​GALATASARAY YILDIZINI KAYBEDENLERİN YENİDEN PARLAMA YERLERİ DEĞİLDİR!

Süleyman KORKMAZ
Tüm Yazıları
Yılmaz Vural hocamızın önemli ve etkili benzetmeleri vardır.

Yılmaz Vural hocamızın önemli ve etkili benzetmeleri vardır. Bazen güler geçeriz bazen de düşünürüz. Ancak son Galatasaray ile ilgili olarak söyledikleri onun hırsına uygun düşse de zaman ve zemine uymadı desek yeridir. Hırsına derken bir türlü bu kulüpte teknik direktör olamadı buna üzülmüş olabilir ve hiç de yadırgamam. Mesela Karabükspor’un başındaki Igor Tudor’un Galatasaray’a transferi ve bu camiada el üstünde tutulması Yılmaz Vural hocamızı yaralamış olabilir bunu da yadırgamam.

Ancak Galatasaray’ı “Ya Galatasaray sata sata arsa bırakmadınız borçlarınız bitmedi. Daha ne yapacaksınız?” türünden sözleri hiç de hoş karşılanacak türden değil. Bu konularda gerekli gereksiz herkes konuşuyor. Başkan Durmuş Özbek ve yönetim kurulu üyeleri bazılarınca ağır saldırılara da uğruyor ama Galatasaray yıldızı sönen gündemden düşenlerin parlama yerleri değil. Galatasaray arsaları satarak iflas etmez ayrıca bu yönetim borçları da öder. Her bir şeyini satan zorda darda kalan mı? Fatih Terim hocamız Bodrum’daki villasını satışa çıkarmış iflas etmek üzere denilebilir mi?

Sadece o değil tabii Galatasaray dört bir yandan saldırıya uğruyor. Rodriguez’in bonservis ödemeleri konusunda da yandı bitti mahvoldu türünden haber ve yorumlar var. Kara haberciler düşünmez mi, Galatasaray para ödemek istemese ilk taksitini neden ödemiş olsun? Merak etmeyin ikinci taksiti de yakında ödenir.

Sıkıntılar olur ve yaşanır bu her kulübün başında vardır. Galatasaray biraz daha sorunlu gibi görünse de her zaman çıkış yolu bulmuş bir büyük kulübümüzdür.

Biz Avrupa’da dik durmayı ve rakipleri üzmeyi Galatasaray ile öğrendik.

Bu arada kendisine büyük güven duyduğum Eren Derdiyok kardeşimizin sakatlık haberi bizi de  üzdü. İnşallah kısa sürede düzelir ve oynayacak hale gelir. Şu an dertli gibi olsa da yeniden ona “Derdiyok” diyebiliriz…

Aykut Kocaman’ın gelişi rötarlı olacak!

Bizim yazılarımızı takip edenler Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe’nin başına geleceğini neredeyse bütün basından daha önce gündeme getirdiğimizi fark etmiş olmalılar. Evet Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe için önemli bir isim olduğu meydanda… Haberlere bakıyorum Rıdvan Dilmen kardeşim bile kendisi gündeme bile gelmemişken Aykut Kocaman’ın isminin ön plana alınmış olmasından son derece mutlu.

Dick Advocaat kendisine yapılan sözleşme görüşmesi teklifine olumlu cevap vermemişti. Eğer devam etmek istese o da imzasını atar yeni sezonun hesaplarını bugünden yapardı. Belli ki başka bir takımı çalıştıracak ve başka bir yerle gönül bağı var ki, sezon sonunu bekliyor. O gitmeden de Aykut Kocaman hocamızın kollarını sıvayıp yeni sezon hazırlıklarına başlaması pek mümkün görülmüyor. Hesap kitap yapmak başkadır iş başında olmak başka… Bu bakımdan Aykut Kocaman hocamızın gelişi sezon sonundan önce pek olacak gibi görünmüyor.

Eğer Dick Advocaat gitme eylemini öne alırsa sadece Aykut Kocaman’a değil Fenerbahçe’ye de büyük kıyak yapmış olacak. Ancak bu seviyedeki yabancı teknik adamlar iyi profesyoneldirler sözleşmesinin son anına kadar işi pek bırakmazlar.

Kimse senin yüzüne konuşamaz Q7

Beşiktaşlıların çok sevdikleri Quaresma “Hakkımda gazetelere açıklama yapanlar gelip de yüzüme konuşsunlar” demiş belli ki çok kızmış ve alınmış ama ona deriz ki, bizim genelde insanların yüzüne karşı kötü konuşma saygısızlığımız yoktur. Bunu pek yapmayız. Seni eleştirenler ya da beğenmeyenler de açıklamalarını gazetelere yaparlar ve bunu seninle paylaşmazlar.

