​SIRA ZİHİNSEL DÖNÜŞÜMDE

Dr. İlhami FINDIKÇI
Tüm Yazıları
İçeride ve dışarıda çok farklı yorumlar yapılsa da Türkiye toplumunun son 15-20 yılda ciddi bir dönüşüm yaşadığı, ortak bir görüştür.

İçeride ve dışarıda çok farklı yorumlar yapılsa da Türkiye toplumunun son 15-20 yılda ciddi bir dönüşüm yaşadığı, ortak bir görüştür. Zira geçen sürede kat edilen mesafe ve gerçekleşen gelişmeler, onlarca yılda yapılanlardan fazla. Başta ekonomi olmak üzere, sağlık, eğitim, ulaşım, savunma sanayii gibi alanlarda gelişmiş dünyanın standartlarına doğru ciddi ilerlemeler sağlandı. Sadece büyük şehirlerde değil Türkiye’nin her köşesinde bu dönüşümün izlerini görmek mümkün. Diğer yandan alınan mesafe, henüz daha yolun başında olduğumuzu ve alınması gereken mesafeyi de ortaya koymuştur. 

Her sistemde olduğu gibi, hızlı değişim ve dönüşüm, beraberinde tepkiler de doğurdu. Dolayısıyla ülkemiz üzerine tarih boyunca oynanan oyunlar ve gizli emeller, geçen dönemde artarak devam etti ve devam edecek gibi görünüyor. Yeniden alevlendirilmek istenen ve gerçekte olmayan Türk-Kürt ayırımcılığı ve Alevi-Sünni çatışması ile 15 Temmuz kalkışması bunun en bariz örnekleridir. 

Değişimden Gelişmeye 

İnsan gibi toplumun da değişmesi kolay değil. Değişimin gelişme olarak yerleşmesi ve kalıcı olması hiç kolay değil. Hele ki özü yitirmeden değişmek ve gelişmek, ince bir fikir işçiliğini, güçlü bir vizyonu ve daha da önemlisi gönlünü vatandaşlarına kaptırmış bir hizmetkâr liderlik anlayışını gerektirir. 

Toplumun küçük bir numunesi olan insanda olduğu gibi canlı sistemlerde ve toplumlarda bazen fiziksel gelişme ve büyüme bazen de zihinsel gelişme ve büyüme yani içerik öndedir. Toplumumuzun yakın dönemde sağladığı ve fiziksel dönüşümün öncülük ettiği hızlı değişmenin, zihinsel dönüşümün öncülük ettiği yeni bir dönemece girmesi gerektiği açıktır. Böylece sağlanan değişim ve dönüşümün birbirini tamamlayan gerçek bir gelişme olması sağlanacaktır. Aksi halde tek yönlü değişme, gelişme olmayacaktır. Hızla gerçekleşen toplumsal dönüşümün yerleşmesi, toplumun üyeleri tarafından benimsenmesi ve içselleştirilmesi için devletin kurumsallaşması ve sistematik gelişmenin alışkanlık haline getirilmesi gereklidir. 

Toplumumuzun hızlı değişmesi ve dönüşümü, geçmişte yitirilen yılların açığını kapatmak için gerekliydi kuşkusuz. Ancak sağlanan fiziksel büyümeyi taşıyacak bir zihinsel olgunluğun yakalanması da en az bu kadar gereklidir. Bir sistem olarak devletin zihinsel olgunluğu; toplumu ayakta tutan hukuk, demokrasi, ahlak ve inanç gibi temel kavramlar ile bilimsel bakışın yerleşmesi ve bir kurallar zincirine bağlanmasıdır. Dolayısıyla Türkiye’nin gündemi değişmelidir. Böylece hızlı büyüme döneminin tek odaklı bakışının, yeni dönemde çok odaklı bir kurumsal yapıya dönüşmesi sağlanmış olacaktır.  Zira hızlı dönüşüm sürecinin çocukları büyüdü, genç oldular. Beklentileri de bir önceki dönemden oldukça farklıdır. Yerel ve milli isteklerinin yanında evrensel bakışı da görmek istemektedirler. 

Zaaflara Dikkat

Kuşkusuz hızlı gelişme döneminin yol açtığı boşluklar ve zaafların yanında hızla mesafe alınması gereken sorunları da var ülkemizin. Bunlar, birden ve hızla gelişen bedenine uyum sorunları yaşayan bir ergenin sıkıntılarına benzer. 

15 Temmuz’da ülkesi için canını feda ederek topluma can katan vatan âşıklarının beklentisi, bir daha can feda edecek durumların yaşanmamasıdır. Bunun için her kurum gibi devletlerin de en büyük baş belası olan ve zamanla oluşan hantallık, rutin, zaaflar ve benzeri içten çürümeye yol açan illetleri önleyecek köklü bir zihinsel dönüşümün gerçekleşmesi elzemdir. Özellikle devletin karar verici üst iradesi cephedeyken cephe gerisinde oluşması muhtemel boşlukların hızla doldurulması, gelişen zaafların önlenmesi önemlidir. Başta yerel yönetimler olmak üzere birçok kamu kurumunun iş yapış şekillerinde, vatandaşla ilişkilerinde ve ahlaki duruşlarında yer yer eski zaafların başlamış olabileceği kesinlikle göz ardı edilmemelidir. Kamu hizmetlerindeki zaaflar, özel bir önemle ele alınmalıdır.

Her kademede performansı denetlenen, liyakati ile ilerleyen, vatandaşı müşteri ve velinimet gören bir anlayışın, sürdürülebilir bir biçimde yerleşmesi en önemli toplumsal gündemimiz olmalıdır. Hızlı dönüşümü sağlayan merkezi hizmetkâr liderlik anlayışının, kamunun tüm kademelerinde yerleşen bir hizmetkâr devlet anlayışına dönüşmesi sağlanmalıdır. Böylece devletimizin kendi öz değerlerinden uzaklaşmadan yeniden inşa süreci, sürdürülebilir hale gelecektir. Hızla yaklaşan 2019 seçim süreci ile ülkemizin uluslararası ilişkilerde itilmek istendiği yalnızlık da bu bakışın hızlanmasını zorlamaktadır.