İyi uçuşlar Türkiye'm...
Tarih kitapları Osmanlı İmparatorluğu'nun 600 yıl hüküm sürdüğünü yazar. Yedi iklim, üç kıtada hüküm süren bu imparatorluğun yıkılmasından sonra yerine, halen toprakları üstünde, bayrağı altında hür yaşadığımız son Türk devleti Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.
Yıkılmış, harap ve perişan olmuş ve de çok daralmış bir toprak parçasına sıkışıp kalan bu devletin kuruluşunun mayasında önce devlet veya devletçilik anlayışı vardır. Çünkü, ne gelişmiş bir sanayi, ne de ayakları üstüne basabilen bir özel sektör söz konusu değildi.
Anadolu üzerinde kurulan bazı medeniyetlerin adlarını önce (Eti)ler, (Akat)lar gibi mahallelere verirken, sonrada (Sümer)bank, (Eti)bank gibi bazı devlet kuruluşlarına vererek devletçilik adına ilk adımlar atılmış.
Fakir halk için ayakkabı veya patiska üreten, yeraltındaki madenleri gün yüzüne çıkarmak isteyen bu gibi kuruluşlar varlıklarını uzun yıllar kar etme kaygısından uzak sürdürmüş. Çok zaman sonra da akıllı bir adımla özelleştirilip, devlete yük olmaktan çıkarılmışlardır.
Devlete yük olan her kurum ve kuruluş özelleştirilerek en doğru iş yapılır kanaatindeyim.
Adının başında "Devlet" ibaresi bulunan, fakat tam tersi para kazanan ve kar eden kurumları ne yapacağız diye sormak lazım. Yani, adında 'devlet' var diyerek Devlet Su İşlerini veya Devlet Malzeme Ofisi'ni hiç mi hiç kastetmedim. Çünkü, bu kurumlar hep zarar ediyor, asla da bir kuruş para kazanamıyor.
Ben sözü, adı 'Devlet' ile başlayan Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü'ne
(DHMİ)'ye getirmek istiyorum.
Bu devlet kurumu, son yıllarda Kurumlar Vergisi rekortmenler listesinde sürekli ilk onda yer alıyor.
Bu kurumun 2000 yılı öncesi yıllarca, değil kar etmek, devletin sırtına yük olduğu
bariz bir gerçek. Ne zaman ki özelleştirme furyası başladı, bu kurum için önce milyon dolarlar son yıllarda da milyar dolarları telaffuz etmeye çabuk alıştık.
Ak Parti, ANAP'ın ve Turgut Özal'ın özelleştirme mirasına sıkı sıkı sarılarak en doğru olanı yaptı. 2000'li yılların ilk yarısında her konuda olduğu gibi havacılıkta da radikal reformlar yapıldı.
Uçak yakıtından alınan ÖTV'nin bir gecede kaldırılması sektörü şaha kaldırdı. Şalvarlı, kasketli ayağı çarıklı Anadolu halkı da uçağa binebilmenin engin hazzını yaşadı. Uçaklar doldu, seferler arttı. Başta THY olmak üzere şirketler yeni uçak alıp filolarını büyüttüler. Devrin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım her Türk vatandaşının ömründe bir kez olsun uçağa binebilmesi gerektiğini belirterek şiarını tarihe şöyle yazdı: Hava yolu, halkın yolu olmuştur. El hak doğrudur ve böyle de olmuştur.
Havaalanları da dolup taşınca "Yap-İşlet-Devret" şeklinde özelleştirme ile özel sektörün önü açıldı. Bu durum mal sahibi olan DHMİ'yi vergi rekortmeni yapıp, dev bir holdinge çevirdi.
İstanbul Atatürk, Antalya, Ankara, İzmir, Dalaman, Milas-Bodrum, Alanya gibi alanlar
özelleştirildi. Savunma Sanayi Müsteşarlığı'na ait olan Sabiha Gökçen de aynı şekilde
özelleştirmeden nasibini aldı.
Gelin görün ki, en büyük ve en çok kar getiren havalimanlarının sayısı iki elin parmakları kadar. Fakat ülkemizde DHMİ'ye ait çok sayıda havalimanı var.
Bunların da tez zamanda para kazanan yerler olması gerekir.
Özelleştirmeleri yöneten DHMİ, ve Genel Müdürü Orhan Birdal bu işi Funda Ocak'a emanet edip büyük başarılara imza atmıştır. Binali Bey, bu ekipten Orhan Bey'i müsteşar yardımcısı olarak taltif ederken, Başbakan olunca da Funda Hanım'ı da DHMİ'ye TC tarihinin ilk kadın genel müdürü yaparak onurlandırdı.
Bu efsane ekibin önemli bir ismi şimdilerde Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan. Yol arkadaşı Habip Soluk'un vedasından sonra, Suat Hayri Aka ve Özkan
Poyraz gibi parlak isimlerle ulaştırma misyonu iyi bir vizyonla yola devam ediyor.
Bu başarılı ve devrimci ekibin, elbette bir gecede olmaz ama, makul bir sürede askeri alanlar hariç bütün havaalanlarını ve havalimanlarını özelleştirmesi neden olmasın. İnanıyorum ki, bu tesisler özel sektörde daha az personel ile kar edecek ve devlete daha da çok para kazandıracaktır.
DHMİ elindeki bu varlıkları kısa sürede özelleştirebilir, fakat kendi kurum olarak kalabilir. Mal sahibi ve denetleyici olarak kalıp işletmecilikten çıkabilir. Yeni göreve gelen DHMİ Genel Müdürü Funda Ocak, bu konuda neler yapılabileceğini çok iyi bilen birisi olarak acaba neler düşünüyor. Bakanına ve ekinin doğal lideri başbakana bu konuda nasıl bir dosya hazırlayabilir, doğrusu çok da merak ediyorum.
Önemli olan devletin daha çok kazanması ise, bundan daha iyi bir yol yok. Kaldı ki, özel sektör devraldığı yerlere çok yatırım yapıyor ve halka iyi hizmet vermek için büyük çaba sarf ediyor. Zaman zaman bazı şikayetler gelse de, devlete göre daha iyi imkanlarla çalıştıkları için hizmet kalitesi artmaktadır.
Bir dönem rafa kaldırılan "Her ile bir havaalanı" yapma misyonu şimdilerde hayata geçmiş gibidir.
Avrupa'daki bazı ülkelerde olduğu gibi, bu işe belediyeler de talip olabilir. Yerel dinamikleri harekete geçirecek ve rekabet ortamı yaratacak bu girişimlere sıcak bakılacağını ve bu işlerin hükümetin mantığı ve programıyla kesinlikle ters düşmeyeceğini düşünüyorum.
Konuyu tartışmanın zamanı çok geçmeden, tüm paydaşlarla görüşlerimizi yüksek sesle dile getirebilmeliyiz.
İyi uçuşlar Türkiye'm...