Ekonomik hayatın bozulması farklı iş kolu ve sektörlerde çalışanları her geçen gün daha da zora sokuyor.
Bu nedenle meslek örgütleri kendi mensuplarının haklarını savunmak için her yola başvuruyor. Geçen hafta üyelerinin haklarını savunmak isteyen Hekim-Sen adlı doktor sendikası bir kabin memuruna ait olduğunu ileri sürdükleri resmi maaş bordrosunu yayınlayarak doktorların bu kadar maaş almadıklarını açıkladı. Buna haklı olarak tepki gösteren Türkiye Havayolları Kabin Memurları Derneği
(TASSA) açıklamasında şöyle dedi;
“Hekim-Sen’in kendilerine yapıldığını düşündükleri haksızlığı başka bir iş kolunu hedef göstererek savunmaya çalışmasını esefle kınıyoruz. Gösterilen tepkilerin ardından paylaşımın silinmesi ve mecburiyetten yaptıkları özür paylaşımı her ne kadar iyi niyetli görünse de kamuoyu nezdinde inandırıcı olmamaktadır. Yapmış oldukları paylaşımın içeriği ve dili göz önünde bulundurulduğunda meslekler arası sürtüşmeye dönüştürme çabası içerisinde olduğu görülebilmektedir. Temsil ettikleri ülkemizin ve dünyanın en saygın meslek grubunun vizyonsuz ve beceriden yoksun sendika yöneticileri tarafından hak arama çabalarının dünyanın en gözde meslek grubu olan kabin memurluğunu hedef alarak reklam çabası içerisinde oldukları gün gibi ortadadır. 1965 yılından beri her zaman Kabin Memurlarının yanında olduğumuzu ve hukuki birimimizin harekete geçtiğini belirtiriz.”
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, her meslek önemli, erbabı değerlidir.
Mensupları olan doktorluk gibi çok önemli mesleği savunurken, en az doktorlar kadar önemli bir meslek olan kabin memurluğu mesleğinin değerli mensuplarını hedef alan talihsiz bir açıklama yapan sendika yönetiminin havacılık hakkındaki bilgilerinin uçak yolcusu olmaktan öteye gidemediğini üzülerek belirtmek zorundayım. Öyle sanıldığı gibi her isteyenin kabinde görev alamayacağını ve bu mesleği yapmak isteyenlerin en başta yabancı dil ve birçok niteliklere sahip olması gerektiğini hatırlatmak isterim. Bugün Türk Sivil Havacılığı dünya çapında başarılara imza atabilmişse, bunda diğer çalışanlar kadar kabin memuru arkadaşlarımızın da emeği vardır.
Şirketlerimiz dünyanın dört bir yanına ulaşıp, milyonlarca yolcu taşıyarak, ülke ekonomisine milyarlarca dolar katkıda bulunuyorsa bunda kabin emekçilerinin de payı çok büyüktür.
Kabin memurlarını yalnız iki bardak çay servisi yapan sıradan elemanlar gibi görenlerin, zaman zaman onlara karşı sert ve kırıcı davrananların, hor görenlerin, acil durumlarda onların da canını kurtaranların kabin memurları olduğu gerçeğini unutmamalıdırlar.
Gece gündüz demeden, saat kavramı olmadan uçuşa yetişebilmek için duraklarda servis bekleyen kabinin cefakarları tüm zorluk ve sıkıntıya rağmen yolcunun karşısına hep güler yüz, güzel sözle çıkmayı ihmal etmez.
Sizin tabii olduğunuz hayat şartlarına onlar da tabiidir. Pırıl pırıl kıyafetlerine gülen yüzlerine bakarak onların hiçbir derdi yoktur diye düşünmeyin. Onların öyle söylendiği gibi yüksek maaş alıp dünyayı gezdiklerini de sanmayınız.
Saatler süren ve onlarca yolcunun her isteğinin anında yerine getirildiği, uçuş emniyetinden taviz verilmeyen uçuşlar hiç de sanıldığı gibi keyifli iş değildir.
Annesini, babasını, eşini ve çocuğunu günlerce görmedikleri de bir gerçek. Uçuştan gelip dinlenmek zorunda oldukları için hemen uyuyan kabin çalışanlarının aldığı para helaldir. Bu zorluklarını bile bile yine de bu güzel mesleğin mensubu olabilmek için can atan herkese saygımız sevgimiz çok.
Halen bu mesleği yapmakta olan kıdemli ve yeni kabin memurlarının daha iyi koşullarda çalışmak hakları.
