MATEMATİK ÇUVALLATIR!

Murat BAŞARAN 04 Ağu 2016

Murat BAŞARAN
Tüm Yazıları
Bütün hesabını sayılara, uzunluğa ve ağırlığa göre yapanlar tarih boyunca hep çuvallamıştır.

Bütün hesabını sayılara, uzunluğa ve ağırlığa göre yapanlar tarih boyunca hep çuvallamıştır. Çünkü Sultan Alpaslan’ın üzerindeki beyaz kıyafeti işaret ederek, “İşte kefenim. Ölürsem şehidim.” haykırışının tesirini desibelle mi ölçeceğiz? Veya Malazgirt’te bir tarafta 20 küsur bin, diğer tarafta 70 küsur bin asker varken, siz hangi tarafa oynarsınız kurtlar sofrasında?

Matematik çuvallar… “Koskoca Amerika…” derken, ipten kazıktan kaçmış bir insan topluluğunun, bugün mikrodalga fırın kullanma kılavuzunda “kedi kurutulmaz” yazmak zorunda kalmış çocuklarını kastettiğinizi bilmiyorsanız, bir cesametten bahsettiğinizi sanırsınız. İçi kof bir kütük hâlbuki… Uzak bir kıtada zulümle kurdukları devletlerinde ahkâm kesen içi boş bir kütük… Kahramanları yoktur. Onun için uçan-kaçan börtü böcek kahramanlar uydururlar çocuklarını avutmak için. Şimdi siz Ulubatlı Hasan’la Spiderman’ı nasıl karşılaştırabilirsiniz?

Biri devasa heybet. Öbürü t-shirt deseni… Ya Avrupa? Kendi aralarındaki savaşlara ve sebeplerine bakın? “Cesur Yürek”i hatırlıyor musunuz? Ortaçağ Avrupa’sının ilk gece hakkını? O rezil çağı kapatan kim? Velhasıl bize gelip de tokat yemedikleri vaki değildir. Yahut gitmek zorunda kalırsak, çekeriz kulaklarını… Kaldı ki, Avrupa’nın bütün hücrelerine nüfuz etmiş vaziyetteyiz. Fransa’da Cezayirli kardeşlerimiz var misal… Üreyemeyen, bireysel olarak da, yönetimsel olarak da iktidarsız bir Avrupa’nın “diline vurmuş” iddialarını ciddiye mi alacağız? Neden milyonlarca Türk Avrupa’nın çeşitli yerlerine işçi gidip patron oldu? Türkler orada üreyebilirken, kendileri çocuk yerine kedi- köpek bakarken, demografik sayıların doğru mu olduğunu sanıyorsunuz? Hücrelerine kadar Avrupa’dayız. Matematik zaten çuvallar… Sayılara hem güvenmeyin, çoğu yanlıştır… Hem bizim tarafta iki kere iki helikoptere çatıdan kafa tutmaktır.

Biz uzaya gidemedik… Aptal mıyız? Yoo… Gitmedik. Gitmeye değer bulmadık kısa ömrümüzde. Ölünce gideceğimizi biliyoruz. Yaşadığımız “an”ın kıymeti, bi bardak demli çayın sohbetle çarpıldığında ortaya çıkan muhabbet gücü, tevekkül, sabır, bizde matematiğe dâhil kavramlardır.

Selam verir Ahmet, alırız, sırtını da sıvazlarız, vurmayız yüzüne Moiz olduğunu… Bazı gâvurcuklar Türk gözükür, Müslüman gözükür kaç asırdır aramızda; görüntüye itibar ederiz. İnancımız öyle. Ve aleykümselam deriz. Fakat hainlik için fırsat bekleyenlerin çetelesi tutulur derin bir yerlerde. Kendini güçlü bizi zayıf zannedenlerin hangisi ne yapabildi bugüne kadar? Ve ne yapabilir? “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe” diye haykıran binbaşının sesi var ya… O ses değil… O sayha… Düşmanın aklını alır. Kurşuna yolunu şaşırtır…

Ölçülemez. Toplanamaz. Çarpılamaz. Serdengeçtileri hatırlayın… Karşısına üç-beş kâfir çıktığı zaman, kılıcını sıyırmaya ar eden serdengeçtileri… Tokat ne güne duruyor? O Türk’ün… O Müslüman Türk’ün tarihte kaldığını zannedenler çok yanılırlar… Top mermisini kucaklayan Seyit Onbaşı ile Binbaşı Dedebağı arasında ne fark var? Ya da Ömer Halisdemir, Yavuz Selim’in askeri miydi?Darbenin gerisi varmış. Hatırımız kalır eğer yoksa… Başkomutanın dediği gibi… Bütün etapları toplayıp öyle gelin…Size biraz matematik öğretelim. Ölünce doğacağına inanan bir milleti kızdırıyorsunuz, demedi demeyin.