RADİKAL ÖNLEMLER...

Osman ATAMAN 21 Nis 2016

Osman ATAMAN
Tüm Yazıları
İnsanız. Kaybettiğimizde yerine yenisini alamayacağımız şeylerin başında zamanı ve sağlığı da içeren hayatımız var.

İnsanız. Kaybettiğimizde yerine yenisini alamayacağımız şeylerin başında zamanı ve sağlığı da içeren hayatımız var. Ve biz, başta İstanbul olmak üzere kentlerimizde hayatımızı riske eden trafik akrobasisi içinde, her gün saatlerimizi gereksiz yere yitirmekteyiz. Kenti köyden ayıran en önemli özellik düzenli bir kalabalık, organize bir hayat olması gerekirken bugün kentlilik ‘çilesinin’ temel işkencesi trafik sorunu olmuştur. Bu konu etrafında biraz değişik bakışlar geliştirmeye çalışalım mı? İstanbul’da yaşayan ve ortalama bir gelir düzeyine sahip normal bir vatandaşımızın, bir öğrencimizin günde 1 saatini gereksiz yere, fazladan trafiğe harcadığını düşünelim. İstanbul nüfusundaki bebeklerin, çocukların, yatalak ve yaşlıların bir kısmını hesaba koymalayım. Her gün 9 milyonluk bir nüfusun 1’er saatlik zaman kaybıyla toplamda yitireceği zaman 9.000.000 saat etmektedir. Aydaki ortalama iş gününün 22 olduğunu hesaplarsak, Aylık çalışma saatini yuvarlayarak 180 saate çıkartsak, günlük gereksiz zaman kaybı 50.000 çalışma ayına karşılık gelmektedir. Bu zamanı asgari ücret üzerinden  ( 600 TL/ay) fiyatlandırdığımızda trafiğin yok ettiği zamanın değeri günde 30.000.000 TL’lik bir rakama ulaşmaktadır. Bu ne demektir? Her ay 22 çalışma gününde aynı kaybın tekrarlandığı düşünüldüğünde 660.000.000 TL/ ay üzerinden yıllık kayıp 7.420.000.000 TL olarak karşımıza çıkmaktadır. Ve unutmayınız bu sadece vatandaş başına kaybedilen 1 fazla saat içindir..

Keşmekeşe dönen ve ilerlemeyen yol yığını içinde sarfedilen ve Türkiye’ye ithal ürün olarak giren petrol ürünlerinin maliyeti hakkında ne söylenebilir? Ve trafiği boğan araç filolarının yıpranma, aşınma payları ne gibi bir ilave maliyet eklemektedir? Trafikte kilitlenen, birbiriyle kornalaşan, hırlaşan, inip yaka paça birbirine zarar vermeye çalışan..Bu hissiyatı ile giderek daha ‘rahatsız’ bir psikoloji taşımaya başlayan ve ‘hastalanan’ bir topluma dönüşmenin maliyetini ise nasıl hesaplayabiliriz? Evinde bu stresi eşine ve çocuğuna yansıtan, bu konudan kaynaklanan ilave psikolojik yüklerle huzuru kendinden başlayarak kaybeden insanların nasıl sağlıklı bir toplum ve gelecek inşa edebileceğini söylemek mümkün olacaktır? Hangi açıdan bakarsanız bakınız..Araçların amortismanı, tüketilen yakıtın fazlalığı, yitirilen zamanı ele alırsanız alın..Sadece İstanbul’da trafikten kaynaklanan yıllık ekonomik kaybı hiç kimse 10.000.000.000 USD ( On milyar Amerikan Doları) / yıl altında bir meblağ olarak söyleyemez. Bu meblağın yanına toplumun ruh sağlığı ve huzursuzluk maliyetini de eklerseniz işin içinden nasıl çıkarsınız?

