YALANIN DANİSKASI

Alican DEĞER 10 Eki 2016

Alican DEĞER
Tüm Yazıları

1980’lerde başlamıştı gözaltında kaybolmalar. Herkes bilirdi ki, eğer haber alınamıyorsa, ölmüştür. Daha sonra 90’larda devam etti. Bir çok insan “Sır” oldu. Ortadan kaybolanların anneleri her cumartesi Galatasaray Lisesi önünde toplanmaya başladı. İsimleri Cumartesi Anneleri oldu. Yaşadıkları acıların en büyüğüydü. Evlatlarının ne ölüsüne ne dirisine sarılabiliyorlardı.

O zamanki devletin bu konuda ayıpları vardı, hepimizin eleştirdiği.

Sonra bu dönem ortadan kalktı diye düşünürken ortaya çıktı Hurşit Külter olayı. O da gözaltına alınmıştı. Ve kayıptı. Ortalık karıştı. Gösteriler yapıldı, kamuoyu oluşturmak için her yol denendi. 

Hurşit Külter’in gözaltında öldürüldüğü iddia ediliyordu, PKK’ya yakın çevrelerce. Kitleyi diri tutmak için Hurşit Külter’in adına sığınılmıştı. 

Sonra Hurşit Külter birden ortayla çıktı. Capa canlıydı ve Kerkük’deydi. Kendi anlatımına göre gözaltına alınmış, sonra ellerinden kaçmış tam 45 gün boş evlerde saklanmış, ortadan kaybolduğu zamandan 100 küsur gün sonra dirilmişti.

Yaşadıklarını anlattı. Ne kadar zor olduğunu vesaire. 

Şimdi buradan duyuruyorum ki Hurşit Külter bir yalancıdır, provokatördür. PKK’nın kitlesine yalan mesaj vermek için kullandığı bir piyondur. Bundan bir kahramanlık hikayesi çıkartmaya çalışan hata eder. 

Örgütün bu olayı, “Bunlar normalmiş gibi” göstermeye çalışması, Hurşit Külter’in sözlerini “Doğruymuş” gibi yayması baştan sona tümüyle bu yalana hizmet eder.

Hurşit Külter, hakkında bu kadar tutmuş bir propaganda varken örgüt tarafından öldürülmüş olmadığına dua etmelidir. Belli ki kendileri için önemli biri. Öldürmemişler.

Hurşit Külter, bu yalanıyla geçmişte ortadan kaybolanların tüm yükünü de omuzlamıştır. Şimdi, soruların zamanı. Acaba geçmişte ortadan kaybolduğu söylenenlerin kaçı bu durumdadır? Kaçı dağda çatışırken ölüp de gözaltında kayboldu denilmiştir? 

Ve en önemli soru, bundan sonra gözaltına alınıp ortadan kaybolduğu düşünülen kişilere nasıl sahip çıkılacak? Ortada öylesine bir yalan var ki. Gerçekten biri gözaltında kaybolsa yalancı çoban misali akla hep Hurşit Külter gelecek. 

Hurşit Külter, bu kirli örgütün, kullandığı kirli bir yalan makinesi oldu. Bunu ne kendi deyimleriyle “Devrimci ahlaka” ne de “İnsanlığa” sığdırabilirsiniz.

PARA BİTER AŞK BİTER

FETÖ nereden para kazanıyordu dersiniz? Okullardan, dersanelerden ve tabii ‘himmet’lerden. Şimdi nereden para kazanacak? O kadar adam yurt dışına kaçtı, onbinlerce devlet memuru açığa alındığı için yoksunluk çekiyor. Kime yüzlerini dönecekler? Kimden para isteyecekler? Tabii ki Pensilvanya’dan. 

Aslında düzen güzel kurulmuştu. Türkiye’deki iyi niyetli saf insanları kandır, ceplerinden paralarını al. Sonra bununla örgüt organize et. Bu örgütle darbe yapmaya çalış. 

El attığın herkesten para topla, biriktir ve harca. Şimdi eminim ki örgüt büyük para sıkıntısı çekiyor. Çünkü artık Türkiye’yi sövüşleyemiyorlar. Şimdilik ellerindekileri yiyorlar.

Yoksa yurtdışındaki okulların kâr ettiğini falan zannetmiyorum. Şimdi abiler, ablalar, imamlar yüksek maaşlarla değil boğaz tokluğuna çalışıyorlardır. Destek verip büyüttükleri iş adamları para aktaramıyor. Maaşlarından para gönderen devlet memurlarının büyük kısmı incelemede, gözden kaçanlar da korkudan pay veremiyordur. ‘Himmet’ desen zaten kurumuştur.

Bir süre sonra para kavgası başlayacak. Bunun ilk izlenimini Atalay Demirci’nin Amerika’da basketbol oynayan Enes Kanter ve yine oraya kaçan Hakan Şükür ile yazışmalarından edinmiştim. O zamanlar konu Atalay Demirci’nin yaptıklarına kilitlendiği için detaylar atlanmıştı. Hatırlarsınız Atalay Demirci her ikisinden de para istemişti. Bu yazışmalar da bu yüzdendi. Ne cevap almıştı Demirci?

Enes Kanter, "Şu an ben de biraz sıkışığım abi. İleride olabilir de ama şu an biraz zor olabilir. Kusura bakma abi biz de diğer taraflara da yetişmeye çalışıyoruz yoksa birçok Hizmet duracak Allah korusun" diyerek savuşturmuştu. Örgütteki para sıkışıklığı daha o zamanlar kendisini belli etmişti.
Hakan Şükür de benzer bir cevap vermişti: "Benim alanıma bakıyorum, halime bakıyorum sıfırlandık. Neydik ne olduk. Nasıl bir sınav. Ev araba boyuna masraf kimse yardım etmedi. Ona da gittim ve boş döndüm bizle uğraşacak vakti yok. Çok sıkıldık" 
Belli ki Hakan Şükür de sıkıntıdaydı. Üstelik o Fetullah Gülen’e de gidip para istemişti. Kimsenin yardım etmediğinden şikâyet ediyordu. 
FETÖ’nün başına da zaman içinde her paraya dayalı olarak var olan ve yaşayan örgütün başına gelen gelecek. Yani giderek küçülecek ve aşı gibi zararsız bir mikrop haline gelecek. Ama o noktaya kadar mücadeleye ara verilmemesi şartıyla tabii.