Ve PKK'nın elindeki İsveç tanksavarı.
Ve PKK’nın elindeki İsveç tanksavarı.
Fotoğraftaki anıt İsveç Stockholm’de... Sergelstorg-Sergel Meydanının hemen yakınındaki Sergelgatan yani Sergel Caddesinde. Bu alan bizim Taksim meydanı gibi bir yer, çok işlek ve çok kalabalık. Her gün on binlerce İsveçli bu anıtın önünden geçiyor. İsveçli ünlü sanatçı Carl Fredrik Reutersvärd tarafından tasarlanan ve sanatçının dünyaca tanınmasında hiç şüphesiz büyük katkısı olan eseri Non Violence-Şiddetsizlik Anıtı bütün öznelliğiyle orada öylece duruyor. Anıtın adı Non – Violence... Yani “Şiddete Hayır”, “Şiddete Karşıyız” gibi anlamlara karşılık geliyor.
Anıtın açılışını ise 1995’te İsveç ve Avrupa için çok anlamlı bir isim yapmış. İsveç veliaht prensesi Crown Princess Victoria H&M. Zarif prenses nadide bir kişilik.
Anıt ise; "İsveç halkının şiddet ve şiddete karşı duruşunu/yaklaşımını" ifade ediyor. İsveç toplumu bu anıtla; “Şiddet ve ürettiği kana karşıyız” fikrini sembolleştirmiş. Bununla birlikte İsveç’te, İsveç’in yaptığı silah ticaretinin çok ciddi siyasi ve toplumsal tartışmalara neden olduğu da biliniyor.
İsveç ve İsveç insanı dünyanın en medeni toplumları arasında olduğunu ifade ve iddia ediyor. İsveç toplumunun refah ve kültür seviyesinin yüksekliği de çok bilinen bir gerçek.
Peki o zaman İsveç'in refah seviyesine katkı yapan silah ticaretinin ve ölüp duran insanların kanı, İsveç'in refah ve kültür (!) toplumunun menfaatlerine ne kadar hizmet ediyor?
İsveç’in silah ticareti, kan kusan silahları, İsveç’in inandığını iddia ettiği değerlerle, en işlek caddelerinden birinin ortasına diktiği “Şiddete Hayır anıtıyla” ve nadide veliaht prensesiyle ilginç bir tezat ve acınası bir ironi oluşturmuyor mu?
İsveç için kazanç mı öncel, ilkeler ve değerler mi?
Kan üzerinden İsveç ve İsveç insanının refah seviyesinin yükselişi!
Peki ya İsveç'in ürettiği silahların terör örgütlerinin (PKK'nın) elinde ortaya çıkmasına ne demeli?
İsveç yapımı bu silahı PKK'ya kimin verdiği 'şimdilik' bilinmiyor. İsveç'in bu işin neresinde olduğu da. Ancak yüksek teknoloji ile insanların kavrulmasına neden olan bu silahı üreten de satan da İsveç.
Açıkçası DEAŞ'la mücadele ediyor maske ve mazeretiyle Batı dünyasının hedef ve menfaatlerine hizmet eden, asıl hedef ve maksadı Ortadoğu'yu fesada boğmak olan ve Türkiye'nin üniter yapısını hedef almış ve on binlerin kanı eline bulaşmış PKK ile İsveç'in arasındaki bağ çok merak ediliyor.
*
Burada bir yanıta ihtiyaç var.
İsveç hangi şiddete karşı?
İsveç hangi şiddeti destekliyor?
İsveç toplumunun bastırılmış şiddet duygusunun en büyük evrensel destekçisi İsveç Silah Sanayisi..
1986 yılında elim bir siyasi suikasta kurban giden İsveç’in eski başbakanı Olof Palme’nin cinayeti ile ilgili 30 yıldır yapılmış olan belgesellerin bir yerinde mutlaka İsveç Silah Sanayisinin ve dolayısı ile İsveç Derin Devletinin adının geçtiğini, bilmem fark ettiniz mi?
30 yıldır aydınlatılamayan!
Ya da aydınlatılmayan!
İsveç eski başbakanı Olof Palme’nin cinayetinin arkasında hangi karanlık güçler vardı?
Bugün Ortadoğu’da akan kanın ve gözyaşının ve yitip giden milyonlarca hayatın nedeninin hangi odaklar olduğunu da, kimlerin bu işten nemalandığı da anlamak çok zor değil.
Ortadoğu’nun kanlı kumlarının altından akan lağımların nasıl bir silah hurdalığına dönüştüğünü de...
“Batı toplumunun hedef ve menfaatleri” adı altında Batı toplumunu kana ve sömürüye ortak eden, nemalanan ve nemalandıran, bu nemalandırma üzerinden Batı toplumlarını sömürüye ortak eden, yöneten, yönlendiren, güden ve avutan güç odakları ve ruhban zihniyet yoluna emin adımlarla yürümeye devam ediyor.
Ama durun lütfen!
Dikkat edin.
Burada artık bir bitiş var.
Batı’ya dair bir bitiş!
İsveç’e dair...
İnandıklarını iddia ettikleri değerleri kendi elleriyle bozguna uğratarak bitiyorlar. Hani insan haklarına, özgürlüğe, barışa, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne inanıyordu İsveç ya da Batı.
Batı’nın “terörle, radikalizmle, DEAŞ’la mücadele ediyoruz maskesiyle...” Ortadoğu’da giriştiği dizayn sadece Ortadoğu’yu bozguna uğratmadı. Aynı Batı inandığını iddia ettiği değerleri de bizzat kendi elleriyle bozguna uğrattı. Para kazandığı kan silahlarıyla, kardeşi kardeşe kırdırarak bozguna uğradı.
Bugün sığ menfaatler uğruna insanlığı bozguna uğratan Batı’nın at sürücüleri, benzer şekilde Batı toplumlarını uyutmaya devam ediyor.
Adı geçen odaklarının çıkarlarına hizmet ettiği için PKK gibi kan içiciler de artık şirin birer evlatlığa dönüşmüş durumda. Uyumakta olan Batı toplumları ise bunları kucaklıyor, içselleştiriyor.
İşte böyle böyle sadece Batı değil, medeniyeti de çöküyor.
Meraklanmayınız.
Mutlaka görülecektir.
*
Güç odaklarının karanlık yapıların ne yaptıklarını anlamlandırmak zor değil.
Zor olan bu sömürü ve kanda Batı insanının nerede durduğudur.
Ne dersin İsveçli?
Silah üzerinden bir avuç kan mı, bir bahar ömür mü?
Stockholm’de barış tellallığı, bizim buralarda kan tüccarlığı...
Farkında mısınız bilmem ama.
Bir elde para var, öbür elde kan!
Ortada da kan içmeye yemin etmiş size ait silahlar!