Menkulleştirme, yoğun olarak bankacılık sektörüne dönük tavsiye niteliğinde düzenleme önerilerinde bulunan Basel Komitesinin ilk uzlaşı sonrası gündeme gelmiştir. Basel Komitesinin tavsiyesi bankaların portföylerinde bulunan varlıkların likitleştirilmesi ve riskten sakınmayı (hedge) hedeflemiştir.
Bu tavsiyeyi içeren uzlaşıdan sonra global ölçekte menkulleştirme yaygınlaşmıştır. Riskten sakınma amacı ise zaman içinde saptırılarak spekülatif reyting şirketlerinin AAA reytingleriyle toksik bir türev silsilesi halini almıştır. Zincir ancak küresel finans krizi ile kırılmıştır.
Son günlerde BDDK’nın 1 yıl içinde ihraç edilmiş olması kaydıyla bankaların varlığa dayalı menkul kıymet yatırımlarının risk ağırlığını “%0” kabul etmesi bu küresel tecrübe nedeniyle tartışma konusu olmuştur. Risk ağırlığı kavramı gene Basel ile belirleyici nitelik kazanmıştır. Buna göre riskli varlıklar, türlerine ve teminat yapılarına göre risk ağırlığına tabi tutularak bulunması gereken özkaynak tutarının hesaplanmasında temel değişkeni oluşturur.
Küresel kriz tecrübesinde AAA reyting sıfır risk ağırlığı sonucu veren bir spekülasyondu. Sonuçları önemli oldu. BDDK’nın istisnasını eleştirenler bu tecrübe nedeniyle endişeli olmakta haklıdırlar. Fakat küresel krizde asıl mesele varlık teminatlı veya varlık dayanaklı menkul kıymetlerin ikincil-üçüncül türevlerinin sistemi toksikleştirmesi ve kredibilitesi düşük olan eşikaltı borçluların temel unsur olduğunu göz önünde bulundurmak gerekir. Türkiye’de sıkı para politikalarıyla bir yıl içinde eşikaltı kredi üremeyeceği ve sığ olan sermaye piyasalarında türev toksikleşme oluşmayacağı açıktır. Aynı zamanda gayrimenkul teminatlı nakit akışları zaten nakit teminatlı kredilerin risk ağırlığından sonra en düşük (konut) olandır. Bunun yanında en düşük takip oranı konut kredilerindedir. Bu bakımdan risk ağırlığının düşük olması olağandır.
BDDK uygulamasıyla bu tür varlıklara bir yönüyle reyting atamaktadır. Diğer yönüyle Hazine bonosu muamelesi yapmaktadır. Konu bu bakımlardan hayli ilginçtir. Düzenleyicinin reyting etkisi önemli bir enstrüman olarak kullanılabilir. Bunu aklımızın bir tarafına yazalım. Kamu ihracı seviyesinde düşük risk ağırlığı uygulanması ise zorlayıcıdır. Gene de bu tasarruf yanlış olmuştur denemez. Çünkü ihraçlar haircut tabir edilen ilave bir dayanak marjiniyle gerçekleştirilir. Gene de bu bakımdan kamu ihracı niteliğine tam sahip olduğu düşünülemez.
Uygulama bankaların likiditesi ve sermaye piyasalarının gelişimi açısından belirleyicidir. Aynı zamanda TCMB’den yapılacak borçlanmalarda teminat niteliğiyle iskonto imkânı sağlaması önemlidir. Aksi takdirde likidite ihtiyacını sağlamak üzere bankalar kamu ihraçlarına yatırım yapmak durumundadır. Bu para piyasasındaki tek etkinsizlik örneğidir. Bankaların kamu varlıklarına yatırım yapması aslında kamu ihraçlarının banka marjini kadar etkinsizleşmesine yol açmaktadır. Bu bakımdan dışlama etkisi sorunu da ortaya çıkmaktadır. Uygulama bu sorunu da aşmaktadır. BDDK uygulanabilir bir adım atmıştır. Tek risk teminat varlıkların konut kredisi kullandırım sınırı artı haircut üzerinde değer kaybetmesidir ki bu kolay kolay karşımıza çıkacak bir risk değildir.