TEKNOLOJİ OBURLUĞUMUZ BAŞIMIZA DERT!...

Fehmi KETENCİ 08 May 2016

Fehmi KETENCİ
Tüm Yazıları
Hızla gelişen va adına "iletişim Çağı" dediğimiz yeni bir yüzyılın hemen hemen onaltıncı yılı içindeyken, en etkin iletişim aracı televizyonlar sayesinde dünya kücüldükçe küçüldü.

Hızla gelişen va adına “iletişim Çağı” dediğimiz yeni bir yüzyılın hemen hemen onaltıncı yılı içindeyken, en etkin iletişim aracı  televizyonlar sayesinde dünya kücüldükçe küçüldü. Hızla gelişen iletişim ve bilgi teknolojilerinin hızına ayak uydurabilme telaşı özellikle yazılı ve görüntülü medyada bazı hatalara neden olmaya, acımasızca sürdürülen haksız rekabetin yarattığı olumsuzluklarda eklenince tam bir iletişim kirliliği oluşmaya başladı. Kontrolsüz ve hızlı gelişme iletişim kirliliğinin yanısıra medyanın en önemli kaynağı olan haber tüketimini de hızla artmasına yol açtı. Kaynaklardan yeterince haber üretilemediği gibi eldeki kaynaklar olumlu kullanılamadı. Yazılı ve görüntülü basında eleman ve malzeme tasarrufu düşüncesiyle arşiv haberciliği, özellikle de ajans haberciliği ön plana çıkmaya başladı ve kullanılan haber kaynaklarıyla bağlantılar koparıldı.

Yanlış veya abartılı, meslek etiğine, basın meslek ilkelerine uymayan yayın anlayışının giderek ağırlık kazandığı bir politika izlenmeye başlandı. Bu yanlış habercilik anlayışı toplumun sosyal yaşamına, televizyonların renkli camından girmeye başlayınca olanlar oldu. İnsan haklarına saygının sınırları ortadan kalktı. Günümüz medyasını en etkin aracı olan renkli camın, sanal medyanın tam anlamıyla esiri olduk. Ulusal ve yerel televizyonların yayın politikalarının yanısıra; adına “Yeni Medya” denilen “sanal medya”dan ne kadar etkilendiğimizi, ne kadar tutsağı olduğumuzu rahatlıkla görebiliyoruz. Aileniz, öğretmenleriniz, yöneticileriniz, liderler, ünlüler yaşam standartlarınızı, yaşama bakışınızı belirlemede size ilk örnek olanlardır. Size örnek olan kahramanlar kim olursa olsun, iyi davranış örnekleri sergiliyor veya yaşamı yönlendiren kuralların ihlalinde neler olabileceğini size gösteriyorlardı veya siz anlayabiliyordunuz. Bir başka deyişle; doğru ile yanlışı ayırt etmeyi öğrenirken bir yandan da, iyilikten ve doğruluktan ayrıldığınızda, doğru olanı yapmaktan kaçındığınızda, bir bedel  hem de ağır bir bedel ödemeniz gerektiğini görebiliyordunuz.

Şimdi, günümüzde kitle iletişim araçları bu görevi üstlenmiş durumdadır.

Yediden yetmişe hemen hemen herkes bu sihirli kutudan, sanal medyadan etkilenmekte, evlerimizin en gizli köşesine kadar ulaşan mesajlarıyla, görüntüleriyle sosyal yaşamımıza yön vermektedir. Kitle iletişim araçları, gerçek yaşamda örnek aldığımız kişiler gibi, iyi örneklerin neler olduğuyla birlikte kötü örnekleri de evimize taşıyabilmektedir. Tüm bunları dikkate aldığımızda televizyonun, internetin sosyal yaşamımızdaki yerini göz ardı edemeyiz. Toplumumuzda yediden yetmişe herkesin sosyal yaşamına böylesine hükmeden bir iletişim aracını yönetenlerin, yayın politikalarını birkez daha gözden geçirmeleri gerekiyor. Televizyonlarımız son yıllarda yayın politikalarına gereken özeni göstermiyorlar. Son yıllarda kurtarıcı diye sarıldıkları ajans haberciliği, sanal habercilik ve bunu iletişim araçlarına taşıma yöntemleri de yanlış. Yöntem yanlışlıklarını kural haline getirmek ise toplumda farklı saplantılara neden olabilir. Medyamızın habercilik adına yayınlarına taşıdıkları yazı ve görüntülerinde basın meslek ilkelerine tam uyuma özen göstermeli, yayın politikalarını buna göre düzenlemelidirler. Geleneksel olarak gördügümüz gibi, toplum olarak hepimiz yaşam boyu bize dikte ettirilen standartlarla yaşar ve onlar tarafından yönlendirilir, o standartların egemen olduğu sosyal yaşam ortamını paylaşırız. Dürüstlük, güven ve sorumluluk, kişiler için olduğu kadar kurumların başarısı için de önemlidir. Bu kurumlarda yönetici, yönlendirici olanlar ise; bu kavramları yerleştirmek ve meslek etiğine uyum konusunda örnek olmak, örnek ortamları oluşturmak zorundadırlar. Kitle iletişim araçları her konuda güvenli ortamları oluşturmak zorundadır. Güven, saygı, sağlıklı iletişim ve üzerine düşen görevi görev sorumluluğu bilinciyle doğru yapmak. Saygı duymamak güvensizliğe, güvensizlik korkuya, risk alamamaya yol açar. Kitle iletişim araçlarının etkisini düşünürsek böylesi ortamların oluşmasını önlemek veya engelleyici önlemleri almak en doğru yaklaşım olur.

Böylesi ortamda, kitle iletişim araçlarının en etkini olan televizyonların ve “yeni medya”nın büyük sorumluluğu var. Aksi halde; enerjimizi, sorumluluklarımızı, anlamsız duygusallığın anlamsızlıkları ürettiği ve beslediği ortamlarda, neler olacağını tahmin etmek için harcamakla geçiririz. İşte bunu için, insan haklarına saygının, toplumun manevi değerlerine saygının egemen olduğu temiz, güvenli ve güven veren bir çalışma ortamı ve anlayış gereklidir.