı da halen parlamentoda PPE Grubu Başkanı olan Manfred Weber. Manfred Weber, CDU’nun Bavyera’daki kardeş partisi CSU’nun üyesi. Seçimi kazandığı takdirde ki öyle gözüküyor AB Komisyonu’nun da başkanı olacak. Şimdiki AB Komisyonu Başkanı Jean-Calude Juncker artık emekli olmaya karar verdi ve bence doğru bir karardı bu.
Avrupa genelinde ve Almanya’da “perişan” bir halde olan sosyal demokratlar geçtiğimiz cumartesi günü Lizbon’da Avrupa Parlamentosu Seçimleri için adaylarını belirlediler. AB Komisyonu’nun birinci başkan yardımcısı Hollandalı Frans Timmermans’ı seçtiler. 57 yaşındaki Hollanda’nın eski dışişleri bakanı Timmermans aslında çok doğru bir seçim. Başarılı bir politikacı. Ancak Avrupa genelinde sosyal demokratların zayıf konumuyla seçimi birinci olarak bitirip komisyon başkanı olma şansı kesinlikle yok. Hatta Alman sosyal demokrat partisi SPD’de geçtiğimiz pazar günü akıllı bir seçimle 50 yaşındaki Federal Adalet Bakanı Katarina Barley’i yarışa sokarak iddiasını arttırmış olsa da Almanya’da beklentileri en fazla yüzde 15 oy oranı. Bence sonuç daha da düşük olacak. Almanya’da bile yüzde 13 ve 15 arası bir oy oranına sahip sosyal demokratların AB genelinde seçim kazanma şansları da neredeyse yok diyebiliriz. Üstelik Katarina Barley’in seçim sonrası Avrupa Parlamentosu’na gitmeyip Berlin’de kalacağı dedikoduları da yayılmaya başladı. Eğer öyle olursa seçmenler bunu affetmeyecektir.
Avrupa Politikasını bir yana bırakırsak tüm bu seçilen isimler Türkiye-AB ve Türkiye-Almanya ilişkileri için oldukça olumlu isimler. Annegret Kramp-Karrenbauer, Angela Merkel’in çizgisini sürdürmeyi vaat ettiğine göre iki ülke arasındaki ilişki adına sevindirici bir durum bu.
Türkiye-AB ilişkileri açısından ise her ne kadar “Türkiye’nin AB üyesi olması” konusunda olumsuz demeçleri olsa da Türkiye konusunda tutarlı yaklaşımları olan Manfred Weber ve Türkiye ile AB Komisyonu’nun ilişkilerinin daha iyi olması için çaba verdiğine tanık olduğumuz Frans Timmermans bizi umutlandırmaktalar.
2019 yılı oldukça sıcak geçeceğe benziyor. İzleyeceğiz.