Bildiğiniz gibi FETÖ'cülerin ilk hedefi Yunanistan'a kaçmak.
Çünkü orada korunuyor, kollanıyorlar. Anlaşılan 2-3 bin kişilik bir kitle haline de geldiler. Son olarak Amerikan vatandaşı 3 FETÖ'cünün Yunanistan'a gidip kapıdan alınmadığı haberlerini okumuşsunuzdur. Belli ki özel görevli olarak gitmişlerdi. Organizasyon için. Zaten kendileri de kaçaklara ev almak için geldiklerini açıklamışlardı. Bu olayda asıl soru "Yunanlılar bu üç kişinin FETÖ'cü olduğunu nasıl anladılar da kapıdan geri çevirdiler?"
Türkiye geçmişte de benzer süreçlerden geçmişti. 12 Eylül zamanı yasa dışı örgüt üyeleri, sonrasında PKK'lılar hep aynı yöntemi kullandılar. Avrupa'da her zaman yaptığı gibi onları alıp kabul etti. Şimdi de FETÖ'cüler. Ama kişisel olarak tanıdığım insanlardan bildiğim, o zamanlar bu durum fena halde kullanılıyordu. En yaygın olanı hiç alakası olmadığı halde, "Ben solcuyum" deyip siyasi ilticada bulunmaktı. Asıl amaçları tabii ki oralara kapağı atmaktı.
Türkiye bu durumu bilmiyor muydu? Biliyordu, çok da önemsemiyordu. Çünkü oralara iltica edip yerleşenler yasal sınır olan 4 yıl aşıldıktan sonra yaz tatillerini Türkiye'de geçirmeye başlıyorlardı. Bayramlarda gelip büyüklerinin elini öpüyorlardı. Zaten Türkiye'de aranmaları olmadığı için çok da rahattılar. İltica ettikleri ülkelerde kimse onlara "Yahu kardeşim, arandığını söyleyip bize kaçtın. Tamam. Ama bu tatil nereden çıktı?" demediği için bu durumda hatırı sayılır bir kitle oluştu.
Hatta örnek vermem gerekirse, bir gazetede taşeron şoför olarak çalışan bir tanıdığım "Siyasi mülteci" olarak bir Avrupa ülkesine yerleşti. Hiç bir alakası da yoktu. Tek yaptığı gazetenin zaten ortalıkta dolaşan antetli kağıdına bir yazı yazmıştı ve iltica başvurusunda kullanmıştı. Sonrasında Batılılar bu işe uyandılar mı, bilmem. Ama keşke uyanmamış olsalar. Hiç olmazsa biraz garip bir yöntemle de olsa terör bağlantısı olmayan birileri de kendine yeni hayat kurmuş oluyor böylece.
Şimdi acaba aynı yöntem FETÖ konusunda da kullanılıyor mu, diye aklıma takıldı. Eğer kullanıyorsa, bu Yunanlılar kimin FETÖ'cü olduğunu kimin FETÖ'cü olmadığını nereden biliyor? Belli ki ellerinde bir bilgi bankaları var. Veya daha önce kaçan FETÖ'cülerden referans alıyorlar. "Ben FETÖ'cüyüm" diyen kaçağın adını alıp daha önce kaçmış tescilli FETÖ'cülere mi soruyorlar? Muhtemelen öyle yapıyorlar. Bu arada FETÖ'cülerin hepsinin birbirini tanımadığı, hatta hiç bilmediği durumlar da var. Acaba bir şekilde bir Ege adasına geçmiş olan Suriyeli veya Afgan mülteci "Ben FETÖ'cüyüm" dese ne yapacaklar? Öyle ya bu örgüt dünyanın her yerinde var. Ben size söyleyeyim eğer ben vatandaşlarımı tanıyorsam Yunanistan arada fena halde kazık da yiyordur.
Hayatınız kaç para ediyor?
Adamlar sizin bütün verilerinizi kaydedip saklıyor. Sonra bunu parayla satıyor. Yani sizin hayatınız, alışkanlıklarınız, dostlarınız birilerin sattığı "Ürün" haline geliyor. Anlayacağınız harcanıyorsunuz.
Facebook skandalının ne olduğunu anlamak istiyorsanız, işte tam da yukarıdaki paragrafta anlattığım gibi. Sizin nerelere gittiğiniz, kimlerle arkadaş olduğunuz, hangi sitelere girdiğiniz dostlarınız, aileniz hep veri olarak saklanıyor. Sonra aklı evvelin biri de çıkıp bunlardan karakter tahlili yapıyor. Sizin hangi partiye oy verdiğinizi veya verebileceğinizi belirliyor.
Gerçi bu Türkiye'de bu iş için öyle analizcilere falan ihtiyaç yok. Herkes zaten bir sembol veya sözle ne olduğunu belirtmeye meraklı. Ancak rengini belli etmek istemeyenler için böyle bir tehlike olduğu da gerçek.
O yüzden bir anlamda kişisel DNA'nızı başkalarının eline vermiş oluyorsunuz. Organ ticareti artık eskide kaldı. Şimdilerde kişisel veri ticareti var. Ona göre dikkat edin.