Dünya sigorta sisteminde alacak korumasının önemli bir yeri vardır. Bilançoların iç içe geçtiği dünyada her an herhangi bir yer, herhangi bir sektörde kriz potansiyeli taşıyan kapitalizm karşısında böyle bir tedbiri elden bırakmamak gerekir.
Ülkemizde uygulaması özellikle ihracat alacaklarına dönük olan alacak korumasının yurtiçi alacakları kapsaması kalkınma yolunda bir eşik daha atladığımızın göstergesidir.
Türk ekonomisi içerisinde toplam şirketlerin yüzde 99’u KOBİ ölçeklidir. İstihdamın büyük bölümünü de KOBİ’ler sağlar. Fakat sağladıkları istihdam doğrudan üretime katılmaya yöneliktir. Alacak tahsili ayrı bir uzmanlıktır. Aynı zaman zahmetli ve maliyetli bir iştir. Tahsili sorunlu alacakların takip süreçlerinin işletme dışına çıkarılması alacak korumasının en önemli avantajıdır. Aynı zamanda öngörebilirlik sağlaması KOBİ yöneticileri ve ortakları açısından sayılması gereken faydalardandır. Bir de alacak korumasının ön değerlendirme süreci, limit mantığında işleyiş biçimi profesyonellik adına işletmelerimize büyük katkı sağlayacaktır.
Birçok durumda KOBİ’lerin alacaklarını tahsilde başarılı olamadığı için yaşamını sürdüremediği görülür. Üstelik bunlar bin bir emekle büyük özveriler gösterilerek ortaya çıkarılmış firmalardır. Hükümetin bu alanda almayı düşündüğü tedbirler ve Halk Sigorta’nın sorumluluk alması bu bakımdan çok özeldir.
Esas olarak çalışma geleneğimizde esnafın birbiri arasında kurumsallaşmamış bir dayanışma biçimi vardır. Fakat kapitalistleşen dünya bu hasletlerimizi yok etmeye başlamıştır. Hala aramızda var olan dayanışmayı da hep diri tutmak asıldır. Sigortanın yetişemeyeceği kapsayamayacağı birçok hal vardır.
Gene de sigortanın yardımlaşma mekanizmasını tümden ortadan kaldıracağını düşünmek konuya liberal bir yaklaşımdır.
Alacak sigortasının dayanışma esaslı faizsiz sigortacılık içerisinde gerçekleştirilebileceğini de unutmamak gerekir.