Türk sivil havacılığına yabancı şirket girişlerinin hız kazanması, yeni yerli şirketlerin kurulması ve uçak sayısının da artması MRO (Maintenance, Repair and Operations) diye adlandırılan uçak, motor ve *komponent (bileşen) bakımı ve onarımı alanında faaliyet gösteren şirketlerin varlık nedeni oldu.

Türkiye’nin ilk havayolu şirketi olan Türk Hava Yolları bünyesindeki Teknik Müdürlük Yeşilköy’deki tesislerinde 1957 yılında uçak bakım ve onarımı yapmaya başladı. THY Teknik, 1959 yılında, Türk Hava Kuvvetleri’ne ve yabancı uçaklara bakım yapabilmek için Loocheed International ile iş birliği anlaşması yaptı ve 1960 yılında pistonlu ve turboprop uçakların bakım onarım ve revizyonlarını yapacak kapasiteye ulaştı. 1963’e gelindiğinde ise bakım atölyeleri; gövde, motor ve aksesuarlarının her türlü bakım, tamir, tadilat ve revizyonlarını uluslararası sivil havacılık düzenlemelerine uygun olarak yapabilecek düzeye geldi.
1973 yılında FAA, (Amerikan Federal Havacılık İdaresi), 1996’da da Avrupa Birliği Ülkeleri Ortak Havacılık Otoritesi’nden (JAA) “Ortak Havacılık Kuralları (JAR)” sertifikası almayı başardı. 23 Mayıs 2006 tarihinde yüzde 100 hissesi Türk Hava Yolları A.O.’ya ait olan; Türk Hava Yolları Teknik A.Ş (Turkish Technic) unvanıyla yeni bir şirket kuruluşu gerçekleştirildi.
İlk genel müdürlüğe de THY Teknikten Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Uçak Mühendisi Yusuf Bolayırlı atandı.
2009’da motor bakımı için Pratt & Whitney ile ortak girişim olan Turkish Engine Center(TEC) şirketini kuran
THY Teknik, 2010 yılında Havacılık Bakım Onarım ve Modifikasyon (HABOM) projesini hayata geçirerek TAI (Turkish Aerospace Industries) ile ortak girişim olarak Turkish Cabin Interior(TCI) adlı şirketle uçak mutfak ekipmanları üretmeye başladı.
Collins Aerospace ile ortak kurulan Turkish Nacelle Center(TNC) (Nacel, uçak gövdesinden ayrı ve motor, yakıt ya da donanım gibi ekipmanlar taşıyan bir kaplama.) şirketiyle uçak nacelle sitemlerinin bakım ve onarım hizmetini vermeyi başardı.
2012’de Assan Hanil ile Turkish Seat Industries(TSI) adlı şirket kuruldu ve uçak koltuğu üretimi gerçekleştirildi.
Daha sonra, şirketi Sabiha Gökçen Tesisleri açıldı ve 2015’te THY Teknik A.Ş ile HABOM şirketleri birleştirildi.
2018 yılında Havelsan ile ortak olarak Cornea Aero Systems(Cornea) şirketi kuran THY Teknik, kabin içi eğlence sistemleri üretimi yapmaya başladı.
2019’da Atatürk Havalimanı’ndan bir gecede İstanbul Havalimanı’na taşındı ve 2020’de de burada yapılan yeni hangarlar hizmete açıldı. 2023’te THY Teknik ortaklıkları olan TCI, TSI ve Cornea şirketleri Turkish Cabin Interior (TCI) çatısı altında toplanarak tek şirket haline dönüştürüldü.
THY Teknik A.Ş, iki kıtadaki 650 bin m² kapalı alana sahip 15 hangarıyla EASA ve FAA yetkileriyle, sayıları 12 bine yaklaşan alanında uzman, yetkin çalışanlarıyla, THY’nin filosundaki tüm  uçakların A, B, C ve D bakımlarını kendi tesislerinde yapabilmektedir.
THY Teknik, sektöründe Türkiye’de bir numara ve de rakipsiz olduğunu üstün performansıyla ortaya  koyuyor.
Sayıları 450’ye yaklaşan THY ve A Jet uçaklarının motorlarının ve komponent bakımı ve onarımını gerçekleştirmenin yanı sıra, dünyanın bir çok ülkesinden gelen yabancı hava yollarının uçak ve motorlarına da bakım hizmeti veriyor. Hizmet ihracatının bakım ve onarım iş kolunda ilk sırada yer alan THY Teknik ülke ekonomisine yüksek katma değer sağlayarak Orta Doğu ve Avrupa’daki büyük şirketler arasında yer alarak bir dünya şirketi olmayı da başardı. Bu başarıda ilk günden bugüne kadar görev yapan herkesin emeği vardır.
Adını, başarılarıyla sivil havacılık tarihine yazdıran ilk genel müdür Yusuf Bolayırlı’dan sonra genel müdürlüğe sırasıyla Temel Kotil, İsmail Demir ve merhum Ahmet Karaman atandı. Ardından genel müdürlüğe halen görevde olan Mikail Aydemir getirildi. İnsan emeğini, başarıya dönüştüren THY Teknik A.Ş’nin gelmiş geçmiş bütün çalışanlarına minnet ve şükran borçluyuz. Onların bu haklı başarılarıyla gurur duyuyoruz.
Mutlu yarınlar Türkiyem…
[email protected]

*Komponent (Bileşen): Herhangi bir sistemin çalışmasında rol oynayan ve sistem için önemli olan parçalar.

