27 Mayıs 1960 darbesinin A takımında olanların isimlerini biliyoruz. Darbe bildirisini kimin okuduğunu da biliyoruz.
27 Mayıs 1960 darbesinin A takımında olanların isimlerini biliyoruz. Darbe bildirisini kimin okuduğunu da biliyoruz. O ses, darbe sabahını yaşayanların kulaklarında hala yankılanıyor olmalı. 12 Eylül 1980 darbesi de öyle. Darbe kadrosunu tek tek biliyoruz. Darbecibaşı Kenan Evren’in sesleri hala kulaklarımızda. 28 Şubat 1997, 27 Nisan 2007, 15-25 Aralık süreçlerinin kadrolarını da isim isim biliyoruz. Şimdi yeni bir darbe girişimini atlatmaya çalışıyoruz. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin üzerinden neredeyse 10 gün geçti. Darbe hazırlıkları, darbenin uygulamaya konulması, darbenin püskürtülme aşamalarına dair çok şey öğrendik. Eminim daha pek çok bilgi-belge, isim, ekip, gizli işler deşifre olacak. Ancak geçmişteki darbelerin daha ilk saatlerinde cuntada kimlerin olduğunu bildiğimiz halde, 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişiminin ana kadrosunda (FETÖ’nün yanı sıra) kimlerin olduğunu ve bunların isimlerini hala yeterince çözemedik. Darbeci cunta, darbe metnini bile kendi okumadı, TRT sunucusu Tijen Karaş’a zorla okuttu. Metnin altında isimler olması gerekirdi, hiçbir isim yoktu, sadece ‘konsey’ deniyordu.
Darbenin A takımında kimlerin olduğunu bilinemiyor olmasından yola çıkarak bazı yorumlar yapmak mümkün.
Bu belirsizlik, darbeyi sokaklarda uygulamaya sokan cuntanın dışında bir beyin takımının, darbenin felsefe ve stratejisini kuran bir üst aklın, esas amacı ve aşamaları çizen bir gizli koalisyonun olabileceğine işaret… İçinde sivillerin, askerlerin ve başka ülke istihbarat kuruluşları ile küresel lobilerin olduğu bir yapı bu. Bu durum, darbenin ülke içindeki aktörleri çökertilmiş olmasına karşın dış dinamiklerinin henüz faal olduğunun habercisi. Zaten kredi derecelendirme kuruluşlarının alelacele aleyhimizde raporlar yayınlaması, ABD’nin hala kem-küm etmesi, Türkiye’nin NATO’dan çıkartılabileceğine dair yapılan imalar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın o geceki uçuş rotasının yabancı bir kuruluş tarafından anında yayınlanması da üst bir kurgulayıcının varlığını bize haber veriyor.
Türkiye, nevzuhur bir ülke olsa, herhangi bir cunta, dış yardım almadan darbe yapabilir. Türkiye gibi ülkelerde, düşman istihbaratı ve stratejik desteği olmadan darbe yapmak zor hatta imkânsızdır. Zaten biliyoruz ki, ülkemizdeki geçmiş darbelerin hepsinde ya ABD ya da NATO içindeki bazı grupların katkısı var. Yani darbecilerin hepsi emperyalizmin işbirlikçileridir aynı zamanda. 15 Temmuz’un beyin takımın bilinmezliği ile dış desteğin kuvvetle muhtemel olması, başka planların, zamanı gelince uygulanmak üzere, kenarda duruyor olacağını da gösteriyor. Zaten, darbenin uygulamaya konuluş biçimi, 15 Temmuz girişiminin klasik darbe olmaktan öte Türkiye’yi Libya ve Suriye gibi kaosa sürükleyerek yönetilemez-yaşanmaz bir coğrafyaya dönüştürmek olduğunu ayan-beyan ortaya koyuyor.
Öyleyse, yurtsever Aleviler ve Sünniler, partisi ne olursa olsun vatansever dindar ve laikler, mezhebi-meşrebi ne olursa olsun özgürlük tutkunu her genç önümüzdeki beş-on ay boyunca daha dikkatli olmalı. Toplumsal çatışmaya, kaos planlarına, yeni tip darbe girişimlerine müsaade etmemeli. Devlet daha çok dikkatli olmalı, her türlü zaaf-zafiyetler acilen giderilmeli. Darbe karşıtlığı üzerinden oluşan millet dayanışması korunmalı, desteklenmeli.