Sadece Türk Hava Yolları’nda sayıları 15 bini alan, diğer şirketlerle birlikte 25 binden fazla gencin ekmek kapısı olan kabin memurluğu, özellikle genç kızlarımızın olabilmek için can attığı gözde ve favori mesleklerden biridir.
Bütün genç kızların hayalini süsleyen gelinlik gibi, kabin memuru olarak o güzel üniformayı giymek de başka ve vazgeçilmez hayallerden biridir.
İyi ve emniyetli uçuşlar Türkiye’m…
———————————————————-
O’nu ölüm yıl dönümünde anıyoruz
Atatürk hayatında uçağa bindi mi?
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü 10 Kasım 1938’de kaybettik. Bugün O’nu ölümünün 86’ncı yıl dönümünde hasret, minnet ve rahmetle anıyoruz.
Atatürk, Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk atılımlarını yapan Türk havacılığını geliştirmek için, Türkiye Cumhuriyeti devletini kurduktan sonra 1925 yılında Türk Tayyare Cemiyeti adıyla Türk Hava Kurumu’nun kurulması talimatını verir. Ardından, 1933 yılında Devlet Hava Yolları adıyla sivil havacılığımızın ilk adımını atarak, 1955’te Türk Hava Yolları adını alan milli havayolunun da kurulmasının kararını imzalar.
“İstikbal göklerdedir. Göklerini koruyamayan uluslar, yarınlarından asla emin olamazlar” diyen Atatürk geleceği görerek havacılığı önemser.
Havacılığa bu kadar önem veren bir lider olarak Atatürk’ün hayatında hiç uçağa binip binmediği öteden beri merak edilen ve tartışılan bir konu.
Bu konuda değişik kaynaklardaki bilgilere bakınca şunları görürüz:
1910 yılında bir Osmanlı subayı olan Mustafa Kemal, Picardie Bölgesi’nde yapılan askeri manevraları izlemek üzere Paris’e gider. Beraberinde Ali Rıza Paşa da vardır. (Stuart Kline’a göre Osmanlı Padişahı Mehmet Reşat ile Almanya’da bir tatbikata gidilmiş.) Gösteriler sırasında isteyen misafirleri de gösteri uçuşu yapan uçaklara davet ederler. Mustafa Kemal de davet edilince o da uçağa binmek ister. Fakat, Ali Rıza Paşa “Bilmediğin aş, ya karın ağrıtır, ya baş” diyerek ona engel olur. Uçak havalanır, gösteri uçuşunu bitirerek inmeye başlarken birden yere çakılır. Söylentilere göre bu kazaya şahit olan Mustafa Kemal korkmuş olacak ki, bir daha uçağa hiç binmez. O’nun uçağa binmemesinden yola çıkarak havacılığa nasıl katkısı olur diye eleştirenlerin yanıldığını zaman bize de, onlara da gösterdi.
Aradan yıllar geçtikten sonra bir ABD vatandaşı olan ve Türkiye’ye yaşayan havacılık tarihi uzmanı Stuart Kline, Atatürk’ün uçağa bindiğini söyler.
Türk Sivil Havacılık Tarihi ve Ticari Havacılık Tarihi adlı kapsamlı iki kitap yazan Kline, geniş bir arşive sahip.
Benim de arkadaşım olan Stuart "Türk Sivil Havacılık Tarihi" adlı kitabında hiç yayınlanmamış belge ve fotoğraflar yayınlar. Atatürk'ün üç kez gizli bir şekilde uçağa binerek İstanbul semalarında tur attığına dair bilgileri de belgeleriyle kitabında yayınladı. Kline, Deli Tahir lakaplı Kaptan Pilot Tahir Maner’in Atatürk’ü kendisinin bizzat üç kez İstanbul semalarında uçakla gezdirdiğini, Tahir Maner’in oğlu Mahir Maner'e dayanarak yazar. Mahir Maner'e göre, Atatürk Florya’da yaveri aracılığıyla Tahir Maner’e haber göndererek uçağın hazırlamasını ister. Yanında yalnız yaveri olan Atatürk’ün Yeşilköy Havalimanı’na giderek ilk kez yaptığı uçak yolculuğu öncesinde çok heyecanlandığı naklen anlatılıyor.
Uçağa binmiş veya binmemiş hiç fark etmez. Önemli olan onun Türkiye’nin kurucusu olması ve sivil havacılığımız konusunda öncü olmasıdır. Allah’ın rahmeti ve inayeti üzerine olsun.
Ruhu şad, mekanı cennet olsun.