————————————————————

Kültür ve Turizm Bakanı Bakanı  iddialı
‘Dünyada en yoğun tanıtım yapan ülkeyiz’


Alman Lisesi’nde okurken, kardeşiyle arkadaşlarını tatile götürüp bundan kazanç elde eden ve ardından da bu işi kurumsallaştırıp turizm şirketine dönüştüren Mehmet N. Ersoy, ülkenin en büyük turizm firmasının ve birçok otelin sahibi olacağını acaba hayal etmiş miydi? ‘Gerçekler hayallerle başlar’ sözünü ne kadar uyguladı bilemem ama Bakan olmak aklından geçmezken, bu kısmet ayağına geldi. Ersoy, Cumhurbaşkanlığı kabinesinde hiç değişmeden 2018 yılından bu yana Kültür ve Turizm Bakanlığı yapıyor.
Ayrılmak istiyor, ama ayrılamıyormuş deniliyor. Belki de etrafı öyle diyor. Sektörün içinden gelen ikinci (Diğeri Bahattin Yücel) bakan olarak neler yapmasını ve neler yapmamasını iyi bilme avantajıyla işi başlamıştı.
6 yılı geride bırakırken, görevini nasıl yaptığını, başarılı olup olmadığını çok fazla sorgulamadan hafta içindeki basın toplantısına değinmek isterim.
Daha önce, mensubu olduğum iki ayrı derneğin yöneticisi olarak görüştüğüm sayın bakan gayet samimi ve sıcak bir ev sahibi özelliğini taşıyor. Her zaman olduğu gibi basının karşısına çıkınca durum değişiyor ve ciddi bir ifadeyle anlatacaklarını anlatıp, soru sormaya izin vermeden toplantılarını bitiriyor.
Yani, basın toplantıları diyalog olması gerekirken monolog halinde bitiyor.
Olabilir, bu bir tercih meselesi diyerek geçebiliriz, fakat sorulması gereken, kamuoyunun, turizm sektörün merak ettiği soruları biz kime sorabiliriz ki?
Bu serzenişimizi dile getirdikten sonra Bakan Ersoy’un açıkladığı turizmde üçüncü çeyrek rakamlarına bakalım.
Nitelik artı nicelik kelimelerinin yanı sıra krizlere bağışıklı, 2018’den yani sayın bakanın göreve başlamasından sonra bir yıl öncesini, Pandemi yılları hariç sonraki yılları tane tane anlattı.
2024 yılının ilk dokuz aylık döneminde ülkemize, kara, hava ve deniz yoluyla tam 49 milyon 181 bin turist gelmiş.
Bu rakama bakarak, Bakan Ersoy’un 2024 yılındaki hedefi 61 milyon olarak yukarı revize etmesi makul düşünce.
Ziyaretçi sayılarını en gerçekçi olarak Türkiye’nin verdiğinin özellikle altını çizen Bakan, diğer ülkelerin yaptığı açıklamaların doğru olmadığını ileri sürüyor. Ben kendisine katılmıyorum.
Şayet, öyle olsaydı İspanya ‘Bize, 85 milyon değil 125 milyon turist geliyor’ diye açıklama yapabilirdi.
Transit yolcuların açıklanan sayılara dahil edilmediği sözlerinde haklıdır.
Yılın ilk dokuz ayında turizm gelirimiz 46.9 milyar dolara ulaştığı için olsa gerek, bakan bey yıl sonu hedefimizi 60 milyar dolara yükselttik derken çok keyifli bir yüz ifadesi yansıtıyordu.
Turistlerin kalış süreleri, kişi başına yaptıkları harcamalarda da az da olsa artış görülmesi gelecek yılın da verimli geçeceğini ortaya koyar mı bilinmez!
Turizm sektöründen çok para toplayıp bunun karşılığında ne yaptığı tartışma konusu olan Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA) ile ilgili de bilgi vererek sözü, para boşa harcanmıyor demeye getirdi. Neler yaptıklarını ve bu işlerde olumlu sonuçlar aldıklarını anlatan Bakan Mehmet Ersoy, TGA’da 18 sektör  temsilcisi, bakanlıktan da sadece iki üye olduğunu vurguladı, fakat yapılan bu tanıtım faaliyetlerine kaç para harcandığını açıklamadı.
83 ülkeden üç binden fazla gazeteci, kanaat önderi ve tur operatörünü ağırladıklarını, 39 ülkede 179 tanıtım kampanyası düzenlediklerini anlattı.
Go Türkiye sayfalarının Instagram’da 3.66 milyon, You Tube’ta 3.41 milyon ve Tık-Tok’ta da 3.9 milyon takipçisi olduğunu belirterek “Dünyanın en yoğun tanıtım yapan ülkesiyiz” diye eklemeyi ihmal etmedi. O toplantıda olsaydım sayın bakana bütün işleri bakanlık mı yaptı, sayıları 16 bine yaklaşan seyahat acenteleri hiçbir şey yapmadı mı, onların üye olduğu Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği ve yöneticileri Türkiye turizmine bir şey katmadı mı? diye sorar ve Kültür ve Turizm Bakanlığı, bir sivil toplum kuruluşu olan TÜRSAB ile diyalog kurmak için neden bir adım atmıyor diye de eklerdim. Sahi ne kadar daha sürecek kopukluk ve küskünlük?