Feminizm ruhunda doz aşımı yaşayanları da unutmamalı...

Ozan Güven iddialara göre sevgilisi Deniz Bulutsuz’a şiddet uygulamış. Hikayenin detayları çok çirkin. Darp, hakaret, gasp, kaçma, kovalamaca her şey var. +18 değil, +70 yaşa bile fazla anlatılanlar. Yaşananlar kötü de sonrası daha da kötü. Eskiden bırakın dayağı, tokat yediğini bile gizleyen adamlar şimdi çıkıp “Esas ben şiddet mağduruyum.” diye demeç veriyor. Hatta demeç de yetmiyor. Bir de gidip darp raporu alıyorlar. E be adam; sen kadını dövüp, hakaret ederken onun eli armut mu topluyor? Tabi ki kendini koruyacak. Senin de oran buran moraracak, kırdığın bardaklar oranı buranı kesecek. Feminizm ruhunda doz aşımı yaşayanları da unutmamalı... Güya şiddete “en” karşı olan onlar. Ağız dolusu bedduaları, akıl almaz hakaretleri ile sosyal medyada propaganda yapıyorlar. Zorbalığa başka bir boyut kazandırdıklarından bi haber enteller… Esas en sinir bozucu olanlar, “Dövmüş dövmüş de hele bir sor niye dövmüş?” diyen zeka noksanları. Olayda ağır tahrik arayarak, durumu legalleştirmeye çalışanlar. Ahh Deniz ahhh, bıraksana adamı ilk yanlışında. Sana mı kaldı, yılların iflah olmazını adam etmek.

Yıldız kafası

Yıldız Tilbe’yi sevmiyorsanız, boş bir gününüzde şarkılarını şiir gibi okuyun. Ya da geçmişte konuk olduğu televizyon programlarını tekrar açıp izleyin. Kadın filozof… Anlattıklarına başta gülüyorsun sonra “hadi bee deyip, durup 2 dakika düşünüyorsun. Güldüğüne güleceğine pişman, kendini aptal gibi hissediyorsun. Kadının kimseyi cidden takmadığı yaşamı asla taklit değil. Evet cidden bir “Yıldız kafası” var. İşte onu anlamak, yakalamak pek kolay değil. Ben onu korana günlerinde yaptığı canlı yayınlarda tanıdım. Ve o dönem bas bas bağırdı “Televizyona program yapmak istiyorum. Acuuunn duy beni… TRT duy beniii…” diye. Ve Yıldız sonunda muradına erdi. Yakın zamanda Yıldız Tilbe televizyon programı ile karşımızda olacak. Net bir açıklama yok ama söylentilere göre program TV8’de… Programı başlamadan Yıldız’ı biraz tanıyın derim.

Ve gibileri…

Kadının biri Instagram’da yorum yazmış… “… Sevmiyorum! Saygı da duymuyorum, saygı duymak zorunda da değilim!” Tabi duymaz, duyamaz… Daha saygının ne olduğundan habersiz. Bu kadın ve gibilerinin “saygı” kelimesinden anladığı, ceketin önünü ilikleyip, saygı duruşuna durmak. Saygı, erdemlerin en büyüğü ve bu erdeme sahip olamadan ölenlerin sayısı hiç az değil. Sana saygısızlık yapılmadığı sürece… Saygı; kişi ya da düşünceye hakaret etmemek, dalga geçmemek, aşağılamamak, ötekileştirmemek, rahatsız edip, yaşamlarında huzursuz etmemektir. Saygıyı sadece el pençe divan durmakla sanan zavallılar... Eleştirilere açığım ama önüne gelen beni eleştiremez. Hadi hadsizsin, izinsiz çıktın eleştiriyorsun. Beğenmediğin şeyleri adabı ile yazar gidersin. Tekrar ediyorum! Hakaret edemezsin, kınayamazsın, aşağılayamazsın. Sosyal medyada yoruma açık fotoğraf paylaşmak “Ağzına geleni, geldiği gibi söyleyebilirsin.” demek değil. İşin aslı astarı; ölüye, yeni doğana, anaya, ataya demediğini bırakmayan kendini bilmezlerin sayısı her geçen gün artıyor. Kapatmak tartışılır… Ama kesinlikle kontrol altına alınmalı!