Güçlü bir kalkınmanın arefesindeyiz.
Güçlü bir kalkınmanın arefesindeyiz. Öyle ki biz kalkınırsak yüzü bize dönük olan herkes kalkınacaktır. Bunun sonucu çarpan etkisidir. Sürekli ve devamlı ve hep beraber. Gerçekleştiğinde önüne katar götürür. Dışarıdan yahut içeriden bu gücün önünü kesebilecek yoktur.
Fakat son bir sınav var önümüzde. Belki bu kuruluşun son mücadelesi olacaktır. 1923'te başlayan bir sürecin sonuyla yükseliş, yüceliş veya diriliş ne dersek diyelim uzun zamandır özlemini çektiğimiz dönem başlayacaktır.
Güney sınırımıza yapılan yığınağa karşı askeri hazırlıklar muhakkak yapılıyor. Zafer inananlarındır ve mukadderdir. Üstelik bu bir grup çapulcu teröristin arkasına sığınarak iş tutmayı tercih edenlerin kaybedecekleri son savaş olmayacaktır.
İktisadi olarak da hazır durumdayız. Türkiye ekonomisi bu sınavı aşacak önlemleri almıştır. Aşacak liderliğe, otonomiye, girişimci profiline, çalışan ümidine, güce ve esnekliğe sahiptir.
Bu halde şimdi sonra onlar düşünsün.
Neden mi?
Bu milletin bu topraklarda verdiği mücadele tecrübesinin zekâtı dahi tümüne yeter de ondan.
Bu milletin bu topraklarda verdiği ekmek kavgasının zekâtı dahi tümüne yeter de ondan.
Bu milletin üretmek için harcadığı alın terinin zekâtı dahi tümüne yeter de ondan.
Bu milletin el emeğinin, göz nurunun zekâtı dahi tümüne yeter de ondan.
Bu milletin bir sıcak merhabasının zekâtı dahi tümüne yeter de ondan.
Madem kınından çıkmıştır fitnenin damarı kesilmelidir. Böylece hainler, aklı kıt, vicdanı çürük küresel zorbalar, çıkarcı manipülatörler de kazdıkları çukura gömüleceklerdir.
Savaş son bin yıldır en önemli ekonomik faaliyet oldu. Fakat İkinci Dünya Harbi'nden bu yana getiri sağlamadı. Ve iktisadi model tartışılmaya başlandı. Çünkü savaşın iktisadi anlamda faydasızlaşması kazan-kaybet modelinin sonu demekti. Yani kapitalizmin sonu.
Sadece ekonomik çıkarları için bir arada olanlar bunu kabullenemedikleri için son çırpınışlarını veriyorlar.
Ne nimet ki sonları Türkiye'nin elinden olacak.
Son söz;
Gün bizimdir. Mert gelsin namert gelmesin.