Trafik sorunu işte budur! Acilen ve en radikal önlemlerle ve hiçbir kesimin ‘özel’ durum ve taleplerine bakmaksızın tamamen ‘genel’ hedeflenerek çözüme kavuşturulmalıdır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bugüne dek ‘ulaşım’ konusunda iyiniyetli ve yoğun çalışmalar yaptığı bir gerçektir. Konunun sadece Belediye bütçesi ve kamu kaynaklarıyla çözüme ulaşmasını beklemek asla doğru değildir. Merkezi idarenin de katkısı ile trafik sorunu çoklu yıllara dayanan bir planla değil 3-5 yıllık bir dönemde belirli bir feraha kavuşturulmalıdır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mimar Dr.Kadir Topbaş’ın bazı sözlerini, tarihleriyle hatırlatmak isterim; ‘…Başta raylı sistem yatırımları olmak üzere büyük maliyet gerektiren projeleri hayata geçirebilmemiz için bütçemizin bu rakamın en az iki katı olması gerekiyor. Bütçemizin yeterli olmaması nedeniyle, artık kendi öz kaynaklarını zorlayarak yatırım yapan bir yönetim anlayışını geride bırakıyoruz. Bunun yerine yüksek maliyet gerektiren projelerde yap-işlet modelini hayata geçireceğiz’ ( 26 Ocak 2006 ) ‘2011 sonuna kadar 15 milyar dolar gerekmektedir. Hükümetten destek bekliyoruz..( 2 Ocak 2007 ) ‘ Bütçemizden yatırıma ayrılan payın % 60’ı ulaşıma gitmektedir. ( 21 Mart 2007 ) Ulaşım sorunun hukuki çözümü için Ankara’nın desteği şarttır. Ancak kaynak sadece Hükümet ve Büyükşehir kaynaklarından değil, İstanbullu ile gerektiği oranda yerli-yabancı özel sektörden sağlanmalıdır. Acı, acil ve radikal önlemler önerilerim ve ekonomik yöntemleri nelerdir?

1-Her İstanbulludan bir kereliğine mahsus 1200 TL ‘Ulaşım Vergisi’ tahsil edilmeli, bunu ödemeyenlere belediye hizmetlerinden su başta olmak üzere bazı yaptırımlar uygulanmalı, bu vergi yoluyla yaklaşık 18.000.000.000 TL’lik kaynak sadece ulaşım altyapısında kullanılmak üzere kasaya konulmalıdır.

2-İstanbul Deniz Otobüsleri A.Ş. , İETT görev alanları ve sınırları yeniden belirlenerek önce borsaya kote edilmeli daha sonra tamamen özelleştirilmeli, ancak kamu denetimi ve yönlendirmesiyle ilgili özel düzenleme yapılmalıdır.

3-İstanbul Ulaşım A.Ş. ( metro ve raylı sistemler) belirli bir yatırım ve iş planı doğrultusunda yatırımcıya ve işletmeciye açılmalıdır.

4-İspark tarafından başlatılan ‘otopark’ yatırımı çalışmaları ulusal veya uluslararası yatırımcılarla sonuç aşamasına getirilmelidir.Kent içindeki otoparklar , kenar alanlardakinden mutlaka görünür şekilde pahalı olmalıdır.

5-İstanbul’da toplu ulaşım araçlarının ve yatırımlarının artışı paralelinde minibüsler tamamen trafikten çekilmeli, bunların sahip ve çalışanlarının  ortaklaşa ‘halk otobüsü’ işletmecisine dönüşü özendirilmelidir.

6-Telefonlu taksi durakları düzenlenmeli, hepsi merkezi bir çağrı sistemi üzerinden 24 saat hizmet verecek  (yabancı dilde de çağrı alabilecek şekilde) hale getirilmeli, yollarda akan taksiler yapılacak ceplerde bekletilmeli, taksi sayısı azaltılmal , korsan taksi engellenmeli, tarife ise mutlaka 2 katına vs çıkartılmalıdır.

7-İstanbul’da dolaşan İstanbul veya harici kent plakalı araçların taşıt vergisi en az 3-4 kat arttırılmalıdır.

8-Toplu ulaşım araçlarına belirli kotalarda ve özel noktalardan yakıt indirimli satılmalı, özel araçlara satılan yakıt İstanbul’da daha da pahalı hale getirilmelidir.

Bu konuya devam edeceğiz.