Hayallerinizi gerçekleştirmek için, aşağıdakilerden birinden vazgeçmeniz gerekseydi, hangisinden vazgeçerdiniz demişler.

Tuhafşey1;

Konda araştırma yapmış.

Hayallerinizi gerçekleştirmek için, aşağıdakilerden birinden vazgeçmeniz gerekseydi, hangisinden vazgeçerdiniz demişler.

Gençlere sormuşlar, onlarda şöyle cevap vermiş:

Yüzde 63 ülkemden

Yüzde 26 ailemden

Yüzde 11 dinimden vazgeçerdim demiş.

Hiç şaşırmadım desem.

Akşama kadar gözlem yapan birisiyim ben hayatın izcisi olmuşum, neye şaşıracağım ki.

Ha desen hepsinden vazgeçip gidecek insanlar var biliyorum..

Bence gitsinler de.

Kapitalist sistem, dayattığı ben merkezi, bireysel yaşam, para merakı, kısa yoldan köşe dönme çakallığı, sosyal medya, diziler, farkındalık pompalaması, en çok kendini sev koçluğu, yaşam guruları, yeter ki sen iste egoistleri, evrene yollacıları, sonra beklecileri, bir dolu palavracıları derken bu hale gelmişiz.

Araştırmanın şaşırtıcı tarafı, lise altı eğitim alanların yüzde 66, lise eğitimlilerin yüzde 61, üniversite mezunlarının yüzde 58’si hayalleri için ülkesinden hemen vazgeçeceklermiş..

Daha da şaşırtıcı taraf, modern kesimin yüzde 57’si hayalleri için ülkesinden vazgeçebileceğini söylerken, geleneksel muhafazakar kesimin yüzde 66’sı hayallerinin gerçekleşmesi için, hemen ülkesini terk edermiş.

Vay arkadaş, geleneksel muhafazakar kesimde hemen ülkesini terk ederse, iyi düşünmek lazım.

Tuhafşeyler2;

Konya'da adam 31 yaşında öğretim üyesi, kız 24 yaşında üniversite öğrencisi ile ilişki kuruyor.

Önceki gün kız, hocasının evine gidiyor alkol alıyorlar

İkili tekme tokat kavga ediyorlar, atmıyorum, görüntüler var, sonra hoca öğrencisini asansör kapısına doğru savuruyor. Nasıl oluyorsa, kapının bir anda açılmasıyla kız asansör boşluğuna düşüyor.

Kalbi duruyor, çalıştırıyorlar, şu anda hastanede yaşam savaşı veriyor.

Hoca tutuklanıyor, soruşturma devam ediyor.

Böyle gencecik kızların hayatının, ömrünün heba olduğu olayları okuyunca bana bir şeyler oluyor.

İçim hesap soruyor.

Ah be kızım, insanın hocası sevgilisi olur mu?

Ah be kızım, insan kocaman adamın evine gider mi?

Ah be kızım, insan hocası ile alkol alır mı?

Ah be kızım, erkek kuvveti ile tekme tokat kavga edilir mi?

Ah be kızım, asansörün kapısı aniden açılır mı?

Ah be kızım, asansörün kapısı, asansör gelmeden boşluğa açılır mı?

Ah be kızım, gencecik kızsın bu kader sana yakışır mı?

Hocaya ne diyelim, edepsiz ve ahlaksız adam, insan öğrencisi ile ilişki kurar mı, evine çağırır mı, alkol alır mı, tekme tokat döver mi, asansör kapısına savurur mu?...

Olmaz, değil mi?

Umarım müebbet hapis cezası alırsın, bir karış suda boğulursun ve Allah senin bin defa belanı verir.

Funda'nın aklındakiler…

... İstanbul’da dün deprem oldu, İstanbul halkına ve bana çok geçmiş olsun.

Şiddetli bir sarsıntı olmuş, çoluk çocuk, anneler, çalışanlar çok endişeye kapılmışlar.

Ben sokaktaydım hiç hissetmedim ve hiç anlamadım.

Deprem sadece depremden ibaret kalmıyor ki.

Gazeteler, televizyonların ana haber bültenleri panik içinde inanılmaz anlatımlarla insanları evlerinde oturamaz hale getirdiler.

Paranoyayı o kadar yükselttiler ki, bu psikoloji siyasi yorumlarla karmakarışık oldu.

Çorbaya döndü her şey.

Depreme karşı nasıl önlem alacağız, soruları bu karmaşa içinde kaybolup gitti.

Aklıma şu soru geldi, deprem konuşmacısı Celal ve gibileri sevindi mi acaba.

... Okurken kendi sesini duydum...

Aaaa, nasıl olur, diye neden şaşırdım kendim de bilmiyorum.

Saadettin Saran'ın boşandığı eski eşi, Emek Kültür, mobbing davasından 6 bin TL tazminat cezasına çarptırılmış.

Saadettin Saran, Hülya Avşar ile büyük aşk yaşadıktan sonra, ayrılır ayrılmaz bu kadın ile çat diye evlenmişti ve biz kadını öyle tanımıştık.

Uzun boylu, artist gibi çok güzel bir kadındı.

7 yıl yanında asistan olarak çalışan Esra Özden Çetin mobbing davası açıyor, “bana 7 yıl hakaret etti”, “Münevver Karabulut'un başına neler geldi hatırla" diye tehdit etti diyor ve dava açıyor.

Dava sonuçlanıyor ve dişçi hanımefendi suçlu ve tazminat ödemeye mahkum ediliyor.

Mobbing davalarını incelemiştim günü ve saatleri ile kesin deliller ve şahit istiyor.

Dava böyle sonuçlandığına göre bize Allah sadece kalp güzelliği ve merhamet versin demek kalıyor.