İşin garibi Q7’nin kime kızdığını da kendisinden başkası bilmiyor. Bu sözlerin yöneticilerden sayın Cebe’ye gittiğini iddia edenler de var başka isimler olabilir diyenler de… Ancak net olan bir şey varsa o da Quaresma’nın son derece kızgın olması ve  yüzüne söyleyecek kişiyi tokatlayacakmış gibi bir havada bulunması. Biz uyaralım dedik. Kalpler kırılsın istemeyiz…

Tayfun Korkut’un grafiği yükseliyor

 Bayer Leverkusen gibi önemli bir takımın teknik patronluğuna getirilen Tayfun Korkut büyük bir işe soyundu ve yıldızı sürekli parlıyor. Her ne kadar takımı Athletico Madrid’e elenip çeyrek finale ulaşamasa da bir Türk spor adamının Almanya’da görev yapması az şey değil. Bu bakımdan hep birlikte elimizden geldiği kadar kendisine destek olmalı ve yanında bulunmalıyız. Çünkü şu anda yurt dışında bir büyük takım çalıştıran tek Türk o

2 Nisan 1974’te Stutgart’ta doğan Tayfun Korkut, futbolcu olarak ülkemizde Fenerbahçe, Beşiktaş ve Gençlerbirliği’nde oynadı. 2012-2013 sezonunda Türk Milli takımı antrenörleri arasında yer aldı. 8 Mart 2017’den itibaren Bayer Leverkusen’in teknik direktörlüğünü yapıyor.

Başarılar dileriz Tayfun hocam…

O ARTIK AVRUPALI BEŞİKTAŞ!

Büyük futbolcular büyük maçlarda daha belirgin oluyor. İşte Quaresma’dan Talisca’ya, Aboubakar’dan Ryan Babel’e kadar Beşiktaş’ın elindeki uluslararası starlar kalitelerini ortaya koyunca zor dakikalar birden kolaya dönüverdi. Daha ilk 25 dakika bile dolmadan mali ve siyasi problemlerle uğraşan Yunanistan’ın mağrur takımı Olimpiakos kalesinde iki gol birden gördü. Olimpiakos’un fişini çekip moralini alt üst eden Talisca’nın ortaladığı topla buluşan Vincent Aboubakar’ın harika kafa vuruşu oldu. Daha sonra uzun süredir gerçek klasını ne zaman göstereceğini merak ettiğimiz Babel çıktı ortaya ve Olimpiakos’u attığı iki golle resmen şoka soktu.

Seyirci mutlu, teknik direktör Şenol Güneş gururluydu. Beşiktaş’ın büyük bir destan yazacağı maça tanık olmanın mutluluğunu yaşayanların unuttukları şey devamlılık denilen futbolcumuzun eksik yönüydü. Beşiktaş’ın gazı biraz kesip rölantiye dönmeyi planladığı anda Cishokko’un ortaladığı topa arka direkte yatarak yarım voleyi yapıştıran Tarık Elyounoussi ile skoru 2-1’e getirdi. Ancak Beşiktaş’ı esas yaralayan olay topsuz alanda yaptığı faulle hakeme yakalanan Aboubakar’ın kırmızı kartla takımını sahada eksik bırakmasıydı. Aboubakar’ın yokluğu demek sadece gol vuruşu yapacak adam eksikliği değil aynı zamanda ilerde topu ayağında tutabilecek, rakip defansı bozacak çapraz koşular yapacak adam eksikliği demekti. Bu problem oyunun geri kalan bölümünde açıkça ortaya çıktı.

Beşiktaş’ın keyfine limon sıkılmıştı adeta… Teknik direktör Şenol Güneş ne yapabileceğini nasıl planlamalar uygulayacağını hesaplamakta zorlanıyor olmalıydı. Çünkü elinden taktik tabelası pek düşmüyordu. Bereket versin gol ve kırmızı karttan sonra sesleri kesilen siyah-beyazlı taraftarlar takımlarının asıl şimdi desteğe ihtiyacı olduğunu düşünürcesine ellerinden gelenin en güzelini yapmaya çalıştılar.

Olimpiakos’un oyuncularından bazıları sinsi ve gizli fauller yaparak özellikle Beşiktaş’ın forvet oyuncularını yıldırmaya gayret gösterdiler. Hakem nedense bu art niyetli hareketleri futbolun normal seyri olarak yorumlayıp kartlarına fazla başvurmadı.

Beşiktaş maçın başında öndeyken doğru dürüst iki pas bile yapamayan komşu ülke ekibi maçın ikinci yarısında her şeyiyle tehlikeli oldu. Kornerden bile beraberlik sayısına ulaşmaya çalıştılar. Oğuzhan Necip ile değişene kadar takımının en fazla koşan mücadele eden ve yüreğini ortaya koyan yerli adamıydı.

Kara Kartal turu geçip zor bir işi başarırken bunda en büyük pay sahibi olarak özellikle ikinci yaptığı kritik kurtarışla kaleci Fabri oldu. Beşiktaş’ı en sıkıştığı anda Ryan Babel inanılmaz güzellikte bir gol daha atarak Olimpiakos’un umutlarını çöpe attı. Bu gol Kartallar’a umut aşılamakla kalmadı para ve şöhret de kazandırdı. Babel’in golüne Talisca’nın pasında Cenk Tosun’un akıl dolu vuruşuyla skorun 4-1 olması gecenin güzelliği ve zarafetiydi. Bu golle komşu veda ederken Beşiktaş Avrupa’da devam dedi.

 Beşiktaş’ın dün kötüsü yoktu. Bütün Kartallar yüreklerini ortaya koyup bu büyük zafere imza attılar.

Hepsini kutluyoruz… Hepsini alkışlıyoruz ve bağrımıza basıyoruz.

Çünkü o artık Avrupalı Beşiktaş.