UMUTLA YAŞAMAK MI, GÜNÜ KURTARMAK MI?

Fehmi KETENCİ 22 May 2016

Fehmi KETENCİ
Tüm Yazıları
Umutlarını güncelere, öykülere endeksleyenlerin sayıları gün geçtikçe çoğalan dünyamızda yaşamın keskin virajında hızla ilerliyoruz

Umutlarını güncelere, öykülere endeksleyenlerin sayıları gün geçtikçe çoğalan dünyamızda yaşamın keskin virajında hızla ilerliyoruz. Gün gelir bir umut deyip olacaklara bel bağlıyor yarınımızı bu umutların peşinden koşarak kurguluyoruz. Gün gelir yarınımızı düşünmeye mecalimiz kalmıyor. Günü kurtarabilme uğruna yapabileceğimiz kadar fedakarlık yapıyoruz…Gün gelir tüm bunların kurtuluşumuza yetmeyeceğine inanarak karamsarlığın derinliklerine doğru kendimizi bırakıyor, gelecekle ilgili endişelerimizi çiğ gibi büyütüyoruz…Ama çoğunlukla günü kurtarma üzerine kurguladığımız yaşam felsefemizde başka alternatiflere yer kalmayabiliyor. Bir koşuşturmadır giden ömrün hızına ayak uyduramadığımız çok oluyor. Yaşamımızda öykülerin önemli bir yer tuttuğunu da göz ardı etmeyelim.

En önemli konularımızın çözümünü hurafelerin kazandıracaklarına endeksleyerek gelecekte olacaklardan medet umuyoruz. Umut fakirin ekmeği, ye memet ye!…Ümit etmeden yaşanmıyor. Ümitlere bel bağlayarak gelecekle ilgili planlar yapmaksa hayal kırıklıkları ile yaşama demek… O ise hemen hemen belli olan bir yaşam biçimi. O tür yaşam biçiminin risklerini de çoğu zaman kaldırmakta güçlük çekiyoruz. Günümüz ekonomik koşullarında insanımızın belini büken en önemli sorun geçim sıkıntısı. Sorun bu açıdan bakıldığında çok büyük…Bu derece karamsar olanların yapacakları tek şey ise öykülerin, efsanelerin veya hurafelerin geleneksel yaptırımlarının sonuçlarından medet ummak…Hak ettiklerini alamayanların uğradıkları zararları ise hesaba katmıyoruz. O ayrı bir sorun. İnsan haklarının hemen hemen hiçe sayıldığı, hukuksal sistemin anlamsız karmaşası, insan hakları konusunda karamsarlığın boyutunu daha da büyütüyor.

Bu bir yaşam fotoğrafıdır. Fotoğraftaki görüntü apaçık. Görüntü  aile yaşamının mutsuzluğudur…Günümüz moda beklentisi olan AB yolundaki çabalar bu soruna biraz olsun olumlu bir yön veriş olacaktır. Görünen o ki şimdi umut dağarcığımızda yeni bir umut var. AB yolunda yapılacak yeni düzenlemelerle hem ekonomik karmaşa biraz olsun ortadan kalkacak hem de sosyal sınıfın ezilmişliğindeki yoğunluk biraz olsun azalacaktır. Haksız kazanç ve sergilediği sosyal sınıf farklılıkları. Ve bu sosyal sınıf farklılıklarının bazı kesim (ki bu çoğunluğu temsil ediyor) üzerinde yarattığı psikolojik baskı!…Şimdi umut bu aşamada yapılacakların bu farklılıkları ne denli ortadan kaldırabileceğindedir. Burada önemli olan yeni düzenlemelerle bu soruna yeni ama ferahlatıcı çözümler getirebilmektir. Ekonomik olarak bunalan, insan haklarının bozulan düzeninden sıkılan, nefes alamaz hale gelenlerin günümüz şartlarından en önemli beklentisidir. Bunu çoktan hak ettiler…

AB işte bu açıdan yeni bir umut olarak insanımızın evindeki en özenle sakladığı fotoğrafta yerini çoktan aldı bile. Asıl olan bu fotoğraftaki görüntüyü fotoğraf olmaktan çıkarıp gerçeğe dönüştürebilmektir. Bunu yapabilirsek, umutsuzluğuna, öykülerden, hurafelerden, geleneksel masal kahramanlarından medet umanların, gelecekte kurtulma umutlarını buna  bağlayanların gözü açılsın, gerçek kurtarıcılarını çözümleriyle rahatlayabilsinler. Bunu başarabilirsek, bu yolda önemli adımlar atabilirsek kırılan umutlarının yol açtığı psikolojik bozuklukları daha kolay onarabiliriz. İnsanımız bunu çoktan hak etti…Bunu başaramaz, bu yolda olumlu adımlar atamazsak, umutsuzluğuna yenik düşenlerin kaybolup gitmelerine göz yummuş oluruz ki bunun sorumluluğunu taşıyanlar, bu yükün altında öyle ezilirler ki, bir daha böyle bir duruma asla düşmek istemezler…En azından bir gün sıra bana da gelebilir endişesiyle buna engel olurlar. İşte o zaman herkes günü kurtarma gibi kandırmacanın esiri olmaz, geleceğini düşünecek, düşünce zenginliğine ve geleceğini kurtaracak cesarete sahip olabilir.